Tarih, Cumhuriyeti birlikte kuranların; mutlu, onurlu ve eşit yurttaş olarak özgür bireyden örgütlü topluma giden yolda kardeşliğe mahkum Kürtlerle Türklerin, çoğu zaman baskıcı yönetimlere karşı hak mücadelesini ortak verdiklerini yazar.
21. yüzyılda insan hakları, hukuk ve demokrasi değerleri, barış, güvenlik ve refah ortamının temelini oluşturmaktadır. Iraktaki son gelişmeler ve Türkiyenin Avrupa Birliği (AB) adaylık sürecinde aldığı yol ile önümüzde tarihi fırsatlar bulunmaktadır.
Kader mahkumları ve diğerleri
Bunların en başında barış ve güvenlik ortamının sağlanması gelmektedir.
Daha önce 4616 sayılı şartla tahliye yasası uyarınca cinayet dahil birçok suç işleyenler serbest bırakıldı. Onlara kader mahkumu denildi. Arkasından imar, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), vergi afları geldi. Banka batıranlar, ihaleye fesat karıştıranlar vs. af kapsamına alındı.
Af kapsamına alınmayanlar ise, devlete karşı suç işleyenler yani siyasi suçlular. Hala cezaevlerinde 800 bini aşkın siyasi tutuklu, hükümlü; dağlarda 6 bini aşkın silahlı PKK/KADEK üyesi durmakta olduğu resmi rakamlarca açıklanmaktadır.
1999dan bu yana PKKnın tek taraflı, sınır ötesine çekilerek uyguladığı ateşkes sonucu; OHALin kalkması, göçte geri dönüşlerin başlaması barış ve güvenlik ortamında gelişmelere yol açmış; ekonomik ve sosyal yaşamda canlanma başlamıştır. Kabul etmek gerekir ki, taslak PKK/KADEK mensupları için öncelikle düşünülmüştür. Ancak çıkarılacak bu yasadan aynı konumda olan diğer örgütlerin mensuplarının da yararlanması eşitlik ilkesi gereği olacaktır. Bunun anlamı, Hizbullah, DHKP-C, TİKKO ve diğer örgütleri de kapsayan bir tasarıdır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, siyasal afların birçok örneği vardır. Cumhuriyetin kuruluşunda dahi devlete karşı işlenen suçlar için af çıkartılmıştır. Türkiye, gelinen noktada başta anayasa olmak üzere ulusla yasalarında idamın kaldırılması, ana dilde yayın-eğitim, adil yargılanma hakkı, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, kişilik hakları, işkence ile mücadele gibi konularda önemli adımlar atmaya devam etmektedir.
Çalışma siyasi ve hukuki karmaşa içeriyor
Gelinen noktada artık beyaz bir sayfa açılmasının zamanı gelmiştir. Hükümet üyelerinin basına açıklamaları, pişmanlık yasası yerine daha kapsamlı toplumsal barış yasası çalışmaları olduğunu gösteriyordu. Ancak, güvenlik güçleri ve yargıdan görüş sorulurken, barolar ve sivil toplum örgütlerinden yeterince yararlanılmadığı, özellikle Kürt kişi ve kuruluşların dışlandığı, önerilerinin dikkate alınmadığı görülmektedir. Yapılan son açıklamalar ise, beklentilerin çok ötesinde olduğu gibi, siyasi, hukuki birçok karmaşa içermektedir.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin hazırladığı taslak, topluma kazandırma yasası adı altında geçtiğimiz günlerde kamu oyuna açıklandı. Taslak bir af niteliğinde olmadığı gibi, infazda ceza indirimi de değildir. İçerik olarak, kendiliğinden teslim ve itiraf ön plana çıkarken, örgüt üst düzey yöneticilerinin kapsam dışı olacağı açıktır.
1. Taslakta kendiliğinden teslim olan örgüt mensupları ile ilgili hükümler getirilirken TCKnın 170. maddesinde zaten var olan bir hüküm, özel bir yasa ile daraltılmaktadır.
2. Cezada indirim esas alınmakta ve bu hususun takdirinin idari mercilerce olacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda yargı devre dışı kalmaktadır. Çünkü yasa uygulandığında, İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir merkez tarafından yararlandırma kıstasları uygulanacak. Bu da belirsizlik ve çifte standarda açık kapı bırakmaktadır.
3. Mahkemeler yasayı nasıl uygulayacak, belirsizdir. Taslağa göre, DGM savcıları binlerce iddianame hazırlamak ve dava açmak zorunda, DGMler bu davaları bakmak zorunda, dava esnasında İçişleri Bakanlığından görüş sormak zorunda, bunların işlemlerinin aylar yıllar alacağı, gereksiz zaman ve ekonomi kaybına yol açacağı, tereddütlerin Yargıtay içtihatlarına sarkacağı dikkate alınacak olursa korkunç bir karmaşa süreci başlayacaktır.
4. Cezaevlerinde bulunanların konumlarına ilişkin açıklayıcı bir durum yok. 20 yıl cezaevinde olan bir kişinin, zaman aşımına uğramış vereceği bilgilerden (itiraftan) ne bekleniyor, doğrusu anlaşılmıyor. Böylesi bir durumda, DGMlerde görülen binlerce dosyaya yeniden yargı yolunun açılması işleri daha da karıştıracaktır. Kaş yapayım derken göz çıkarmaya gerek yok.
5. Suçu kesinleşenler ve kesinleşmeyenler ayrımı da karmaşa içeriyor. Geçmiş pişmanlık yasalarının sonuç vermediği anlaşılmasına rağmen hala itirafçılara psikolojik ve maddi yardım düşünülmesi de anlamsızdır.
Şüphesiz ayrımsız genel affın eşit olarak uygulanması, tüm kesimleri kapsaması ile birlikte, ekonomik ve sosyal yaşamda alınacak önlemler, göç ve sonuçlarının giderilmesi bölge kalkınma planı çıkarılması gibi bütünlüklü bir çalışma ile çıkarılacak bir aftan kesin sonuç alınabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Eşit ve ayrımsız bir genel af, bazı sınırlamalara tabi tutulabilir. Örneğin, üç veya beş yıl süreler konarak bu süreler içinde bir daha suç işlemeyenleri de kapsam dahiline almak mümkündür. Yargıyı ve idari mercileri uğraştırmayacak, pratik ve etkili sonuç doğuracak, sadece kanun tekniğine uygun, uygulanabilir bir yasa çıkarılmalıdır. Bu nedenle:
1. Af ve rehabilitasyon, topluma kazandırma projesi birlikte ele alınmalıdır.
2. Koruculuk sistemine son verilmeli, devlet güvenliğini profesyonel olarak yapmalı vatandaşa havale etmemelidir.
3. Toplumda yaygın silahlanma olduğu gerçeği dikkate alınarak, ruhsatlı olanların önemli şartlara bağlanması, toplumun silahtan arındırılması için caydırıcı yasal düzenlemelere gidilmelidir.
4. Mayın temizleme çalışmalarına başlanmalıdır.
5. Göç edenlerin yeniden yerleşimi, AB ve Dünya Bankası projeleri ışığında, yerel yönetimler, mühendis odaları ve sivil toplum örgütleri devletin ilgili kurumlarınca organize yapılmalıdır.
6. Bölgenin kalkınması için, işsizlikle mücadele öne alınmalı, yöredeki yatırımlara muafiyetler getirilmelidir.
7. Bölgede görev yapılmasını teşvik için mahrumiyet tazminatı adı altında ek ücret verilmelidir.
8. Sosyal ve kültürel çalışmalar farklı kültürlerin gelişimi, tarih, dil, edebiyat, sanat gibi konularda bölge üniversitelerinde ilgili birimlerin açılması yanı sıra kültür merkezleri açılması özendirilmeli ve desteklenmelidir.
9. Çeşitli nedenlerle yurt dışına göç etmiş Süryani, Rum, Ermeni, Yahudi ve diğer azınlıkların ülkeye dönüş, yatırım, turizm ve kültür faaliyetleri ile ilgili çalışma ve yatırımlarında kolaylıklar ve özendirmeler geliştirilmelidir.
10. GAP ve tamamlanacak projelerin hızlandırılması, sosyal ve ekonomik yaşamda planlamaya gidilmesi için çalışmalar yeniden canlandırılmalı, yöre halkı bilgilendirilmeli ve çalışmalara katılmalıdır.
11. Yurttaşlar arasında fiş, rapor, sakıncalı gibi geçmişte kalan tüm kayıtların kaldırılması ile eşit yurttaş olarak hak sahibi olduklarının açıklanması ve yasal düzenleme yapılması.
12. Iraktaki gelişmeler dikkate alınarak, özellikle Iraktaki Kürt ve Türkmen soydaşlarla ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda eşit sağlıklı diyalog geliştirilmelidir.
13. Af sonrası yararlananların topluma kazandırılmasında bilimsel yöntemler uygulanmalı (Psikolojik, eğitim vs) ve istihdamları düşünülmelidir.
14. Kürt sorununun AB aday üyelik süreci ile birlikte demokratik çözümü, perakende yasalarla değil, bir bütün olarak özellikle uygulama engelleri ortadan kaldırılarak pratikte uygulanması sağlanmalıdır.
Tarihi bir fırsatı yaşama geçirmede toplumun tüm kesimlerine görev ve sorumluluk düşmektedir. Her geçen gün aleyhe işlemeye devam ediyor. (BB)