Şen, TSK'nın ve hükümetin Kuzey Irak politikası üzerine Bianet'in sorularını yanıtladı.
"TSK, Irak saldırısını onayladı"
Genel Kurmay Başkanlığı'nın Kuzey Irak'a asker yollama gerekçelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uzun vadede TSK'nın bölgede üstleneceği görevler açısından daha net bir tavır açıklamasını bekliyordum. Açıklamada ulusal güvenlik, terör gibi maddelerle bu girişin meşru olduğu izlenimi veriliyor.
Ayrıca teröre karşı önleme ilişkin bölümler Irak'a karşı başlatılan saldırıda, meşruiyetin terör üzerinden kurulduğunun kabulü anlamına da geliyor. 11 Eylül'den sonra terör tehdidi unsuru TSK'nın İnternet sitesinde de uzun zamandır yer alıyor.
TSK'nın açıklaması Hükümet ve Meclis'ten bağımsız davrandıkları anlamına geliyor mu?
28 Şubat'a bakarsak, ilk etapta siyasal İslama karşı bir darbe gibi göründü, fakat ardından yayınlanan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile çarpıcı noktalar ortaya çıktı.
Birincisi Türkiye artık bölgesel aktör olmaya niyetlenmişti, ikincisi dünya pazarıyla bütünleşme yolunda kararlılık ifadesiydi. Bundan sonraki hükümetler bunu sürdüler. Özellikle İsmail Cem'in açıklamaları, Avrasya stratejisine eklemlenme ve müttefik olarak ABD'nin belirlendiği yönündeydi.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) asıl konumunu belirleyen de uluslar arası konjonktür oldu. 28 Şubat'ta karşı karşıya geldiği orduyla aynı söylemi dillendirmeye başladılar.
Enerji merkezli stratejiye eklemlenme ve dünya pazarıyla bütünleşme stratejisi içinde, karşıt saflarda görünen güçler, aralarındaki çatışmayı bir kenara bıraktı. 28 Şubat'taki ordunun öne çıkışını son dönemde görmüyoruz, hükümetle ordunun tezleri de çakışmış durumda.
"Ordu, Kuzey Irak'ta kalma eğiliminde"
Bölgeye yönelik stratejinin ana hatları neler?
Avrasya stratejisinde özellikle önem kazanan, Hazar havzasındaki doğalgaz ve petrolün Türkiye üzerinden dünya pazarına taşınması. Türkiye'nin bölgede salt askeri konumuyla değil, aynı zamanda ekonomik, siyasal, kültürel açıdan da etkili olan bir tür model olarak var olacağını düşünüyorlar.
Avrasya stratejisine eklemlenmeyi, ABD ile ters düşmek anlamında değil ortak hareket etme olarak değerlendiriyorum. TSK'nın Kuzey Irak'ta varoluşu bugüne kadar ciddi bir problem yaratmamıştı. ABD askerlerinin Türkiye'ye gidiş gelişi iki ülke arasında bir gerginlik olmadığını gösteriyor. Ancak ABD, Türk ordusunun Kuzey Irak'a daha fazla girmesine bölgedeki oluşturduğu koalisyonun dağılabileceği gerekçesiyle karşı çıkabilir.
TSK bölgede bir çatışmaya girebilir mi ya da bölgede ne kadar süre kalır?
Bölgede ABD askeri varlığının uzun süreli olacağını düşünürsek, TSK da güvenlik ya da açıkladığı hassasiyetleri gerekçeleriyle Kuzey Irak'ta kalma eğiliminde olacak. Meşruiyetin terör üzerinden belirlendiğini düşünürsek, bir terör dalgası olursa TSK, daha da güneye inebilir.
Türkiye, Kuzey Irak'ta ciddi bir çatışmaya girmek istemese de bu topraklara silahsız girmeyecek. Kendisine meşru saymadığı bir hareket olunca müdahale edebilir. ABD'nin, Kürt gruplara ihtiyacı kalmadığında böyle bir harekete ses çıkarmayabilir.
Türkiye'nin bölgede ticaret üssü haline de geleceğini göz önüne alırsak bu süreçten pay alacak küçümsenemeyecek bir burjuvazi kesimi var. Ordunun teröre karşı müdahale gibi gerekçelerle yapacakları, bu kesimden de destek bulacaktır.(ÖG/BB)