“99 Depreminin 20. Yılında Anma ve Kitlesel Travmalar Sempozyumu”, bugün Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde başladı.
Sempozyumu, TPD Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi ve Türkiye Psikiyatri Derneği düzenliyor. Şişli Belediyesi ve İstanbul Tabip Odası, katkı sunuyor.
Sempozyum, açılış konuşmalarının ardından “20 yılda Neler öğrendik? Neler öğrettik? TPD ve RTAPÇB(Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi) Afet ve Küresel Travmalar Belleği” konferansıyla açıldı.
"Toplumsal projelerin faydalı olup olmadığını bilmiyoruz"
Konferansta ilk olarak konuşan Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Kadın Ruh Sağlığı Çalışma Birimi Koordinatörü Prof. Dr. Şahika Yüksel, şunları belirtti:
“İnsan haklarıyla ilgili konuları değerlendirirken hiçbir zaman ‘ama’ yoktur yani Kanun Hükmünde Kararnameler ile travma yaratmak travma yaratmaktadır. O acıtmaz, geçici dönemdir diye bir şey yoktur. İnsan Hakları Bildirgesi’nin dünyada yeni, 70 yıllık bir tarihi var. Onunla birlikte aslında bazı şeyler daha çok ortaya çıkmaya başladı.
“Travmalarla ilgili çalışmalarda 1999’dan itibaren Türkiye’de pek çok proje olduğunu görüyoruz. Projeler her zaman bir hizmet değildir. Çok kere bir iş alanı haline gelebiliyor ve asıl hizmet götürmesi gereken yere her zaman yardımcı olmayabiliyor. Bunu da aklımızda tutmalıyız. Şimdi toplumsal yararlı projeler yapılacak diyorlar ama bunların hepsinin yararlı olup olmadığını çok kere düşünmek lazım.”
"Öfkeyi bastırmak için travma uzmanı istiyorlar"
Travmanın anlamının 1999 Depremi’nden sonra açığa çıktığını belirten Yüksel, şöyle dedi:
“Depremden 10 gün sonra Adapazarı’ndan bir hastane başhekimi beni aradı ve ‘Hocam yardımınıza ihtiyacımız var’ dedi çok sevinmiştim nihayet uzmanlığım kabul ediliyor diye. İkinci cümlesi şöyle olmuştu; 'Burda halk çok öfkeli, gelin bu öfkeyi bastırın.' Travma sonrası öfkeyi bastırmak için travma uzmanına ihtiyaç duyuluyor.
"Çevre kirliliği ve rant pek çok şey yaratıyor. Travmalarla mücadele yapısı gereği politiktir ve sansür önemlidir. Çok iyi tanıdığımız ve bildiğimiz iki arkadaşımız Onur Hamzaoğlu ve Bülent Şık’ın uzun zaman mahkemelerine gittik. Biri Dilovası’ndaki kanseri ortaya koyduğu için diğeri de bize zarar veren gıdalarla beslenmemizi engellemeye çalıştığı için.. Bunların hepsi sansürlenmesi gereken şeyler olarak dava konusu oldu ve mahkemelerde kıymetli arkadaşlarımız ve biz vakit kaybettik.
'Çocuklar evinde uyurken öldürülebiliyor'
"Bir arada olduğumuz diğer dernekler ve vakıflar ile birlikte farklı modeller geliştirdik. Psikososyal Dayanışma Ağı dediğimiz -dayanışma burada özellikle seçiliyor yani hizmet yapan üst grupta değil- dayanışma ağıyla beraberiz. Çorlu tren kazası mağdurlarının mahkemesini daha dün dinledik. Soma’da neler olduğunu biliyoruz. Yine başka bir tekrarlayan bir saldırı olarak zırhlı araç çarpmasıyla kaybedilenleri diyebiliriz. Son bir kaç yılda hiç küçümsenmeyecek bir sayı. Son bir kaç yılda kitlesel araç çarpmalarıyla hatta evinde uyurken öldürülen çocuklar olabiliyor. Ama bunlar bir sorun olarak normal karşılanıyor, devlet memurlarının yargılanmaması gibi gerekçelerle…
“Psikososyal Dayanışma Ağı ilk 2015 Temmuz’da Suruç’un arkasından kurulmuştu. Birçok şeyler yaptık ev ziyaretleri yaptık. Farklı çalışmalar oluyor mesela birlikte mağdurlar ve yakınlarla kahvaltılar ve buluşmalar var. Bu saldırılardan sonra kurulan bu dayanışmalar sadece ona birinci dereceden maruz kalanlar için değil, ne yapacağı konusunda ya da yaptıkları etkisi konusunda zorluk yaşayanlar için destekleyici oluyor.
“Hastanelerde yaralılarla çalışma gereği, onların fiziksel yaralılarıyla uğraşan sağlık ekibine de biz ‘sizin de bize ihtiyacınız var’ diyerek ‘bakın iyi oldu bizim geldiğimiz, sizin için de önemli’ dedik.
“Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın burada önemli bir rolü var. Travmalardan sonra, işkencelerden sonra nasıl değerlendirme yapılacağı konusunda İstanbul adıyla bir protokol var. Başka bir istanbul protokolü daha var onun kullanımının örf ve ananelerimize uygun olmadığı söylenerek engellenmeye ve cinsiyetçi içerik arttırılmaya çalışılıyor.
'Çalışmalarımızı yapabilmemiz için demokrasi şart'
“İnsan hakları başvurularının son yıllarda yeniden arttığını görüyoruz. Raporlarımız zaman zaman kıymetli oldu. Kıymetli insan hak savunucuları Eren Keskin ve Fatma Karakaş’ın gözaltında cinsel işkenceyle ilgili bir raporu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde kabul edildi ve devlet tazminat ödemek zorunda kaldı.
"İstanbul Tabip Odası’nda yine cinsel istismarla ilgili, meslek içi cinsel istismar, meslektaşlarımızdan cinsel istismar olduğunda ne yapabiliriz, nasıl engelleyebiliriz diye çalışmalarımız var ama bütün bu çalışmaların hepsinin insan haklarına saygılı ve demokrasi gerektiren bir ortamda olabileceğini aksi halde zor olduğunu biliyoruz.
“Travmaların onarılması için güvenli koşullar gerekiyor ama biz kaygan zeminlerde çalışmaya ve birbirimize tutunarak demokrasi ve insan haklarına saygılı olarak çalışmaya devam edip cezasızlıkları engellemeye çalışıyoruz.”
Sunumlarla devam eden Sempozyum, yarın da sürecek.
TIKLAYIN - Sempozyum detaylı programı
Şahika Yüksel hakkında Türkiye Psikiyatri Derneği'nin eski başkanı olup halen Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Kadın Ruh Sağlığı Çalışma Birimi Koordinatörü. Istanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı'ndan emekli (Prof. Dr.), halen özel çalışıyor. Şiddetin ruh sağlığına etkisi özellikle kadınların cinsiyetleri nedeni ile maruz bırakıldıkları ayrımcılık, şiddet nedeniyle oluşan ruhsal sorunlara feminist bakış açısından yaklaşıyor. Çalışmalarını yoğunlaştırdığı bir diğer alan cinsellik ve cinsel kimlik sorunları. Bu konuda bireylere ve ailelere danışmanlık yapıyor. |
(EG/EMK)