Demokratik Halk Partisi (DEHAP) İstanbul İl Başkanı Mehmet Metin Toprak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "hükümetiz ama iktidar değiliz" sözlerine değinerek "Toplumsal barış ortamı yerine içe kapalı bir gerginlik dönemi yaratmak isteyenler, iktidarda söz sahibi konumlarını bırakmak istemiyorlar" dedi.
Önen: AB'ye uymak istemiyorlar
Emeğin Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Nedim Köroğlu, "polisin son günlerde eylemlere sert bir tavırla müdahale ettiğini" belirterek, bunu Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) Türkiye'yi Irak savaşındaki tutumunu eleştirmesi nedeniyle, hükümetin İran'a bir operasyon olması durumunda savaş karşıtı eylemleri şimdiden sindirmek istemesine bağladı.
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz, polislerin işlek caddelerde dolaşarak, vatandaşlar üzerinde baskı yaratmaya çalıştığına dikkat çekti.
Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) İl Yöneticisi Kadir Akın, iç barışı sağlamaya ve Kürt sorunun çözmeye yönelik başta Genel Af kampanyası olmak üzere tüm eylemlere "siyasi gericilik" anlayışına dayanarak müdahale edildiğini belirtti.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'ndan Yıldız Önen, güvenlik güçlerinin son günlerde Genel Af talebini dile getiren Kürt vatandaşlara yönelik sert bir tavır takındığını vurguladı, bu tavrı da Avrupa Birliği'ne (AB) "uyulmak istenmemesine" bağladı.
Barışı savunanlara baskı
Mehmet Metin Toprak: DEHAP Kadın Kolları yöneticisi Gülbahar Gündüz'ün tecavüz ve işkenceye uğraması da, Türkiye'de insan haklarının olduğu bir barış ortamının istenmediğini ve bunun için neler yapılabileceğinin kanıtı. Polis, basın açıklamalarına bile çok sert müdahale ederek, her alanda barış talebinin istenmediğini hatırlatıyor, ülkede bir gerginlik ortamı var izlenimi veriyor.
Savaş karşıtlarını sindirmek için
Nedim Köroğlu: Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) Irak savaşına katılmama yönünde bir kara çıkması ve savaş karşıtı eylemlerin bir kamuoyu yaratarak bu kararda bir rolü olabilmesi, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini etkiledi.
ABD Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz'in bu konuda hükümeti ve orduyu uyaran sözleri sonrası, ABD ile ilişkilerin güçlendirilmesi düşüncesi ve İran'a yönelik olası bir müdahalede Türkiye'nin destek olma yönündeki tutumu, savaş karşıtı eylemlerin bu amaçlara uygun olarak şimdiden sindirilmek istendiğini akla getiriyor.
Ordu, Türkiye'nin bölünme paranoyasını gündemde tutarak her toplumsal talebi ve eylemi bölücü olarak niteliyor, bu eylemlere yönelik müdahalelerle yaratılan ortamla argümanlarını sağlamlaştıracağını düşünüyor.
Bingöl'de barış masası açmak isteyen kadınlar tartaklanıyor, gerekçe olarak da Vali " Burası Ankara değil" diyor. Yani fiili olarak Olağanüstü Hal'in (OHAL) devam ettiğini kabul ediyor. Gülbahar Gündüz'e tecavüz edilmesine de bakarsak, politik gündem üzerinde söz sahibi olmak isteyenler, Genel Af talebini dikkate almadıklarını göstermek için Kürt sorunun inkar etme, eylemleri ve talepleri şiddetle bastırma yolunu seçiyorlar.
"Polis, sokakta da baskı yaratıyor"
Hakan Tahmaz: Kürt sorunun siyasal ve demokrat yollarla çözümüne karşı hükümet ve devlet yöneticileri, kendi tutumunu her eyleme ve basın açıklamasına müdahale edilmesiyle gösteriyor. Uygulanan bu politikanın AB sürecine denk gelmesi gerçek niyeti belli ediyor.
İstanbul'un işlek caddelerinde polisler toplu olarak dolaşıyor, herhangi bir basın açıklaması ve eylem olması durumunda anında müdahale etmek istiyorlar. Toplum üzerinde bir baskı gücü olduklarını göstermek için caddelerde varlıklarını gösteriyorlar.
"Barış eylemleri provake ediliyor"
Kadir Akın: Özellikle son günlerde DEHAP'ın başlattığı Toplumsal barış, Kürt sorunun çözümü ve Genel Af çıkarılmasına yönelik kampanya ve eylemlere çok sert müdahale edildiğini görüyoruz. Partimizin de desteklediği bu eylemlerde polisin şiddetine maruz kalıyoruz.
"Polis, AB'ye uymak istemiyor"
Yıldız Önen: AB'ye uyum sürecinde başta polisin üst arama yönetmeliği ve toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili düzenlemeler olmak üzere yeni yasalara uymak istemeyen güvenlik güçleri, son zamanlarda Kürt sorunun çözümü için yapılan eylem ve basın açıklamalarına müdahale ediyor. Yasalar değişse bile, kendi konumlarını ve güçlerini kaybetmek istemediklerini hatırlatıyorlar. (ÖG)