Sivil toplum örgütleri, partiler ve meslek birlikleri anadili hakkına dikkat çekmek için bugün, 21 Şubat Dünya Anadili Günü'nde farklı açıklamalar yaptı.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkçe, Kürtçe ve Zazaca “Anadili haktır” diyerek yaptığı açıklamada şöyle dedi:
İHD: Çocuğun ailesinden öğrendiği dilden koparılması hak ihlalidir
“Bugün dünya üzerinde 7 bin civarında anadilin konuşulduğu ve bunların 2500 tanesinin yok olma ile karşı karşıya olduğu bilinmektedir.
“Türkiye coğrafyasında günlük yaşamda 36 farklı dilin konuşulduğu bilinmekle birlikte UNESCO’nun tespitlerine göre konuşulan 3 dil kaybolmuş, 18 dil ise kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Türkiye’de çok sayıda dil olmasına rağmen, Türkçe dışındaki bazı diller 2012 yılında çıkarılan seçmeli dersler genelgesi kapsamında 5’inci sınıftan başlamak üzere seçmeli ders olarak okutulabilmektedir. Bir çocuğun ilkokul 5’inci sınıfa kadar ailesinden öğrendiği dilden kopması ve resmi dili öğrenerek bilime, sanata, kültüre ve eğitime erişmeye zorlanması hem çocuk haklarının ihlali hem de pedagojik olarak çocuğun ruhsal, sosyal ve duygusal dünyasının parçalanması anlamına gelmektedir. Farklı Dil ve Lehçelerin seçmeli ders olarak okutulması yetersiz bir hak olmasının yanında bu dilleri seçmek ve okulda öğrenmek neredeyse imkânsız hale getirilmiştir.
"Topluluklar dilleriyle var olurlar. Dili olmayan toplulukların topluluk olarak varlıklarını devam ettirmeleri oldukça zordur. Dünya üzerinde yok olan, tehlike altında olan ve konuşulan tüm diller insanlık aleminin ve insanlık tarihinin ortak değeridir.
"Her çocuğun annesinden doğduğundan itibaren hiçbir eğitime tabi olmadan dünya ile iletişim kurduğu dili özgürce öğrenmesi ve tüm toplumsal süreçlere anadili ile dahil olabilmesinin olanaklarını sağlamak uluslararası evrensel belgelerde devletlerin yükümlülüğü olarak belirtilmiştir."
SES: Hastanın dilini bilmeyen sağlıkçının tanı koyması mümkün değildir
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ise şu açıklamayı yaptı:
“Dil, sağlık hizmetlerinin erişilebilirliğini ve kalitesini etkileyen unsurların başında gelir. Hasta ve sağlıkçı ilişkisinin her iki taraf açısından da anlaşılabilir kılınması sağlık hizmetinin kalitesini ve sonuçlarını ciddi oranda etkiler. Anadilde sağlık hizmeti talebi; sağlık hakkı, tedavi hakkı, hasta hakkı ve yaşam hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Herkese eşit, etkin ve nitelikli sağlık hizmeti sunmanın yolu anadil hakkının bu alanda da kullanımına bağlıdır.
“Şimdiye kadar yapılan birçok araştırmanın sonucu anadilinde verilmeyen bir sağlık hizmetinin, hasta-sağlıkçı arasında etkili bir iletişimden yoksun kalacağı bu gerçeklikten hareketle hastanın bilgilendirilmesi ve tedavi hakkının engellenmesi sonucunu doğurduğunu ortaya koymuştur. Bu durum başta sağlık göstergeleri olmak üzere her şeye yansımış bölgeler arası eşitsizlikleri derinleştirmiştir. Çünkü başka dilde hizmet sunan sağlık kurumlarında hastanın dilini bilmeyenlerin onu anlaması, tanı koyması ve tedavi etmesi, derdine derman olması mümkün değildir. Günlük pratiğimiz bunun binlerce örneği ile doludur.
"Türkçe dışındaki anadilleri olan halkların sağlığa ulaşım hakkını engelleyen anadillerin önündeki tüm engellerin kaldırılarak evrensel hak olan sağlık hizmetine ulaşımın önünün açılmasını talep ediyoruz."
EMEP: İktidar siyasi şovlarına Kürtçeyi alet ediyor
Kürtçe üzerinden anadili hakkı açıklaması yapan Emek Partisi ise şöyle dedi:
"Bugün Kürtçenin yasal statüden mahrum edilerek her türlü engelleme girişimlerine maruz bırakıldığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Ülkenin en çok konuşulan ikinci dili olan Kürtçe'nin yasal bir statüden mahrum olması; Kürt işçi ve emekçilerinin karşısına çıkan olumsuzlukları, Kürt halkının üzerindeki milliyetçi şoven baskıları beraberinde getiriyor.
"İktidar, milliyetçi ve savaşçı politikalarını arttırdıkça Kürtçe üzerindeki engellemeler de benzer oranda artıyor. İktidar kanadı bir taraftan siyasi şovlarına Kürtçe'yi alet ederken diğer taraftan; Kürtçe sokak, tabela isimlerini dahi değiştirip Kürtçe seçmeli derslerine dair fiili engellemeler getiriyor. İlkokul sıralarından başlayarak eğitim gören öğrenciler, daha en başından Diyarbakır Cezaevine ithafen yazılan; “Türkçe konuş, çok konuş” anlayışıyla eğitim hayatına başlıyor. Bunun yanında; Kürtçe öğretmen atamalarındaki eksikler, derslerin verilmesindeki zorlaştırıcı tutumlar son yıllarda artarak devam ediyor. Tüm bu fiili engelleme girişimleri, iktidarın Kürt gençlerine yönelen ayrımcı politikalarını bütün açıklığıyla oraya koyuyor. Kazanılmış haklara göz diken bir yaklaşım en ileriden yürütülmeye devam ediliyor.
"Yasakçı politikaların hayatın her alanından çekilmesi, ilköğretimden itibaren eğitimin her kademesinde anadilinde eğitimin önündeki bütün engellerin kaldırılması acil bir ihtiyaç olarak önümüzde duruyor."
Eğitim Sen: 'Ülke bölünür' paranoyası
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'nın (Eğitim Sen) da Kürtçe, Türkçe, Çerkesçe, Arapça ve Lazca yaptığı açıklaması şöyle:
"21 Şubat Dünya Anadili Günü, ülkemizde özellikle anadili Türkçeden farklı olan Arapça, Kürtçe, Lazca, Hemşince, Çerkezce vb. gibi milyonlarca çocuğun kendi anadillerinden koparıldığı ortamda kutlanmaktadır. Anadilin kullanımının engellenmesi toplumun bireylerini değişik boyutta etkilese de, tartışmasız en fazla çevresi ile iletişimini anadili ile sağlayan çocukları etkilemektedir. Gerek dilbilimi gerekse eğitim bilimleri açısından anadilinin pedagojik ve insanı boyutunun sürekli geri plana itilmesinin en acı sonuçlarını çocuklarımız yaşamakta, anadili resmi dilden farklı olan çocukların öğrenme becerilerinde iki yıl geri kaldığı görülmektedir.
"Resmi dil dışındaki anadillerinin varlığına, yaşamasına ve öğrenilmesine karşı çıkmak, bir yönüyle eğitim biliminin en temel ilkesine karşı çıkmak, bilime meydan okumak anlamına gelmektedir. Türkiye dünyada çocuklarına bayram armağan eden tek ülke olmakla övünürken, milyonlarca çocuğun kendi anadili ile eğitim görmesine ‘ülke bölünür’ paranoyası ile yaklaşılması büyük bir çelişkidir.
"21 Şubat Dünya Anadili Günü’nde milyonlarca çocuk kendi anadilini kullanamadığı, anadilinde eğitim göremediği için başta eğitim süreçleri olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında mağduriyet yaşamayı sürdürmektedir. Farklı anadilleri üzerindeki sınırlamalara son verilmeli, her bireyin kendi anadilini öğrenmesi ve kendi anadilinde eğitim almasının önündeki engeller kaldırılmalıdır." (AÖ)