ABD Başkanı Donald Trump, iklim değişikliğiyle küresel mücadeleyi hedefleyen Paris Anlaşması'ndan çekilme kararı aldığını açıkladı. Anlaşmayı “ABD'nin refahını diğer ülkelere dağıtmanın yolu” olarak tanımladı.
Paris Anlaşması Aralık 2016’da Türkiye ve ABD’nin de aralarında olduğu 190’ı aşkın ülke tarafından imzalanmıştı.
Trump, Beyaz Saray'da düzenlediği basın açıklamasında "Anlaşmanın iklim değişikliğiyle mücadeleyi değil, diğer ülkelere ABD'ye karşı ekonomik avantaj kazandırmayı amaçladığını" savundu ve şöyle konuştu:
"ABD, ülkemi ve Amerikan vatandaşlarını korumaya yönelik ulvi görevimi yerine getirebilmem için Paris İklim Anlaşması'ndan çekilecek. Onun yerine Amerikalı şirketlere, çalışanlara ve vergi mükelleflerine daha adil şartlar sunan bir Paris Anlaşmasının ya da tamamen yeni bir sözleşmenin müzakerelerine başlayacağız".
Anlaşmanın yasal hükümlerine göre, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği, ABD'nin çekilme talebini en erken 4 Kasım 2019 tarihinde kabul edebilecek. Bunu takip eden sürecin bir sene kadar süreceği tahmin ediliyor. ABD’nin anlaşmadan resmi olarak çekilmesi Kasım 2020’yi bulacak.
TIKLAYIN - PARİS İKLİM ANLAŞMASI'NDA MERAK EDİLENLER
Trump: ABD anlaşmanın finansal yükünden kurtulacak
Çin ve Hindistan gibi ülkelere daha gevşek koşullar sunduğunu söyleyen Trump, "Gerçek şu ki Paris Anlaşması en çok ABD'ye olmak üzere aşırı adaletsiz" dedi:
"Ulusal Ekonomik Araştırma Derneği'nin araştırmasına göre, önceki yönetim tarafından verilen taahhütlerin yerine getirilmesi 2040 itibariyle kağıt üretimini yüzde 12, çimento üretimini yüzde 23, demir ve çelik üretimini yüzde 38, doğalgaz üretimini yüzde 31 ve kömür üretimini yüzde 86 azaltacak. Bunun ekonomiye kaybedilen üretim açısından maliyeti 2040 itibariyle yaklaşık 3 trilyon dolar ve 6,5 milyon endüstriyel istihdam olacak.
"ABD bugün itibariyle hiçbir bağlayıcılığı olmayan Paris Anlaşması çerçevesindeki tüm uygulamaları sonlandıracak. Anlaşmanın getirdiği devasa ekonomik ve finansal yüklerden kurtulacak.”
Eyaletlerin bir kısmı anlaşmaya uyacak
ABD’de eyalet seviyesinde, iklim eylemi ve dönüşüm devam ediyor. Birçok eyaletin verdiği emisyon azaltım hedefleri ABD’nin anlaşmadan çekilmesinden etkilenmeyecek.
Kaliforniya, emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990 yılının yüzde 40 altına indirecek.
Massachusetts, New Hampshire ve New York 2050 yılına kadar emisyonlarını 1990 seviyesinin yüzde 80 altına indirecek.
Trump’a tepkiler
Jo Leinen (Avrupa Parlamentosu Üyesi – Almanya Milletvekili, Çevre, Kamu Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komitesi Üyesi): Trump tarihi bir hata yapmak üzere. Uluslararası iklim hareketini desteklemeye karşı direnmesi bir sorumsuzluktur. Trump gezegenimizin geleceğini ve milyonlarca insanın kaderini riske atıyor. Trump’ın politikası bencil ve dar görüşlü. Avrupa’nın cevabı çok açık ve net olmalıdır: Paris Anlaşması’ndan geri dönülemez ve bağlayıcı taahhütlerden vazgeçip çıkmak kabul edilebilir değildir. Şimdi küresel toplum birlikte durmalı ve Paris Anlaşması’na bağlılığı konusunda hiçbir tereddüte mahal vermemelidir. AB ve Çin, iklim eylemi konusunda liderliği üstlenmeli ve diğer ülkelerin katılımını sağlamalıdır.
Bas Eickhout (Avrupa Parlamentosu, Hollanda Milletvekili; Çevre, Kamu Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komitesi Üyesi): Trump’ın iklim değişikliğiyle mücadele etme yolunda önümüzdeki en önemli küresel görevlerden birinden çıkma kararı almış olması şaşırtıcı. Trump’ın bu eylemi hem ekonomik hem de çevresel açından geriye atılmış bir adımdır. Son G7 zirvesinde Trump’ın ne kadar yalnız bir konumda olduğunu açıkça görüldü. Şimdi de Paris Anlaşması’ndan çıkmaya karar verdi, Suriye ve Nikaragua ile birlikte durmayı tercih ediyor. Tüm tarafların birlikte durmaları gerekiyor. Özellikle Fransa ve Almanya bir sonraki BM iklim konferansına dair kilit rollere sahip. İklim fonuna sağlanan maddi desteğin devam etmesi çok büyük önem taşıyor.
Prof. Maciej Nowicki, (Biliminsanı, eski Polonya Çevre Bakanı, "Der Deutsche Umweltpreis" (DBU) ödülü sahibi): İklim Trump’a rağmen korunmalıdır. İklimi korumak uzun vadeli ve küresel bir süreçtir ve artık insanların hayatlarını 1.5 C derecenin üzerindeki ısınmadan korumak için hızlanmamız gerekmektedir. 2013 yılında kabul edilen Paris Anlaşması bu çalkantıları atlatacaktır. Dünyanın dört bir yanında çok sayıda ülke iklim eylemleri içinde yer almaktadır ve bu gezegenin başka çıkış yolu olmadığını bildikleri için anlamadan çıkma niyeti taşımamaktadırlar. Olumsuz etkilerini tam olarak hissedecekler kimdir? Uzun dönemde, bunu hissedecek olan ABD’nin kendisidir, ekonomik olarak ve siyaseten. Trump’ın diplomatik birbaşınalığı şimdiden görülüyor. Ancak ABD vatandaşları ve örneğin ABD’li düşük karbonlu teknoloji sektörü de ekonomik olarak zarar görecek. Polonya bundan ders almalı küresel iklim politikaları liderlerine yetişmek için iklim politikalarını geliştirmeli ve emisyonlarını azaltma çabalarını arttırmalıdır.
Paris Anlaşması hakkında
21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'nda (COP21) iklim değişikliği ile mücadele konusunda tüm dünyanın beraber harekete geçeceği bir anlaşma metni imzalandı.
195 ülkenin delegesinin desteği ile imzalanan anlaşmanın en önemli hedefi, iklim değişikliğini 2100’de sanayi öncesi döneme göre 1.5 derece sınırlandırmak.
Bu da her ülkenin BM’ye sunduğu 2030’a kadarki sera gazı emisyon hedeflerini sunan ulusal katkı niyet hedefleri INDC (Intended Nationally Determined Contributions) ile mümkün olacak.
Türkiye, ulusal katkı hedefini 2030’a kadar sera gazı emisyonunu olası büyüme senaryosu üzerinden yüzde 21 azaltmak olarak açıkladı.
Paris Anlaşması, tüm AB üyeleri, Hindistan ve Çin dahil 147 ülkede onaylandı.
Türkiye anlaşmayı imzaladı ancak hala yürürlüğe sokmadı.