İklim değişikliği herkesi etkilese de kadınların sırtındaki yük daha ağır ve kadın hakları savunucuları iklim değişikliğine karşı planlamada daha çok söz hakkı istiyor.
Dorah Lebelo bütün dünyada milyonlarca kadının geçimlik tarımla uğraştığını buna karşılık istikrarsız hava koşullarının satabilecekleri fazla ürünü yetiştirmek bir yana kadınların kendilerini doyurmalarını bile olanaksız kıldığını söylüyor. Lobelo, kadınların, su, yakacak odun ya da satılabilir yabani meyvelere aşırı bağımlılıklarının altını çiziyor.
Lebelo küresel kadın hakları ağı Gender CC (Toplumsal Cinsiyet İklim Değişikliği) üyesi. Gender CC, Danimarka'nın başkentinde sürmekte olan iklim değişikliği zirvesinin sonuç bildirgesine toplumsal cinsiyet perspektifinin içerilmesi için kulis yürütüyor.
"İklimle ilişkili bütün süreç ve uygulamalarda kadınların öne çıkması, önderlik üstlenmesi ve anlamlı bir biçimde katılması, ve eşit haklı paydaşlar olarak sürece dahil edilmesi güvence altına alınmalı," diyor.
Gender CC nihai anlaşmanın kadınların ve çocukların haklarını iklim değişikliği bağlamında özellikle kapsamasını istiyor.
Birleşmiş Milletler konut ajansı UN-HABITAT araştırmacısı Gotelind Alber, aralarında Güney Afrika ve Kenya'nın da bulunduğu pek çok ülkedeki çalışmaları sırasında kadınlar konusunda tam bir sessizliğin hüküm sürdüğünü saptadığını söylüyor. Kadınlar diyor, "politika saptama söz konusu olduğunda tıpkı dezavantajlı gruplar gibiler, yani durumları belirsiz."
Toplumsal cinsiyet, kentler ve iklim değişikliği konulu bir atölye çalışmasında bulgularını sunan Alber, kentsel çöküntü alanlarında yaşayan kadınların doğal afetlere karşı en korumasız kesim olduğunu anlatıyor. Kadınlar genellikle uyarılardan en son haberdar oluyor, bakmakla yükümlü oldukları çocuklarını korumaya çalışırken hızlı hareket edemiyor ve her felaket sonrası sökün eden asayişsizlik içinde de şiddete maruz kalıyorlar.
Alber, "Kadınların, iklim değişikliğinin yol açtığı özel hassasiyetlerinin farkına varılması gerekiyor" diyor.
"Gender CC - Kadınlar İçin İklim Adaleti" kuruluşu müzakereler sonunda varılacak anlaşmanın toplumsal cinsiyetle bağlantılı uyarlama, hafifletme, teknoloji paylaşımı, finansman ve kapasite sorunlarına tam yanıt vermesini istiyor.
Kenya'dan Catherine Mungai'ye göre bu, her ülkede etlerin iklim değişikliği politikalarını planlamada yerel ve merkezi hükümetlerin kadın ve çocukları somut olarak hesaba katmalarını sağlayacak. Mungai, şu anki iklim değişikliği politikalarında kadın ve çocukların korunması yok diyor.
"Kadın ve çocuk hakları bakımından açık bir tutum alan" bir bildirgenin STK'lerin hükümetlere hesap sormasına yardımcı olacağını umuyor.
Lebelo, şimdilik iklim değişikliği müzakereleri kadınların ve çocukları etkileyen sorunları yansıtmıyor ve bu sürecin tamamında göz ardı edilen çok ciddi bir konu diyor. He ne kadar biyoçeşitlilik, orman dokusunun kaybolması, ısı artışları, hasatlıklar, tarım ve gıda güvensizliği tartışılıyorsa da hiç kimse bu konuların kadınlar ve çocuklara etkilerinden haberdar görünmüyor, diyor. "Konferans bitene kadar bu konuda kulis yürütmeye devam edeceğiz, çünkü adalet istiyoruz."
Lebelo kadınlar yalnızca iklim değişikliğinin kurbanı olarak görülmemeli, bu kürsel olgu hakkındaki karar verme sürecinin de parçası olmalı, diyor.
Lebelo, "Kadınlar yerli göreneklerini kullanarak kendilerini, sürece uyarlayabildiler. İhtiyaçları olan tek şey, en aşağıdan en yukarıya karar verme sürecine dahil olmak," diye ekliyor.
Bütün aktivistler, toplumsal cinsiyeti hesaba katmayan bir anlaşmanın, aslında anlaşma sayılmayacağında birleşiyor.