Bursa Bölge İdare Mahkemesi Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi okuyan
ve okulda toplu dilekçe verdiği için cezalandırılan öğrencileri haklı buldu.
Eğitim Fakültesi 3.sınıf öğrencilerinin geçtiğimiz öğretim yılında okulların
açılmasının ardından sınıflarının kapatılması üzerine bu durumun
düzeltilmesini isteyen 40 öğrenci Eğitim Fakültesi Dekanlığı'na dilekçe
vererek mağdur duruma düştüklerini vurgulamışlardı. Bu dilekçenin ardından
40 öğrenci hakkında toplu dilekçe vermek suçundan soruşturma açılmış ve
öğrencilerin hepsi ceza almıştı. Ancak aynı dilekçeyi veren her öğrenciye
okul idaresi tarafından farklı farklı cezalar verilmişti. Bu gelişmeler
üzerine ceza alan öğrenciler Bursa Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurarak
cezaların hukuka aykırı olduklarını savunmuşlardı. Öğrencilerin bu
başvuruları sonuçlandı ve Bursa Bölge İdare Mahkemesi öğrencileri haklı
buldu.
Bursa Bölge İdare Mahkemesi verdiği kararda şu cümlelere yer
verdi."Üniversiteler bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip
yüksek düzeyde eğitim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan bir
yüksek öğretim kurumudur.s Yüksek öğretimin amacı ise HÜR ve BİLİMSEL
DÜŞÜNCE GÜCÜNE ve geniş bir dünya görüşüne sahip İNSAN HAKLARINA SAYGILI
beden, zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde
öğrencileri yetiştirmektir. Bu belirtilen amacı gerçekleştirmek için eğitim,
öğretim yapan üniversitelerin de ÖĞRENCİLERİN SÖZ HAKKI VERME, rahatça
bilimsel araştırma ve tartışma yapabileceği imkanı sağlaması öğrencilerin
ise usul ve yasalara uygun olarak kendilerini doğrudan etkileyen bir
uygulamayla ilgili olumsuzlukları ve bu konudaki istekleri üniversitelerine
rahatlıkla bildirmeleri gerekir. Dilekçe hakkı Anayasal bir haktır. Ve
Anayasa'da güvence altına alınmıştır. Öğrencinin dilekçe eylemi ve savunma
eylemi suç değildir. Bu yüzden uzaklaştırma verilmesi hukuka
aykırıdır"dendi.
konuyu gazetemize değerlendiren avukat hilmi baydar ise ""Türkiye' de
Yargıçlar var" dedirten ,
Adaletin ayakta olduğunu gösteren, herkese ders veren
bir yargı kararından bahsetmek istiyorum.
-Olay Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
öğrencilerinin Üniversite Rektörlüğüne verdikleri bir
dilekçe ile başlar.
- çağ atlamamız mümkün değildir. Sebebini
bilmediğimiz ve eğitim kalitesini düşüren kalabalık
sınıf düşüncesinden vazgeçilerek tekrar otuz kişilik
sınıflara dönülmesini istemekteyiz" diyerek
bitirmektedirler.
-Öğrencilerin birlikte imzalayıp Üniversite
Öğrenciler verdikleri dilekçede , 6.11.2000
tarihinde sınıflarının bulunduğu dersliğe
geldiklerinde sınıfın yerinde olmadığını,
sınıflarının onarlı gruplar halinde başka sınıflara
dağıtıldığını, öğretmenlerinin değiştiğini,
sınavlarının yaklaştığını, bu durumda başarılı
olamayacaklarını belirterek, dilekçelerini
"Üniversitemiz başarılı ve çağı yakalayan öğrenci
yetiştirmek istiyorsa, bize öğretildiği gibi sınıf
mevcutlarının otuz kişiyi geçmemesi gerekmektedir.
Batıda varolan ideal yirmi kişilik sınıflara
ayrılmayı beklerken bunun üç katı olan ve bazı
derslerde daha da fazla olan öğrenci sayısıyla
eğitimle Rektörlüğüne verdikleri dilekçe budur. Öğrenciler
Anayasanın güvence altına aldığı "dilekçe hakkını"
kullanarak kendi sorunları olan sınıf değiştirme
ve kalabalık sınıflarla ilgili isteklerini idareye
çağdaş bir tarz içersinde bildirmişlerdir.
-Bunda ne var diyeceksiniz. Evet gerçekten bir şey
yok. Ancak Üniversite açısından durum hiçte öyle
değildir. Bu dilekçe nedeniyle dilekçe altında
imzası olan öğrencilere kınama, bir hafta okuldan
uzaklaştırma , iki hafta okuldan uzaklaştırma
cezaları verilir.
-Üniversite idaresinin verdiği bu cezalar üzerine
öğrenciler İdare Yargıya müracaat ederler. Bursa
2.İdare Mahkemesi , idareye ders olacak nitelikte
bir karar verir ve öğrencilere verilen disiplin
cezalarını iptal eder.
-Bursa 2.İdare Mahkemesinin ders niteliğindeki
kararında özetle "2547 sayılı Yüksek Öğretim
Kanununun 3.maddesi üniversite; bilimsel özerkliğe
ve kamu tüzel kişiliğine sahip yüksek düzeyde
eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve
danışmanlık yapan... bir yüksek öğretim kurumudur
şeklinde tanımlamış ; 4.maddesinde, yüksek öğretimin
amacının öğrencilerini hür ve bilimsel düşünce
gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan
haklarına saygılı, beden , zihin , ruh, ahlak ve duygu
bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş
olarak yetiştirmek; yüksek öğretim kurumları olarak
yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak,
bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak,
ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak,
evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır
şeklinde açıklamıştır. Belirtilen amacı
gerçekleştirmek üzere eğitim-öğretim yapan
üniversitelerin de öğrencilerine söz hakkı vermesi,
rahatça bilimsel araştırma ve tartışma yapabileceği
imkanı sağlaması, öğrencilerin usul ve yasalara uygun
olarak kendilerini doğrudan etkileyen bir uygulamayla
ilgili olumsuzlukları ve bu konudaki isteklerini
üniversitelerine rahatlıkla bildirebilmeleri
gerekmektedir. Öte yandan Anayasayla güvence altına
alınan dilekçe hakkının kullanılmasına dair 3071
sayılı Yasada toplu dilekçenin suç olduğuna dair bir
hüküm bulunmadığı gibi 657 sayılı Yasanın
26.maddesinde memurlar için getirilen toplu şikayet
yasağının öğrencilere uygulanmasının kabulü de mümkün
değildir. Bu durumda , yalnızca kendi
eğitim-öğretimleriyle ilgili bir uygulamaya ilişkin
olumsuzlukları ve kaygıları belirten bir dilekçe
veren davacının 1 hafta süreyle okuldan
uzaklaştırılmasında hukuka uygunluk
bulunmamaktadır, disiplin cezasının iptali gerekir"
şeklinde karar vermiştir.
-Bu örnek, bu güzel, bu ders veren kararın tüm
baskıcı, çağ dışı yöneticilere örnek olması, yeni
yılda bu tarz uygulamalarla karşılaşmamak dileğiyle