Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) hukuk danışmanı Öztürk Türkdoğan'a göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararının ardından, hükümet 2009'da kamu çalışanlarının örgütleriyle toplu sözleşme masasına oturmak zorunda.
bianet'in görüşünü aldığı Türkdoğan, bunun için herhangi bir yasa veya anayasa değişikliğine gerek olmadığını, uluslararası sözleşme ve AİHM kararları geçerli olacağı için, hükümetin yasal bir zorlukla karşı karşıya olmadığını söyledi.
Eğer hükümet bunu yapmazsa, yüz binlerce davayla karşı karşıya kalabilir. Türkdoğan "Böyle bir durumda sendikalı kamu çalışanları, sendikalar, konfederasyonlar yargı yoluna başvurabilirler. Bu yüz binlerce dava er yada geç AİHM'ye gider; Türkiye de kaybeder" dedi.
Türkdoğan: Üç konfederasyon da zorlamalı, korkacak bir şey yok
Ancak burada, KESK'in masaya oturmamasına karşın yıllardır hükümetin "toplu görüşme" dediği mutabakat metinlerini imzalayan diğer iki kamu çalışanları konfederasyonu Kamu-Sen ve Memur-Sen'e de iş düşüyor Türkdoğan'a göre.
"Bu konfederasyonlar, toplu sözleşme haklarını kullanmaktan feragat etmek yerine bu haklarını kullanmalılar. O zaman hükümet mecburen her üç konfederasyonla da toplu sözleşme yapmak durumunda kalacak.
"Hükümet masaya oturmazsa, konfederasyonların grev dahil, her türlü programları olmalı. Çünkü artık AİHM bunu bir hak olarak tanıdı. Korkacak bir şey yok."
AİHM toplu sözleşme hakkını tanıdı
AİHM, Tüm Bel-Sen'in Gaziantep Belediyesi'yle yaptığı toplu sözleşmeyi Yargıtay'ın iptal etmesiyle ilgili önceki gün (12 Kasım) verdiği kararda, toplu sözleşmenin bir hak olduğunu vurgulamış ve Türkiye'yi mahkum etmişti.
Türkdoğan bu kararın sendika hakkının yalnızca örgütlenme özgürlüğünü değil, toplu sözleşme hakkını da içerdiğini kabul ederek, önemli bir içtihat olduğunu vurguladı.
"Toplu sözleşme yapan belediyeleri rahat bırakın"
Sendikanın başkanı Vicdan Baykara, bugün yaptığı basın toplantısında, bu kararın ardından, toplu iş sözleşmesi imzalayan belediye başkanları üzerindeki idari, mali, hukuki ve cezai yaptırımların kaldırılmasını, Sayıştay denetçilerinin geri çekilmesini istedi.
Baykara, belediyelerin ve kamu kurumlarının, herhangi bir yasal düzenlemeyi beklemeden sendikalarla toplu sözleşme masasına oturması gerektiğini de vurguladı.
"Toplu sözleşme, toplu görüşmeye benzemez"
Hükümetler, kamu emekçilerinin örgütleriyle, her ağustosta "toplu görüşme" adı verilen bir süreç yürütüyor. KESK 2005'ten beri bu masaya oturmuyor. Türkdoğan, toplu sözleşmeyle toplu görüşmenin farkını şöyle açıkladı:
"Toplu görüşmede bütün takdir yetkisi Bakanlar Kurulu'na ait. Alınan kararları uygulamayabilir. Taraflar eşit değil. Örneğin, 2004'te bizim imzaladığımız 52 maddeden yalnızca 19'unu hayata geçirdiler. Oysa toplu sözleşmede bu kararlar yerine getirilmezse, her kamu çalışanı dava açabilir ve kazanabilir. Grev yapabilir. AİHM'nin Yapı-Yol Sen kararı grev hakkını da tanıdı. Toplu sözleşme iki tarafı da bağlayan, kesin bir metindir."
Türkdoğan, toplu sözleşmeye girmesi halinde, yalnızca ücret ve çalışma koşullarının değil, 657 sayılı devlet memurları kanunuyla kısıtlanan birçok özlük hakkının da kullanılabileceğinin altını çizdi. (TK)