Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu’nda (TRT) devam eden “İstihdam Fazlası Personel” (İFP) sürecinde ilk listenin açıklanmasının üzerinden 47 gün geçti.
Kurumda uzun süredir çalışmakta olan pek çok nitelikli personel, mayıs ayında açıklanan bir listeyle geçtiğimiz pazartesi günü Tarım Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi farklı kurumlara gönderildi.
İFP belirleme ve gönderme süreci, 2018 yılının yazında emekliliği hak etmiş fakat büyük bir çoğunluğu 65 yaşına varmamış, kıdemli personel olarak nitelendirilen devlet memurlarının, bürolarından telefonla aranmasıyla başladı.
Çalışma gün sayısı ve emeklilik yaşı tutan personelle iletişime geçilen bu aramalarda, çalışanlara teşvikli (ekstra ikramiye alarak) emekli olmak ya da emekli olunmazsa sürecin devamında gerçekleşecek sonuçlarla yüzleşme şeklinde iki seçenek sunuldu.
Bu aramadan sonra çalışanlara verilen yaklaşık iki ay süre içerisinde 2100 kıdemli TRT personelinin yaklaşık 1850’si emekli edildi.
Bu süreci yaşayan TRT çalışanlarıyla konuştuk.
“Baskı kurulacağını düşünmeseler emekli olmazlardı”
Sürülen TRT çalışanları durumu şöyle anlatıyor:
“Konuya ilişkin KHK ilk çıktığında, 2100 kişinin hemen tamamı telefonla arandık, Hatta bazıları odalara alınıp özel görüşmelerle emekliliğe ikna edilmeye çalışıldı.
“Eğer baskı yaşayacaklarını düşünmeselerdi çok büyük bir kısmı emekli olmazdı.
“Emekli olan 1870 kişinin en azından 1200’ü ‘başıma ne gelecek’ kaygısıyla emekli oldu.”
“Sürgüne dair resmi bir sebep sunulmuyor”
Görüştüğümüz TRT çalışanları, sonrasında, emekli olmayanların, belirsizlik içinde bir sene geçirdiğini ve Mayıs 2019’da ilk İFP listesi açıklandığını belirtiyor ve ekiyor:
“Çoğunluğu 2018’de emekli olmayan çalışanlardan oluşan bu listede, personelin istihdam fazlası olması dışında, gerçekleşen bu sürgüne dair resmi bir sebep sunulmuyor.
“169 çalışanın ismini içeren ilk listenin açıklanmasının ardından Devlet Personel Dairesi Başkanlığı’na gönderilen bu listedeki çalışanların 45 gün sonra tayinlerinin gerçekleşeceği haricinde ayrıntılı bir bilgi aktarımında bulunmayan kurum, kıdemli TRT çalışanlarının mağduriyetini halihazırda devam ettiriyor.”
Tayinler için süre iki gün önce doldu
Devlet Personel Dairesi Başkanlığı’na tayinlerin yapılması için verilen 45 günlük süre 24 Haziran Pazartesi günü doldu.
Listede adı geçen personel, atandıkları devlet kurumlarını öğrenmek için ilgili birimleri aradı. Çalışanlara verilen bilgi ise sadece kurumun adıyla sınırlı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Üniversiteler ve Diyanet İşleri Başkanlığı, personelin tayin edileceği devlet kurumlarından sadece birkaç tanesi.
“TRT iç üretimlerde çalışmaz duruma getirildi”
Çalışanlar, mağduriyetlerinin aslında bu sürecin çok daha öncesinde başladığını aktarıyor:
“Biz kurumun içinde birkaç zamandır bu mağduriyeti zaten yaşıyorduk. Farklı süreçlerle kurum, iç üretimler anlamında çalışmaz duruma getirildi ve dış üretimlere ağırlık verildi.
“Özelleştirilmeye çalışılan ya da başka bir kimliğe büründürülmek istenen bütün kamu kurumlarında aynı reçete uygulandı: Önce atıl bırakıp çalışmaz hale getirmek, sonra da ‘Bakın, yürümüyor, çalışmıyor’ demek şeklinde.
“Kadro tanımlarına göre kişilerin çalıştırılmadığını gözlemliyoruz, herkesin her işi yaptığı ve uzmanlığın, ustalığın, fikir değerinin olmadığı bir dönem.
“Kriterleri ne olduğu bilinmeden, bazı insanlara neredeyse mobbinge varan bir çalıştırılmama süreci söz konusu. Aslında bir şekilde işe yaramaz personel durumuna düşürülme süreci.”
“Tek derdimiz kamu yayıncılığıydı”
Şimdi yaşanan mağduriyet ise personel tarafından emek ve deneyim temalarıyla açıklanıyor:
“Biz TRT kurumunun sınavına girdik. Bu özel bilgileri ve yetenekleri gerektiren bir sınavdı.
“Kamu yayıncılığı yapmak için aday olduk. Bunlar için söz konusu olan sınavları geçtik, ki bu sınavlar basit ve tek aşamalı sınavlar değildi. Ardından tekrar eğitim gördük ve eğitim sonrası tekrar sınavlara tabi tutulduk…
“Bunun bilinciyle de her zaman tek derdimiz kamu yayıncısı olmak oldu. Kendi kişisel düşüncelerimiz ne olursa olsun işimizi yaparken her türlü siyasi düşünceye aynı mesafede olduk, olma gayretinde bulunduk. Çünkü bizim için aslolan kamu yayıncılığıydı.”
Bir başka çalışan ise durumu şöyle anlatıyor:
“Çalıştığımız her gün TRT okuldu bizim için ve çok şey öğrendik. Ustalarımızdan öğrendik, dinlediklerimizden, izlediklerimizden ve deneyip yaparak, tecrübe ettiklerimizden çok şey öğrendik.
“Hepimizin genel standardı içinde uzmanlaştığı, sivrildiği hatta birçok anlamda danışmanlık verecek noktaya gelen özel alanları oluştu.”
“Biz de mağdur olduk, kamu da…”
“İşimizi sevdiğimiz için mağdur edildik; bunca yıl biriktirdiğimiz bilgi ve tecrübe açısından bir mağduriyet...
“Bu mağduriyet aynı zamanda kamuya ait bir mağduriyet. Çünkü biz bu donanımı aynı zamanda kamu için kullanmak üzere edindik.
“Bunun yanı sıra hepimizin kendince işimize gönül bağları, duyduğumuz sevgi ve ona paralel olarak hayatımızı konumlandırmamız çok daha başka bir yerinde duruyor işin.
“Gönderileceğimiz yerdeki uygulamaları da bilmiyoruz ve aynı iş başlığı altında bile başka bir yere gittiğinde insanlar zorlanabiliyorsa, bir başka kurumdaki acemilik çok daha büyük olacaktır.
“Bizim bilgimizden, tecrübemizden, deneyimimizden istifade etmek yerine bizi hem psikolojik olarak çok kötü bir sürece soktular, hem de bizden yararlanmak yerine bizi acemi, yeni memurlar durumuna sürüklemeye çalışıyorlar.”
TRT “Hak gaspı olmayacak” diyor
TRT, yaptığı basın açıklaması ve televizyonda yayınlanan ve bir dış yapım olan “Doğrusu Ne?” adlı programda İFP konusuna ayırdığı kesitte, İFP sürgünlerini, çalışanların özlük haklarının korunacağı ve hak gaspına uğramaksızın, personelin kadrolarını ve eğitimini göz önünde tutarak tayinlerin gerçekleşeceği bir süreç olarak tanımladı.
“Geçen yıl emekli olmayanlar listeye alındı”
Çalışanlar ise gerçeğin, kurum tarafından yansıtılandan çok daha farklı olduğu düşüncesinde.
“Kurum zaten net bir açıklama yapmıyor aslında ve yaptığı açıklamayla kendi kendini ele veriyor.
“Listedekiler, geçen sene emekli olmayan kişilerden titizlikle seçilen kişiler.
“TRT burada insanların emekliliğe zorlandığını, bu zorlamanın bu uygulamanın devamı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
“Kurum, bazı kişiler ve kadrolardan kurtulma isteğini KHK kararı ve sürmekte olan bu İFP süreciyle ispat etmiş oldu.
“İFP listesinde emekliliği hak etmiş kişiler dışında teşvik hakkı olmayanlar da listede yer almakta ki bu kurumun açıklamasıyla da çelişmekte.”
Amaç Devlet Memurları Kanunu’nu kaldırmak mı?
Bunun yanı sıra, pek çok çalışan, İFP uygulamasının memur haklarını koruyan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ortadan kaldırılması için yapıldığını düşünüyor.
Resmi adı Devlet Memurları Kanunu olan 657 sayılı kanun, birçok farklı kaynak tarafından İFP sürecinde asıl hedef alınan uygulama olarak gösterildi.
1965’te kabul edilen bu kanun, devlet memurlarının iş güvencesi ve çalışma haklarını koruma altına alıyor.
İFP süreci sırasında çıkarılan 703 numaralı KHK ise 657 numaralı kanunda yer alan protokollerin kontrolünü tamamen Cumhurbaşkanı’na teslim ediyor.
Çalışanlar, bu sürecin 657’yi kaldırma amaçlı olmasının yanı sıra, bunun olması durumunda tüm devlet memurlarının korumasız ve savunmasız kalacağı görüşünde.
Üçüncü liste kaygısı
Mayıs başında açıklanan bu ilk İFP listesini, Haziran ayının ilk haftalarında açıklanan ikinci bir liste takip etti.
Bu ikinci listede de habersiz bir şekilde sürgün edilen personel olmasının yanı sıra, ilk listeden farklı olarak özel istekle belli kurumlar veya şehirlere tayin olan çalışanlar da bulunuyor.
Üçüncü listeninse yakın zamanda açıklanması, TRT çalışanları tarafından endişeyle bekleniyor:
“Şu an kurumda yaratılmaya çalışılan ve belki de insanların emekli olmasıyla beraber açık olarak ortaya çıkan bir kaygı var. Hangimiz ne zaman seçiliriz, sıra bize gelir mi, kalan personel hemen her gün işe bu tür endişelerle geliyor.”
Herkes kendi yasal sürecini devam ettirecek
İFP listesinde olan personel, bu karara itiraz haklarını kullanıp kuruma itiraz dilekçesi vererek uygulamanın durdurulmasını talep ettiler.
Aynı şekilde bu listede var olma nedenleri konusunda bilgilendirme talebinde bulundular ama bundan da sonuç alınamadı.
Bunun yanı sıra, doğacak mağduriyetler üzerinden herkesin kendi yasal sürecini devam ettireceği belirtiliyor.
“Bilinmeze sürükleniyoruz”
Sürülen çalışanların ise gelecekte kendilerini ne beklediğine dair bir fikri yok ve sürecin nasıl ilerleyeceği ve devam edeceği konusunda belirsizlikler olduğunu iletiyorlar:
“Herhangi bir öngörümüz yok. Aslında gittiğimiz yerde nelerle karşılaşacağımızı, nasıl değerlendirileceğimizi ya da bize nasıl davranılacağını bilmiyoruz.
“Bir bilinmeze sürükleniyoruz. Şu an bu bilinmezin adını koymak için erken ama bizi en çok ilgilendiren yanı en başta söz konusu olan birikim ve tecrübelerimizin doğru yerlerde değerlendirilmesi. Elbette ki bu yer de TRT’dir.” (AP/EKN)