“Uğradığımız hakaret ve saldırı, indirgenmeye çalışıldığı gibi basit bir sunucu-yönetmen tartışması değil.”
“Ülkemizde hâlâ Kürtlerin yaşadıklarını görmezden gelen, inkâr eden bir zihniyetin olması bizi üzmekten çok şaşırtmıştır.”
Bu sözler Esaretten Cesarete Kısa Film Festivali'nde ödül aldığı gece, TRT sunucusu Oya Eren Özkan’ın hedefi olan Kurtlar filminin yönetmeni Ecre Begüm Bayrak ve Bawer (İnanış) filminin yönetmeni Erdal Salihoğlu’na ait.
30 Mayıs gecesi yaşanan olaydan sonra iki yönetmen de bianet’e konuştu.

TRT spikeri, ödül gecesinde yönetmene hakaret etti
Geceye katılanların aktarımına göre Oya Eren Özkan, aynı gecede başrolü En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanan Bawer (İnanış) filmini de hedef almıştı. Filmde anlatılanın aksine Türkiye’de Kürtlerin hiçbir sıkıntı yaşamadığını söyleyerek, verilen ödüllerin geri alınmasını istemişti.
Bayrak: “Bu saldırı yalnızca bana değil, tüm sanatçılara”
Kurtlar’ın yönetmeni Ecre Begüm Bayrak’a göre yaşananlar, kişisel değil politik bir saldırının göstergesi. TRT’de sunuculuk yapmanın devleti temsil ettiği algısının kabul edilemez olduğunu söylüyor:
“Hiç kimse halka ait olması gereken bir televizyonda sabah haberlerini sunduğu için kendini ‘devlet’ olarak göremez. Bu gücü arkasına aldığını düşünen biri, ne bir sanatçıya ne de bir vatandaşa hakarette ya da saldırıda bulunamaz.”
Bayrak, olayın yalnızca bireysel bir öfke değil, son yıllarda sanata uygulanan sistematik baskının bir sonucu olduğuna ve sansürcülüğe değiniyor:
“Uğradığımız hakaret ve saldırı, indirgenmeye çalışıldığı gibi basit bir sunucu-yönetmen tartışması değil. Son derece politik ve bu olay üzerinden konuşmak, isteyen bütün sanatçılara adeta parmak sallanıyor, gözdağı veriliyor. Sunucunun tavrı son yıllarda sanat üzerinde kurulan baskıdan, sansürden azade değil. Bu baskıya ve sansürcülüğe güvendiği için böyle bir tepki verebiliyor. Böylece konuşmak isteyen herkesin iki kez düşünmesi, hatta susması bekleniyor.”
“Hangi kurdun daha büyük olduğuna halk karar versin”
Yönetmen Bayrak, filminin isminin neden “Kurtlar” olduğunu şu sözlerle açıklıyor:
“Kurt imgesinin Türkiye siyasetindeki yerini ve temsil ettiği özellikleri düşünüyordum. Neden onca hayvan içinden kurt seçiliyor? ‘Bakın bu kurt, dikkatli olun. Tersine gitmeyin, ısırır ve saldırır’ gibi bir anlayışla bu imge oluşturulmuş. Oysa biz halkız ve birlikteyken onlardan daha güçlüyüz. Bu ismi de mizahi bir yolla seçtim. Hangi kurdun daha büyük olduğuna halk karar versin.”
Kurt metaforu
Filmdeki “kurt” metaforuna da değinen Bayrak, halkın kendi içindeki dönüşümünü vurgulamak istediğini söylüyor:
“Kurtlar, erk ve iktidar sahiplerinin sorumluluğu reddetmesi ve halkın buna çözüm yolları araması üzerine düşünmem sonucunda ortaya çıktı en basit tabirle. Filmde sözü edilen ‘Kurtlar’ yaygın kanının aksine erk ve iktidar sahipleri değil, halktır. Kurt masallarıyla senelerce bu halkı ya korkutanların ya da milli duygularını sömürüp kanını emenlerin alegorisini yapmak istediğim, kurt imgesini tersine çevirdiğim, dolayısıyla ‘kurt’ olanın halk olduğunu anlatmak istediğim bir metafor. Seyircilerimizin fark etmesi gereken ‘kurt’ da bizzat kendisi, kendisinin neler yapabileceği ve neleri değiştirebileceği.”
“Topluma ulaşmak da pek mümkün olmuyor”
“Sanatçı sanatını toplum için yapar. Sanatını toplum görsün, düşünsün ve üstüne koyup yenisini üretsin ister. Toplumda kendisinden bir şeyler çağrıştırmak ister. Bunun önü kesilmeye çalışıldığı zaman, üzerine bir de çeşitli karalamalarla algı yapılmaya çalışıldığı zaman, sanatçılara parmak sallandığı zaman özgürce üretim yapmak da, topluma ulaşmak da pek mümkün olmuyor maalesef. Bu noktada sanatın özgürleşmesinin önemi ortaya çıkıyor” diyen Bayrak, sanat dünyasında dayanışma eksikliğinin bu tür saldırıları kolaylaştırdığını ifade ederek ekliyor:
“24 yaşında, henüz kariyerinin başında bir insan olarak ben korkmayacağım ve korkmuyorum. Her türlü baskı ve sansürü bir aradalık ile yenebileceğimize inanıyorum ve bu korkuyu dağıtmanın bizim elimizde olduğunu düşünüyorum.”
Salihoğlu: “Bawer barışçıl bir film, inkâra karşı bir ses”
Bawer (İnanış) filminin yönetmeni Erdal Salihoğlu ise yaşananları daha çok bireysel bir bağnazlık olarak değerlendiriyor. “Bana göre sunucu dediğin araştırma kimliğinin farkında olmalıdır. Ülkemizin geçmiş ve geleceğinde neler olup bittiğini, nerede olduğunun ve nasıl davranması gerektiğini objektif olarak değerlendirmeli ve bilmelidir. Yaşanan olay, ben olmak üzere genç yönetmenlerimize, tarafsız jüri heyetine ve festivale emek veren herkese saygısızlıktı” diyor.
Filminin çıkış noktasını, babasının yaşadığı gerçek bir anıya dayandıran Salihoğlu, “Dedem Türkçe bilmediği ve güvensiz bulduğu için babamı okula göndermek istememiş. Öğretmen ise anlamaya çalışmak yerine dedemi tehdit etmiş, sonrasında arbede yaşamışlar. Babam bu nedenle okula gidememiş. Ben de tam bu noktada ‘öğretmen dedemle empati yapmaya çalışsaydı nasıl olurdu’ sorusunu senaryolaştırdım. Anlayış ve empati ile birleştirici bir film yapmayı amaçladık.” diye anlatıyor.
“Kürtlerin yaşadıklarını görmezden gelen bir zihniyetin olması bizi üzüyor”
Salihoğlu’na göre filmin amacı kutuplaştırmak değil, ortak bir duyguda buluşmak. Ancak gecede sunucunun “Kürtler hiçbir zaman sıkıntı çekmedi” söylemini tarihi bir inkâr olarak değerlendiriyor:
“Ben Şırnaklı bir Kürt’üm. Böyle bir ifade, Kürtleri ve yaşadıklarını yok saymaktır. Ülkemizde hâlâ Kürtlerin yaşadıklarını görmezden gelen, inkâr eden bir zihniyetin olması bizi üzmekten çok şaşırtmıştır. Zira, günümüzde verilere ulaşmak çok kolay. Doğu-Güneydoğu bölgesini ziyaret eden bir kişi, ‘Kürtler hiçbir zaman zorluk çekmedi’ söyleminde bulunmaya utanır ve gülünç bulur.”
Festival yönetiminden sanatçılara destek
Festival ekibinin kendileriyle dayanışma içinde olduğunu söyleyen Salihoğlu, jüri üyelerinin “Biz verdiğimiz ödüllerin ve yönetmenlerimizin arkasındayız” dediğini belirtiyor. Kamuoyundan da genel olarak destek gördüklerini, filmi izleyen herkesin Bawer’in birleştirici ve barışçıl bir yapım olduğunu düşündüğünü dile getiriyor.
Son olarak, sanat alanında yetkin ve tarafsız isimlerin festivallerde yer almasının önemine dikkat çeken Salihoğlu, “Umarım gelecekte sanatçıların kısıtlanmadığı, aksine sözünün çoğaltıldığı ortamlar yaratılır” diyerek sözlerini tamamlıyor.
(EY/HA)