Antalya Muratpaşa Belediyesi tarafından “Antalya Kültür Sanat’ta Felsefe Konuşmaları” adlı söyleşi düzenlendi. Söyleşide Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünden Prof. Dr. Gönül Demez ve Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünden Prof. Dr. Hamdi Bravo “Ahlak, Vicdan ve Toplumsallık” konuları üzerine konuştu.
Ahlak ve vicdan arasındaki ilişkiyi toplumsallık bağlamında karşılaştırarak "yönelimlerimizin çıkış nedeni, insan toplum ilişkisi, insan özgür müdür, toplum tercihlerimizde ve davranışlarımızda ne kadar belirleyici, eylemde bulunurken arkadaki fizyolojik ve sosyal güdüler ne kadar etkili ya da değil üzerine konuşuldu, birey-toplum ilişkisi yorumlandı.
“İnsan bağımsız ormanda tek başına yaşayan bireyler değildir”
Ahlak ve vicdanın başkalarının varlığıyla, yaşamlarının çakıştığı yerde gündeme geldiğini belirten Prof. Dr. Gönül Demez şunları söyledi:
“Toplum bireylerin tek tek toplamından başka bir şey, maşeri vicdan ya da kolektif bilinçten bahsedilir. Kurallar bütünü içinde yaşıyoruz. Her ne kadar kendi özgür tercihlerimiz olarak görünse de belli bir sosyal çevrede doğuyoruz, bizim için önceden hazırlanmış kurallar bütünü var. Toplum ve kültür dediğimiz bu ve onun içine doğuyoruz. Yetişme sürecimizde bu kurallara göre davranmayı öğreniyoruz. Meşrulaştırdığımız, içini kendimizin doldurduğu eylemlerimizin bile fizyolojik kaynaklarının olabileceği teoriler var.
“Örneğin bireyin suç işlerken bile kendi kararlarında bağımsız ve özgür olmadığını iddia eden teoriler var. Suç aynı zamanda cezayı gerektirdiği için bireylerde öç alma duygusu güçlüdür. Felsefi anlamda suç bireyin toplumla imzaladığı sözleşmeyi ihlal etmesi demektir. Bireylerin eylemlerinin kendi eylemiymiş gibi zannettiği durumda bile kontrol edilebiliyor. Vicdan toplumsal kurallarla nasıl oluşuyor ya da bazı insanlar neden çok rahat suç işleyebiliyor ya da bazıları neden bir karıncayı bile incitemiyor? Bunun ne kadarı toplumsal ne kadarı bireyin kendi içkin varoluşsal gibi tartışmalar var.”
“Eğitim düzeyi arttıkça birey ve toplum arasına mesafe giriyor”
İnsanların eğitim düzeyi yükseldikçe, kişilerin bilgisi, donanımı ve görgüsü artıkça bireylerin toplumsallıkla aralarına bir mesafe koyduğunu belirten Prof. Dr. Hamdi Bravo, şöyle devam ediyor:
“İnsanların bilgisi artıkça toplumsallığa dair saydığı şeylerden mümkün olduğunca sıyrılıyor. Bunların üzerlerindeki etkisi onları rahatsız etmeye başlıyor. Birey olma arzusu baskın hale geliyor. Toplumsallığın ürünü sayılan, toplumsal ilişkileri biçimlendirdiği düşünülen ahlak, insanlar için onların bireyselliğine, özgürlüğüne kasteden bir kurallar bütünü olarak algılanıyor. Ahlaklı olmakla erdemli olmak arasında bir ayrım yapılıyor. Ahlaklı kişi ile etik kişiyi birbirinden ayırıyor. Bireyler ahlaklı olmayı olumsuzlaştırıp, erdemli ve iyi olmaya olumlu anlam yüklüyor.
“Ahlak bireysel değildir. Toplumsal ve anonim bir kurallar bütünüdür. Üreticisi toplum ama kim olduğu belli değil. Eğitimli insanlar bunun dayatıldığını düşünüyor. Ahlak herkesin aynı şeyi yapmasını, eylemlerini, değerlendirmelerini buna göre yapmasını bekliyor ve karakter farklılıklarını, kişinin içinde bulunduğu koşulları göz ardı ediyor. Bütün kişileri, durumları bir örnekmiş gibi tasarlayarak kurallarını dayatıyor. Dolayısıyla değişik durumlar, koşullar üzerine okumuş, araştırma yapmış insanlara ahlaka uymak saçma geliyor. Onlara göre ahlaklı olmak bir toplumun kölesi olmak anlamına geliyor.”
Doğru eylem ilkeleri: akıl ve vicdan
Prof. Dr. Hamdi Bravo, ahlaka başvurmak istemeyen insanların, doğru eylem ilkelerini bulabilmek için ilk sırada akla başvurduğu ikinci sırada da vicdana başvurduklarını belirterek, “İnsan donanım kazanıp kendinin farkına vardıkça kendinin farklı ve bağımsız olduğunu düşünüyor. Beni bu toplum mu yetiştirecek diyor ve bu insanlar vicdanı ahlakın karşısına yerleştiriyor. Vicdan bireysel değerlendirme yetisi olarak görülüyor. Kendi üstündeki otoritelerin dayatmalarının dışına çıkabilecek, ahlakın özgürlük konusunda yarattığı sıkıntıyı ve kısıtlamayı aşabilecek bir yeti olarak görüyor.”
Ahlak ve vicdan arasında ayrışan yanlar olsa da aslında yaygın tasarımlarına rağmen bu iki kavram birbirinden farklı olmadığını vurgulan Prof. Dr. Bravo ekliyor:
“Örneğin sosyal medyada bir grup insan ne kadar vicdanlı olduğuyla övünürken, bunun önemli olduğuna vurgu yaparken, bir grup insan da ne kadar ahlaklı olduğuyla övünüyor. Bizim toplumumuzda vicdancılar ve ahlakçılar var. Bu bağlamda birbirinden o kadar da uzak kavramlar değil. Darwin ve Nietzsche için ahlak ve vicdan birbirinden uzak eylem belirleyiciler değil. Kökensel olarak ikisi de aynı yerden türüyor. Her ikisi de toplumsallığın ürettiği kavram.
"Vicdan ne kadar içimizde olsa da, ahlak ne kadar dışımızda görünse de her ikisini de toplum büyütüyor. Darwin’e göre vicdan içşelleştirilmiş ahlaktır, ahlak da vicdanın dışımızda ortaya çıkan durumlar karşısındaki formüller ifadesidir. Kuşaklar boyu bir topluluk aynı kurallara uyarak bunu içselleştiriyor.”
(TÇ/SO)