Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, COVID-19 salgını bütün ağırlığı ile devam ederken TBMM’yi, Cumhurbaşkanlığı’nı, Hükümeti ve İçişleri Bakanlığı’nı salgın gerçeğine uygun davranmaya, ciddiyete ve sorumluluğa davet etti.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman ile TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör’ün bugün düzenlediği basın toplantısında, “Salgın sürecini yönetmekten sorumlu Sağlık Bakanı ve Bakanlığın Bilim Kurulu bu gelişmelere dair tutumunu ve önerilerini açıklamalı” dendi.
“Normalleşme algısı kuvvetlendiriliyor”
Açıklamada, çıkarılmak istenen yasaların toplumsal tepki yaratacağına dikkat çekildi:
“Salgın koşullarında ülkeyi yönetenler başta fizik mesafenin korunması olmak üzere yurttaşların tedbirlere uymasını sağlamakla yükümlüdür. Bu nedenle toplumun tepkisini çekebilecek içerikte yasa tasarılarıyla fizik mesafeyi ortadan kaldıracak ortamlara zemin hazırlanması kabul edilemez.
“Bu koşullarda işçilerin kıdemine, Barolara, Türk Tabipleri Birliği’ne ve diğer meslek birliklerine müdahale girişimlerinde bulunması Hükümetin kendi “olağan yönetim biçimi” olan “keyfiliğe dayalı hukuksuz girişimlere ve muhalif her sesi susturma çabalarına” kalındığı yerden devam edildiği görüşünü toplumda oluşturmakta ve “normalleşme” algısını kuvvetlendirmektedir.”
“Hükümetin tutumundan endişeliyiz”
“Salgına dair sürekli olumlu sayıları ve oranları paylaşmanın yaratacağı yalancı pozitif algıyı önemsemeyen, üretime ara verdirilmeyen fabrika ve atölyelerin yanına AVM’leri ve eğlence yerlerini katan; maçların başlatılmasından asker uğurlamalarına, düğünlerden milyonlarca öğrencinin katılacağı sınavlara kadar her yerde “açılmayı” göze alan hükümetin COVID-19 salgın süreci karşısındaki tutumundan endişe duyuyoruz.
“Hükümetin “çarklar dönecek” ısrarıyla COVID-19 salgını boyunca evde kalamayan, işbaşı yapmak zorunda bırakılan ya da zorunlu ücretsiz izne çıkarılıp gelirini kaybeden milyonlarca işçinin “kıdem tazminatını” gasp edecek yasa tasarısını bu süreçte gündeme taşımak sadece politik olarak emek ve işçi karşıtı bir tutum olarak değerlendirilemez. Bu tutumların ölümcül bir salgın olan COVID-19 pandemisinde sürdürülmesi vicdan muhasebesinde de eksiklik olduğunu düşündürmektedir.
“Meslek Birliklerinin, Baroların, Tabip Odalarının, sendikaların, avukatların, hekimlerin, mühendislerin, mimarların ve işçilerin salgın koşullarında kitlesel tepkiler gösteremeyeceğini düşünerek, bir anlamda salgını fırsata çeviren bu politikalarda ısrar etmenin salgın yönetiminde yeri yoktur.
“COVID-19 salgınının bütün ağırlığı ile devam ettiği, dünyada vaka sayısının 9 milyonu aştığı, ülkemizde günde 1212 yeni vakanın saptandığı, yoğun bakım ünitelerinde 846 hastamızın olduğu bu günlerde emek karşıtı ve demokrasi dışı tutumlardan ve yasal düzenleme girişimlerinden tümüyle vazgeçilmesini, hükümetin ve TBMM’nin tek gündem olarak COVID-19 salgınına karşı alınacak önlemleri ve yurttaşların lehine atılacak adımları gündemine almasını bekliyoruz.” (AS)