İbrahim Ateş ya da mahlasıyla Derbas, öğretmen, devrimci ve rapçi. Müziğine de bu kesişimleri yansıtıyor. Sokakta yaşadıklarını, katıldığı direnişleri ya da acısını hissettiği insanları şarkılarına taşıyor.
Şarkıları ve klipleri Türkiye’nin toplumsal hafızasının arşivini tutuyor. Mahlasının anlamına da uygun olarak geçen, geçmiş… Yine de Derbas müziği ile geçmişin unutulmasına izin vermiyor. Bir başkaldırı kültürü olarak ortaya çıkan rap günümüzde bu işlevini yitirmiş olsa da...
Biz de Derbas’la rap müziğini ve 50 günden fazla sokakta direnişte olduğu özel sektör öğretmenlerini konuştuk.
"Müzisyenlik kimliği dışında da devrimciyim"
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben 1999 yılında İstanbul'da doğdum. 12 yaşına kadar İstanbul’da yaşadım sonra Antalya'ya taşındık. Aslında biraz İstanbul'da tanıştım müzikle. Antalya'da da bu halk eğitim merkezlerinin gitar kursları oluyordu. O kurslara gittim, gitar çalmayı öğrendim. Lisede, güzel sanatlar ya da konservatuar istiyordum.
Tabii küçüktüm, "O bölümleri okuyacağız da ne olacak" dedim. Sonra bir baktım siyaset bölümü kazandım. Bir iki sene gittim geldim ama yapamadım. Benlik değildi, okunacak gibi de değildi. Ben de bıraktım. Yetenek sınavlarına hazırlandım. 6 aylık bir sürem vardı.
Ankara Gazi Üniversitesi’nde Müzik Öğretmenliği kazandım. Yakında mezun olacağım. Şu anda da aktif olarak müzik öğretmenliği yapıyorum. Özel bir kursta hem piyano hem gitar dersine giriyorum.
Rap ile nasıl tanıştınız?
Rap çocukluğumdan beri ilgilendiğim bir türdü. Benim çocukluğumda mahallede hep rap dinleniyordu. Hep ilgiliydim, dinliyordum. Abim o zaman özel güvenlik işi yapıyordu. Duman grubunun yakın korumalığını yaptı. Orada rock müzikle tanıştım. “Duman neymiş?” derken Türkçe rockla tanıştım.
Aslında bu durum benim şu anki perspektifimi ve müzisyenliğimi geliştirdi. Sadece rap dinlemedim, rock da dinledim. Bir dönem rockçı oldum bir dönem rapçi oldum.
Ancak rap benim için her zaman daha kıymetliydi, kafamın bir yerinde çocukken dinlediğim o rap parçaları vardı. Güngören tarafında oturuyorduk. Graffiti yapan abilerimiz vardı. Kültüre biraz oradan ısındım.
Tek bir pişmanlığım var. Belki 18-19 yaşında da yapabilirdim. İlk parçamı iki sene önce yaptım. Şimdilerde daha profesyonel üzerine çalışıyorum.
Sizin rap müziğiniz bugün popüler olan rape benzemiyor. Kendi müziğinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben müzisyenlik kimliği dışında da devrimciyim. Rapin özü, doğası aslında orada. Bugün tabii bambaşka bir yerde.
Maalesef kapitalizm rapi kullanıyor. Aslında çıkışında o sisteme olan isyan var. Bu rockta funkta, jazzda da bu şekilde. Ancak sistem bir şekilde onu kendi aracı haline getiriyor.
Bugün de rapi kendi aracı haline getirdi. Bu sadece bizim ülkede de değil Amerika'da da bu iş artık sadece paradan, uyuşturucudan ve kadından bahseden bir hale döndü.
Bu işi Türkiye’de hakkıyla yapanlar var ama benim onlardan farkım aynı zamanda sokakta olmayı da tercih etmem. Bir parçada bir eylemden bahsettiğimde ben zaten o eylemin içindeyim. Örneğin Suruç eyleminden bahsettiğim parçada, ben zaten o eylemin içindeydim. Dışarıdan anlatmayı, dışarıdan gözlem yapıp anlatmayı tercih etmiyorum. İçeride olmak benim için daha önemli.
"Ezilenlerin müziğini yapacağım"
Peki neden ‘Derbas’? Anlamı ne, neden seçtin?
Ben çok uzun süre mahlas düşündüm ve işin aslı Kürtçe olmasını istiyordum. Çok yakın Cizreli bir arkadaşım var. Derbas, onun bir akrabasının adında geçiyor. Benim de fonetik olarak kulağıma çok oturdu, çok hoşuma gitti. Anlamı da bu ‘geçen’ ‘geçmiş’ demek. O yüzden onu tercih ettim. Kürtçe olması ısrarım da bazı şeylerin mahlastan biraz belli olmasını istiyordum.
Ben belli ki ezilen bir sınıftayım, ezilen bir kimlik sahibiyim ve ezilenlerin müziğini yapacağım. İsim de bunu belli edecek
Aynı zamanda bir özel sektör öğretmenisiniz. Sokakta olduğunuzdan bahsettiniz. Yakın zamanda da Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası ile nöbet eylemindeydiniz. Özel öğretmenler sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz? Problemleri neler?
Biz, 52 gün nöbet tuttuk. Gözaltına alındık, bırakıldık birçok olay yaşadık. Bence Türkiye'de Tekel Direnişinden sonra en uzun ve hakkaniyetli direnişlerden biriydi.
Özel sektörde müzik öğretmeni olmak zor. Çok fazla müzik kursu var piyasada. Ders saati ücreti üzerinden çalışıyorsunuz ve tamamen güvencesiz. Örneğin bugün ben 5 farklı müzik kursunda da çalışabilirim. Hiçbirinde de bir sigorta girişim olmayabilir. Müzik kurslarının algısı ‘Senin ne kadar öğrencin varsa o kadar para alırsın’ şeklinde. Benim şu an çalıştığım yerde atıyorum 10 tane öğrencim var. Haftalık 10 saat ders yapıyorum. O kadar para veriyor gerisi o kursu ilgilendirmiyor. İstersen 10 bin lira al. Git başka kursta da çalış.
Sen öğrenci bulmak zorundasın. Bu kursta bulacaksın, başka kursta bulacaksın. Gerekirse 25 tane müzik kursunda çalışacaksın ki asgari ücreti denk getirebilesin. Bu tabii psikolojik olarak insanı çok yoruyor.
Şimdi yaz sezonundayız. Öğrencilerinin büyük çoğunluğu tatilde. Kirasını denk getirmek ‘başka işlere mi gitsek, garsonluk mu yapsak, ekstraya mı gitsek’ diye düşünen çok fazla öğretmen arkadaşım var.
Ben de şu an hayatımı idame ettirebilmek için öğretmenlik yapıyorum. Eğer müzisyenlik, benim gerçekten geçimimi sağlayacak kadar iyi ilerlerse bir noktada bırakırım. Yine de bilmiyorum ben elimden geldiğince yürütmeye çalışırım. Bu topluma bir şeyleri öğretmek sadece öğretmenlikle değil de aslında yaptığım rap müzikle de olur. Orada devam ederim eğitime diye düşünüyorum.
"Klipte, Türkiye'nin toplumsal hafıza arşivini oluşturduk"
Aslında yaptığınız müzik bir nevi arşiv görevi de görüyor. Çünkü değindiğiniz konular, klipte yer verdiğiniz görüntüler hepsi toplumsal hafızaynın izlerini taşıyor. Mahlasınızın anlamı ile de uyuşuyor. Bu açıdan kendi müziğinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Arşiv kelimesi çok doğru oldu. Çünkü aslında biz o klipi de yaparken bayağı bir Türkiye'nin toplumsal hafızası arşivine girdik. Bir liste hazırladım. Herkesi kapsamasına özen gösterdim. Bugün sokakta olan herkesi kapsamasını istedim. Gerçekten bir arşiv oluşturduk.
Bir beat açtığım ve bir şeyler mırıldanmaya başladığım zaman kafamda hep Türkiye'nin toplumsal olaylar arşivi gözümün önüne geliyor. Kendi sokakta olduğum günler ya da benim sokakta olamadığım ama çok içime yumruk olarak oturmuş ya da gidip destek olamadığım insanlar, onların hepsi benim kafamın içinde bir arşivde. Ben bir şeyler yazacağım zaman onların hepsini tek tek seçip, bir selam veriyorum. ‘Ben sizinle ilgili ne söyleyebilirim ya da sizin duyulmamış bir sözünüz varsa ben onu buradan nasıl duyurabilirim’ diyorum.
Hem devrimcisiniz, hem ezilen sınıftasınız hem özel sektör de öğretmensiniz bir de rapçisiniz. Bunların kesişimi ortaya nasıl bir şey çıkarıyor?
Bunlar benim müziğimi besliyor. Belki bunların hiçbiri olmasaydı muhtemelen ben bu müziği yapamazdım. Bambaşka bir müzik yapıyor olurdum. O yüzden de aslında rape çok sitemliyim.
Bugün sokaktan bahseden rapçi arkadaşlar, milyon dolarlık arabalara bindiği, milyon dolarlık tatillere gittiği, orada onunla takıldığı bununla bunu yaptığını söylüyor ama şarkısında fakiriz falan anlatıyor.
Ben dışarıda polisten dayak yiyorum, gözaltına alınıyorum, çıkıyorum. Hayatında belki polisle diyalog kurmamış kişiler şarkısında onlardan bahsediyor. Polise şekil yaptık, bunu yaptık, şunu yaptık. Hayır yapmadın. Yapmayacaksın da. Çünkü sen sınıf olarak artık başka bir boyuttasın. Artık endüstri müziği yapıyorsun. Sen bir fabrikadasın ve o fabrikanın başındasın.
Benim keşişimlerim beni besliyor. Ben öğretmenim 50 gündür orada nöbet tutuyoruz. Şimdi önümüzdeki kış bir albüm yapmayı düşünüyorum ve mutlaka anlatacağım o direnişi. Çünkü orada 50 gün bambaşka şeyler yaşadık. Bambaşka dostluklar, dayanışmalar, zorluklar...
Bunların hepsi benim için kafamda bir hikaye. Hepsi yazılıyor arkaya bir yere. Sadece bence rapin özü buydu. Rap Disko'ya karşı sıkılan bir kurşundu. Bir parçamın sözünde de var. “Disko'da beyazlar eğleniyordu. Kenar mahallede siyahiler rap yapıyordu”. Ama bugün maalesef diskolarda artık rap çalıyor. Ve ‘beyazlar’, ‘zenginler’ rap ile dans ediyor. Artık dışarıda kim ne yapacak onu da göreceğiz.
"Diskolarda artık rap çalıyor, ‘zenginler’ raple dans ediyor"
Albüm biraz daha açabilir misiniz? Neler olacak albümde?
Öğretmen Sendikası Direnişi tabii ki benim için çok ayrı bir yeri var. Ancak albümün ilk parçası Filistin'le ilgili olacak. Ondan sonra albümle birlikte tekrar onları da dinleyeceğiz.
Sadece rapin özü buydu. Rap Disko'ya karşı sıkılan bir kurşundu. Bir parçamın sözünde de var. “Disko'da beyazlar eğleniyordu. Kenar mahallede siyahiler rap yapıyordu”. Ama bugün maalesef diskolarda artık rap çalıyor. Ve ‘beyazlar’, ‘zenginler’ rap ile dans ediyor. Artık dışarıda kim ne yapacak onu da göreceğiz.
(AD)