Bugün, Ekim Devrimi’nin lideri ve Sovyetler Birliği’nin kurucusu Vladimir İlyiç Lenin’in ölümünün 101. yıldönümü. SBKP Merkez Komitesi Marksizm-Leninzm Enstitüsü öncülüğünde hazırlanan ve Sorun Yayınları tarafından Türkçeye çevrilen “V. İlyiç Lenin Biyografi” adlı eserden bir bölümü (s.499-503) Lenin’in ölüm yıldönümü vesilesiyle okurlarımızla paylaşıyoruz.
Emekçilerin, Lenin’in sağlığına kavuşması umudu ne yazık gerçekleşemedi. Felaket beklenmedik bir anda geldi. Sağlık durumu hızla kötüye gidiyordu ve 21 Ocak 1924 akşamı saat 6.50’de Lenin öldü. Doktor raporuna göre, aşırı zihinsel yorgunluk nedeniyle kafatasında güçlü bir skleroz oluşmuştu. Ölüm nedeni, beyin kanamasıydı. İnsanüstü bir enerjiyle ve durmaksızın çalışması, Lenin’in yaşamına zamanından önce son vermişti.
21 Ocak’ı 22’sine bağlayan gece, Rusya Komünist Partisi (Bolşevik) Merkez Komitesi olağanüstü genel toplantısı yapıldı. 22 Ocak sabah saat 6’da radyo acı haberi Sovyetler Birliği’ne ve tüm dünyaya duyurdu. Lenin’in ölümü üzerine, hükümet şöyle bir açıklama yapıyordu: “Artık aramızda değil, ama ortaya koyduğu eser yıkılmayacak. Sovyet hükümeti, emekçi kitlelerin arzusunun ifadesi olarak Vladimir İlyiç’in faaliyetini sürdürecek ve onun gösterdiği yolda ilerleyecektir. Sovyet iktidarı, görevdedir, proletarya devriminin kazanımlarını koruyacaktır.”[1]
Ertesi gün, RKP(B) MK’sının “Partiye. Tüm emekçilere” başlıklı çağrısı yayınlandı. Çağrı, Partiye, ülkeye, enternasyonal proletaryaya ve tüm ilerici insanlara Lenin’in tarihi başarılarından; Lenin’in ölümsüz eserinden söz ediyor ve komünistleri ve tüm emekçileri, Lenin’in mirasını yaşatmaya ve Komünist Parti’ye daha sıkı sarılmaya çağırıyordu.
“Marx’tan bu yana, tarih proletaryanın büyük enternasyonal hareketinde kaybettiğimiz liderimiz, öğretmenimiz ve dostumuz gibi mükemmel bir şahsiyet yaratmadı. Proletaryada gerçek büyük ve kahramanca olan her şey -korkusuz bir beyin, çelik gibi, sarsılmaz, ısrarlı, her şeyi aşacak irade, köleliğe ve baskıya karşı ölümcül nefret, devrim tutkusu, kitlelerin yaratıcı gücüne sonsuz güven, muhteşem bir örgütsel deha- tüm bunlar, batıdan doğuya, güneyden kuzeye yeni bir dünyanın sembolü olan Lenin’de can buluyor…
Ama onun fiziksel ölümü, eserinin ölümü değildir; Lenin Partimizin her üyesinin yüreğinde yaşıyor. Her üye, Lenin’in bir parçası. Bizim tüm komünist ailemiz, Lenin’in kolektif varlığı... Öğretmenimizin ölümü; bu ağır darbe, saflarımızı sıklaştırarak davamıza daha da güçle sarılmamızı sağlayacaktır. Cesur bir mücadele ordusu olarak sermayeye karşı mücadeleye gireceğiz ve dünyada hiç- bir güç bizim zaferimizi engellemeyecektir.
Bu zafer, yoldaş Lenin için, kitlelerin en iyi dostları olarak ‘İlyiç’ diye hitap ettikleri kişi için en güzel abide olacaktır.
Yaşasın Partimiz, zafer onun olsun!
Yaşasın işçi sınıfı!”[2]
Komünist Enternasyonal yürütme komitesi, 23 Ocak’ta şu sözlerle biten bir çağrı yapıyordu: “Tüm dünyadaki milyonlarca mücadele yoldaşımıza şu çağrıyı yapıyoruz: Partisinde, yaşamındaki emeği ile yaratılan her şeyde yaşamaya devam edecek mirasını izleyin. Lenin gibi mücadele edin ve Lenin gibi zafer kazanın!”[3]
21-23 Ocak arası dönemde, Parti MK üyeleri, hükümet üyeleri, XI. Genel Rusya Sovyet Kongresi delegasyonları ve Moskova emekçileri Gorki’ye gitti. Lenin’le vedalaşmak için çevre köylerden köylüler geliyordu. 23 Ocak’ta Lenin’in cenazesi özel bir vagonla Moskova’ya sendika binasının salonuna getirildi. Daha aynı gün halk Vladimir İlyiç ile vedalaşmaya başlıyordu.
Sonsuz bir insan seli ve törensel bir sessizlik içinde, işçiler, Kızılordu üyeleri, köylüler, aydınlar, gençler ve diğer ülkelerden emekçi delegasyonları, çeşitli uluslardan insanlar, Lenin’in tabutu başındaydı. Herkes tabutun başında bir zaman duruyor ve olabildiğince uzun süre ona bakmak ve yüzündeki değerli çizgileri her zaman için zihnine kazımak istiyordu. Yavaş yavaş akan insan seli sendika binasını çevreleyen sokakları dolduruyordu. Eksi 30 dereceye ulaşan Ocak soğuğu, liderlerini sonsuz bir sevgiyle seven ve ona sonsuz güven besleyenleri durduramamıştı. Sokaklarda, sırada bekleyen insanları ısıtmak için ateşler yakılmıştı. 2-3 dakika salona gidip Lenin’e son olarak “rahat uyu” sözlerini söylemek için saatlerce bekliyorlardı. 900.000’den fazla insan günler boyu onunla vedalaşmaya geliyorlardı.
O günlerde, tüm işletmelerde, köylerde, askerî birliklerde ve kurumlarda matem toplantıları yapılıyordu. Erken öldüğünden, yerinin doldurulamayacağı bir insanı kaybetmekten dolayı derin üzüntülerini dile getiren işçi ve köylüler, Kızılordu’dan insanlar, bilim adamları ve sanatçılar, Komünist Parti’ye güvenlerini dile getiriyor, tüm güçlerini Lenin’in vasiyetini yerine getirmek için kullanacak MK ve Sovyet hükümetini övüyorlardı.
“Düşmanlar sevinmesinler! İlyiç öldü, ama işçi sınıfı ve Komünist Partisi yaşıyor”, diye yazıyordu, Piotr Alekseyev kumaş fabrikasının işçi toplantısının kararında. “Lenin’in vasiyetini yerine getireceğiz; bu, nihaî zaferin teminatı. İlyiç’in ölümüne, RKP içinde birbirimize daha çok sarılarak yanıt veriyoruz.”
“Krasni Viborşez” işletmesinin işçileri şöyle söylüyorlardı.
“Hep onun yolundan gideceğimize, işçi sınıfının çıkarlarına hiç yılmadan hizmet edeceğimize yemin ediyoruz ve emekçilerin mutluluğu için herkesin güçlerini esirgememeye çağırıyoruz. İşçi sınıfını, işçi saflarını Komünist Parti’de bir araya gelmeye çağırıyoruz.”
Köylü kitlelerini Lenin’in ölümü derinden sarsmıştı. Köylülerin tüm konuşmaları ve aldıkları tüm kararlar, işçi ve köylü ittifakını güçlendirme ve Komünist Parti liderliğinde ilerleme gerekliliği düşüncesi üzerine kuruluydu. Moskova, Troizkoye idarî bölgesi, Klin’de yapılan partisiz köylülerin bir konferans kararında şöyle yazıyordu: “Değerli komünist yoldaşlar, size çalışmanızda yardımcı olmaya yemin ediyoruz ve sizin bizimle ve işçilerle birlikte sosyalizmin nihaî zaferi kazanacağınıza inanıyoruz.”
Lenin’in, sosyal ve ulusal baskıya karşı, halkların özgürlüğü ve eşitliği için mücadele eden büyük insanın ölüm haberi, ulus cumhuriyetlerin ve bölgelerin emekçi kitlelerini yıldırım gibi çarpıyordu. İşçi ve köylüler, halkların kardeşliğini güçlendirmeye ve SSCB’yi güçlendirmeye yemin ediyorlardı.
26 Ocak’ta, SSCB II. Sovyet Kongresi yapıldı. Toplantı, sadece emekçilerin büyük lideri ve öğretmeninin anısına düzenlenmişti. İlk konuşmacı, SSCB MK yürütme komitesi başkanı M. İ. Kalinin’di. Kalinin, Sovyet hükümetinin, iç ve dış politikasında Lenin’in talimatlarına kesinlikle uyacağını bildiriyordu.
Kalinin şöyle söylüyordu: “Yoldaşlar, onun vasiyeti bizim için kutsaldır. Onun anısına, son görevimizi yerine getirelim, yemin edelim: Düşünceleri, komünizm mücadelesi ve vasiyeti, bizim düşüncemiz bizim vasiyetimizdir ve böylesine büyük ve böylesine sevilen liderimizin kaybı, bizim için her ne kadar acı olsa da, hepimiz komünizmin kazanılması, işçi sınıfın nihaî amacı mücadelesinde çabalarımızı on kat artırmalıyız.”[4]
“Yüreği tüm emekçilerin, tüm ezilenlerin sevgisiyle atıyordu” diye konuşuyordu N. K. Krupskaya kongrede. Vladimir İlyiç tüm yaşamını, işçi sınıf davası, tüm ezilenlerin kurtuluşu mücadelesine adamıştı. N.K. konuşmasını şu çağrıyla bitiriyordu:
“İşçi yoldaşlar, köylü yoldaşlar, tüm dünya emekçileri, saflarınızda bir araya gelin, Lenin’in bayrağı, komünizmin bayrağı altında toplanın!”[5]
Kongrede J. V. Stalin, Clara Zetkin, N. Nerimanov, vd. konuşma yapıyorlar dı. “Krasni Putilovez” işletmesi işçileri adına A. N. Sergeyev; partisiz köylü A. B. Krayuşkin; Kızılordu’dan K. Y. Voroşilov, gençlik adına P. I. Smorodin ve akademi üyesi bilim adamı S. F. Oldenburg konuşuyordu.
SSCB II. Sovyet Kongresi, V. İ. Lenin’in anısını ebedileştirmeye oybirliğiyle karar veriyor ve emekçi insanlığa çağrı yapılmasını kabul ediyordu. Kongre, Lenin için en güzel anıtın, yapıtlarının geniş kapsamlı ve kitlesel olarak yayımlanması olacağını vurguluyordu; böylece komünizm fikirleri, tüm emekçilerin ortak malı olacaktı ve bu nedenle Lenin Enstitüsü’nü, gecikmeden girişimlerde bulunmakla ve Lenin’in seçilen eserlerinden milyonlarca baskı yapılmasını ve çeşitli dillerde yayınlamakla ve bilimsel olarak tüm yapıtlarının hazırlanmasıyla görevlendiriyordu. Kongre, Petrograd’ın tüm fabrikaları ve işyerleri tarafından desteklenen, Petrograd Sovyeti’nin, proletarya devriminin beşiği olan Petrograd’ın adını değiştirme ricasını da görüşüyordu.
Emekçilerin istekleri doğrultusunda II. Sovyet Kongresi cenazeyi Kızıl Meydan’da, Kremlin duvarında, Ekim Devrimi’nin mücadelecilerinin mezarları yanında özel bir mozolede koruma kararı veriyordu. Daha sonra Sovyet bilim adamları halkın isteğini yerine getirerek uluslararası bilim tarihinde ilk defa çok zor bir görevi yerine getiriyorlardı: Lenin’in bedenini uzun yıllar koruyacak bir mumyalama yöntemi üzerinde çalışıyorlardı.
27 Ocak 1924’te, Vladimir İlyiç’in naaşı sendika binasından Kızıl Meydan’a getirildi ve özel olarak inşa edilmiş bir sahanlığa bırakıldı. Ardından, Moskova’nın emekçi konvoyu ve Sovyetler Birliği’nin her yanından sayısız delegasyon Kızıl Meydan’a akmaya başladı. Lenin, öğleden sonra saat 4’te, cenaze marşı ve binlerce fabrika ve işyeri sireni ve top atışları eşliğinde, mozoleye getirildi.
O anda, tüm ülkede 5 dakika boyunca çalışma durdu; trenler, gemiler ve otomobiller oldukları yerde durdu. Çok sayıda kapitalist ülkenin emekçileri de Lenin’in toprağa verildiği o gün 5 dakika çalışmaya ara verdiler. Derin bir üzüntü içerisinde, tüm dünyanın sıradan insanları, öğretmenlerinden, liderlerinden, en iyi dostlarından ayrılıyorlardı.
Yurtdışından komünist partiler RKP(B) MK’sına başsağlığı dileklerini bildiriyorlar ve proletarya enternasyonalizminin ilkelerine bağlılıklarını, Lenin’in vasiyetini yerine getirmek için hiçbir engel tanımadan çaba göstereceklerini dile getiriyorlardı. Berlin, Paris, Londra, New York, Prag ve Varşova’da ve diğer birçok ülkede anma toplantıları yapılıyordu. İşçilerin ve sıradan insanların, Sovyet halkıyla dayanışma duygularını dile getirmelerini hiçbir şey engelleyemiyordu.
Lenin’in ölümü, ezilen, ama yeni bir yaşama gözlerini açan Doğu’nun emekçi kitleleri ağır bir şok yaşıyordu. Çin halkı V. İ. Lenin’in ölüm haberini aldığında derin bir acı yaşıyordu. Pekin’de kitlesel gösteriler yapılıyordu. Çin’in o zamanki devrimci merkezinde üç günlük bir yas ilan edildi. Sun Yat-Sen yaptığı konuşmasında şöyle diyordu: “Dünya tarihinde akıp giden birçok yüzyılda dudaklarında hiçbir zaman gerçek olmayan güzel sözler söyleyen binlerce lider, önder ortaya çıktı. Lenin, sen bir istisnasın. Sen sadece konuşmadın ve öğretmedin; sen sözcüklerini gerçeğe dönüştürdün. Sen bize ortak mücadele yolunu gösterdin... Ezilen halkların zihninde ebediyen yaşayacaksın, sen büyük insan.”
Hindistan, Afganistan, Moğolistan, Kore, Hindiçin, Endonezya, Türkiye, İran, Arap ülkeleri ve Latin Amerika ülkelerinin geniş halk katmanları da Lenin’in ölümünden duydukları acıyı dile getiriyorlardı.
Aralarındaki tüm nüans farklarıyla emperyalistler, Beyaz Muhafızlar ve gericiler, Lenin’in ölümünden dolayı duydukları sevinci gizlemiyorlar; Komünist Partisinin ve Sovyet halkının liderinin ölümünün, Partide bölünmeye ve Sovyet iktidarının parçalanmasına yol açacağına inanıyorlardı. Ama Sovyet Cumhuriyeti’nin düşmanlarının umutları gerçek olmuyordu.
Komünistlerin ve tüm Sovyet insanlarının acısı sonsuzdu, ama Lenin’in ölümü, panik yaratmıyor, Parti ve halkta karmaşa ve şaşkınlık yaratmıyordu. Sovyet ülkesinin işçi sınıfı ve tüm emekçileri, o zor dönemde olağanüstü cesaret, güçlülük gösteriyorlar, Komünist Parti’ye MK’ya daha sıkı sarılıyorlardı. İşçi sınıfı saflarında, Komünist Parti’ye girmek için bir kitlesel hareket başlıyordu. O zaman, en iyi, en eğitimli, en güvenilir ve en sağlam işçi saflarından 240.000’den fazla yeni üye Parti’ye kabul edildi.
Leninizm bayrağı altında, MK’nın yönetimindeki Komünist Parti, Sovyet halkının Lenin’in vasiyetinin gerçekleştirilmesi yolunda, sosyalizm ve komünizmin zaferi yolunda güvenli adımlarla ilerlemesini sağlıyordu.
Dipnotlar:
[1] “Pravda” ve “İzvestiya” Gazetelerinin Özel Baskısı, 22 Ocak 1924
[2] Aynı kitap, 23 Ocak 1924
[3] “Pravda” ve “Izvestiya” Gazetelerinin Özel Baskısı, 23 Ocak 1924
[4] SSCB'nin II Sovyet Kongresi. Stenografik Rapor, Moskova, 1924, s.10, Rusça
[5] Aynı kitap, s.11, Rusça
(VC)