TTB’nin süreli yayınlarından Toplum ve Hekim Dergisi, “Göç” dosyasıyla yeni sayısını yayımladı.
Toplamda on üç yazının yer aldığı dosya ilk on yazıyı okurlarla buluşturuyor. Dergi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre 2017 yılında dünya genelinde savaş/ülke içi çatışma nedeniyle zorla yerinden edilmiş yaklaşık 65 milyon insan bulunduğunu vurgulayarak bu rakamın 40 milyonunun kendi ülkesi içinde 25 milyonunun ise bir başka ülkeye göç etmek zorunda kaldığına dikkat çekiyor.
Göç konusunun geniş bir boyutta ele almayı hedefleyen dosyanın editörleri İzmir Dayanışma Akademisi’nden Prof. Dr. Feride Aksu Tanık ve Doç. Dr. Aslı Davas.
Dosya editörleri, yazarların 2017 yılında “mültecilerin geldiği, geçtiği, kaldığı, iz bıraktığı kentlerden, Ege Denizi’nin karanlık sularında umut yolculuğuna çıkmadan önceki son uğrak yerlerinden biri” olan İzmir’de “Göç Okulu” eğitim programı düzenlediklerini ve yazıların da bu okulun ilk ürünleri olduklarını belirtiyorlar.
Dosyada göç ile ilgili temel kavram ve tanımlardan sağlık hizmetlerine, iklim göçünden vatandaşlık-göç ilişkisine, medyadaki göçmen örüntülerinden toplumsal cinsiyetle göçün ilişkisine, kadın mültecilerin istihdam koşullarından Hannah Arendt ve Denizdeki Ateş filmi üzerinden konuya yaklaşımlara kadar birçok ilgi çekici yazıyı bulmak mümkün. Dosyada yer alan yazılar ve yazarları şöyle:
* Hannah Arendt ve Haklara Sahip Olma Hakkı - Serdar Tekin
* Göç Göçmen Mülteci: Göç Alanında Temel Kavramlar ve Hukuki Çerçeve - Cansu Akbaş Demirel
* Modernliğin Lanetli Armağanı: Mültecilik - Zerrin Kurtoğlu Şahin
* Vatandaşlık ve Göç - Lülüfer Körükmez Kaya
* Mültecilerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi - Feride Aksu Tanık
* Göçmenlerin Medyadaki Temsillerine İlişkin Bir Değerlendirme - Hanifi Kurt
* İklim Adaletsizliği ve Görünmez Mülteciler: Çevre/İklim Mültecileri - Nermin Biter
* Toplumsal Cinsiyet Göç ve Sağlık - Zeynep Sedef Varol
* Suriyeli Kadın Mültecilerin Emek ve İstihdam Koşulları - Melda Yaman
* Yaşamın Sınırları Sularda Çizilirken: Denizdeki Ateş - Zeynep Özen Barkot
Göç dosyasındaki yazıların özetlerine, sayıyı edinme yollarına ve abonelik bilgilerine Toplum ve Hekim web sayfasından ulaşılabiliyor.
Göç sayısı çarpıcı ve etkileyici bir çerçeve sunuyor bize. Sadece belgelerden, tanımlardan, makalelerden oluşmayan bir çerçeve: Somalili bir mülteci olan şair Warsan Shire’ın dizesine yer veren yazıdan (Modernliğin Lanetli Armağanı: Mültecilik) alıntılarsak “Kendisi de Somalili bir mülteci olan Warsan Shire’ın bu dizesi, mülteciliğin koşullarını belirleyen bütün uluslararası belgelerden daha açık bir şekilde, bir insanın yurdunu terk etmek zorunda kalmasının nedenini ifade etmektedir”. Dize şöyle: “Hiç kimse terk etmez yurdunu, yurdu bir köpek balığının ağzı olmadıkça”. Şiirin tamamı ise Kültür Servisi web sayfasında Acar Erdoğan’ın çevirisiyle paylaşılmış:
Yurt / Warsan Shire
kimse terk etmez yurdunu
yurdu bir köpekbalığının ağzı olmadıkça
kimse dönüp sınıra doğru kaçmaz
bütün şehir onlarla birlikte kaçmıyorsa.
komşuların senden hızlı kaçtığında
kan ter içinde, nefesleri tıkalı
birlikte okula gittiğin o genç çocuk
hani şu eski fabrikanın arkasında öptüğün
kendinden bile büyük bir silah taşıyorsa
işte o zaman terk edersin yurdunu
başta yurdun izin vermez kalmana.
kimse yurdundan kaçmaz, peşinden kovalayan olmadıkça
ayaklarının altında ateşler
dalağı patlarcasına
hiç kimse düşünmez bile bunu yapmayı
o keskin bıçak dayanmadan önce
boğazına
hatta o zaman bile marşını söylersin
fısıltıyla da olsa
pasaportunu yırtarsın bir havalimanı tuvaletinde
ağzına attığın her kâğıt parçası hıçkırıklarına karışır
geri dönmeyeceğini ilan ederken.
şunu anlamak zorundasın
kimse çocuğunu bir kayığa bindirmez
su karadan daha güvenli olmadıkça
kimse avuçlarını yakmaz
trenlerin altında
vagonların diplerinde
kimse kamyonların kasasında günler geceler geçirmez
gazete parçalarını yemez
gidilen onca yolun bir anlamı olmadıkça
kimse dikenli tellerin altında sürünmez
kimse dövülmek istemez
acınmak istemez.
kimse mülteci kamplarını yeğlemez
veya çıplak şekilde aranmayı
vücutları acı içindeyken
hapishaneyi de yeğlemez kimse
ama hapishane daha güvenlidir
yanan bir şehirden
gece başında dikilen
tek bir gardiyan daha iyidir
babana benzeyen bir yığın adamdan
hiç kimse kaldıramaz bunu
hiç kimse yediremez kendine
hiç kimsenin derisi o kadar kalın olamaz
bütün o laflar
defolun gidin siyahlar
mülteciler
pis göçmenler
sığınmacılar
ülkemizi yiyip bitirenler
ellerini uzatan o zenciler
garip kokuyor hepsi
vahşiler
kendi ülkelerini batırdılar
şimdi de gelip bizimkini batıracaklar.
nasıl oluyor da bütün o laflara
o kötü bakışlara
katlanabiliyorlar
belki de hiçbir darbe acıtmaz diye
kopan bir kol kadar.
sözcükler yine yumuşak gelir kulağa
on dört adam olmasındansa
bacaklarının arasında.
hakaretleri daha kolay
hazmetmesi
molozlara kıyasla
veya kemiklere
veya parçalanmış
o çocuk bedenine.
yurduma dönmek istiyorum ben
ama yurdum köpekbalığının ağzında
bir namlunun ucunda.
kimse terk etmez yurdunu
o seni sahillere doğru kovalamadıkça
yurdun sana demese
çabuk ol kaç diye
bırak her şeyini ardında
çöllerde sürün
bata çıka git okyanuslarda
boğul
kurtul
aç kal
dilen
gururunu unut
sadece hayatta kal.
kimse terk etmez yurdunu, o yorgun bir ses olmadıkça kulağında
sana fısıldayan
git diye
kaç kurtul benden
ne hale geldim ben de bilmiyorum
ama biliyorum ki
başka neresi olursa olsun
daha güvenli buradan. (CIY/HK)