Uluslararası Af Örgütü, Nefret Suçu Mağduru Trans Bireyleri Anma Günü'nde yaptığı açıklama ile trans bireyleri, son dört yılda 1000'den fazla bireyin ölümüne yol açan şiddetten korumaya yönelik Avrupa'nın daha fazla adım atması gerektiğini dile getirdi.
2008 ila 2012 arasında dünya çapında 1083 trans bireyin öldüğü rapor edildi. Yapılan araştırmalar ölü sayısının her geçen yıl arttığını gösteriyor.
Trans Cinayetleri İzleme projesinin sağladığı veriye göre 2008'den bu yana Avrupa'da 64 trans birey öldürüldü. Fakat kıta çapında sadece Fransa, İsveç, İskoçya (Birleşik Krallık) ve Hırvatistan (1 Ocak 2013'ten itibaren) toplumsal cinsiyet kimliği temelli şiddet içeren saldırıları nefret suçlarına karşı mevzuatları kapsamına alıyor.
Uluslararası Af Örgütü Ayrımcılık Uzmanı Marco Perolini, "Trans bireyler, toplumsal cinsiyet kimlikleri ve ifadeleri sebebiyle şiddetin hedefi haline geliyor ve bu yüzden ayrımcılığa uğruyor. Toplumsal cinsiyet kimliği temelli şiddetle ilgili korumanın eksikliği insan hakları standartlarının küçümsenmesi anlamına geliyor ve aynı zamanda transfobik nefret suçunun bir çeşit ayrımcılık olduğunu kabul etme konusunda başarısız oluyor. Eğer ceza hukuku nefret suçlarının gerçek ya da algılanan toplumsal cinsiyet kimliği temelli gerçekleşebileceğini kabul etmezse, nefret saiki kapsamlı bir şekilde soruşturulmaz ve kovuşturmaya tabi olmaz" diye konuştu.
Trans kimlikler yasal olarak tanınmıyor
Nefret suçu trans bireylerinin maruz kaldığı tek ayrımcılık şekli değil. Avrupa ülkelerinin çoğunluğunda trans bireylerin kimlikleri, psikiyatrik teşhis, kısırlaştırma, genital operasyon ve boşanma gibi kriterlerin olduğu bir liste ile uyum sağlamadığı sürece yasal olarak tanınmıyor. Dahası, trans kimlikler uluslararası ve çoğu kez ulusal düzeyde hala davranış bozukluğu olarak sınıflandırılıyor.
İrlanda ve Litvanya gibi ülkelerde ulusal mevzuatlardaki boşluklar trans bireylerin cinsiyetlerini yasal olarak değiştirmesini imkansız hale getiriyor. Belçika, Fransa, Finlandiya, Norveç ve Türkiye gibi birçok ülkede, cinsiyet değiştirme ve kısırlaştırma operasyonu geçirmek istemeyen trans bireylerin kimliklerinde cinsiyetlerini değiştirmesine izin verilmiyor.
Perolini, "Kısırlaştırma, boşanma ve cinsiyet değiştirme gibi cinsiyetin yasal olarak tanınmasının tabi hale getirildiği zorunlu gereklilikler, trans bireylerin yasa önünde eşit olma, özel ve aile hayatı, onu kırıcı muameleden muaf olma ve elde edilebilen en yüksek standarttaki sağlık hakkını ihlal etmektedir" dedi.
"Yeni anayasa, ayrımcılığa son vermeli"
Türkiye'deki durumu değerlendiren Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Murat Çekiç şöyle konuştu:
"Türkiye'de hem yasal hem de uygulama düzeyinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı tüm ayrımcılıklar ortadan kaldırılmalıdır. Bunun için başta anayasa olmak üzere tüm ilgili mevzuatta cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılık yasağına yer verilmelidir.
"Kişilerin cinsel yönelim ya da cinsiyet kimlikleri nedeniyle kolluk kuvvetleri tarafından taciz edilmelerine son verilmelidir. Kabahatler Kanunu ve Trafik Kanunu uyarınca yayalar için uygulanan cezalar, bu yasaların ayrımcı ve keyfi bir biçimde kullanılmasını önleyecek önlemler alınana kadar askıya alınmalıdır. Ceza Kanunu'nun 'görevi yaptırmamak için direnme' suçuna ilişkin düzenlemeler gözden geçirilmeli ve bu tür düzenlemelerin kolluk kuvvetlerine yönelik meşru şikayetleri engellemek amacıyla karşı suçlamalar olarak kullanılmasını engellenmelidir. Trans bireylerin, hormon tedavisi, ameliyat ve psikolojik destek gibi cinsiyet değiştirme prosedürlerinden yararlanabilmeleri sağlanmalıdır.
"Bu uygulamaların devlet tarafından sağlanan sağlık sigortası kapsamında yapılmasını sağlanmalıdır. Polislerin evlerine düzenledikleri baskınların ve ardından evlerinin mühürlenmesinin trans bireylerin taciz edilmeleri için kullanılmamasını sağlanmalıdır." (ÇT)