Tony Curtis, doğumdaki adıyla, Bernard Schwartz. Oyuncu. 3 Haziran 1925'te New York'ta doğdu, 29 Eylül 2010'da öldü. Bu hafta başında, 4 Ekim'de pek sevdiği Vegas'ta toprağa verildi. Dışlanmayla başlayan oyunculuk yaşamı, ünle, sonunda rahat ettiğini söylediği altı evlilikle, çocuklarıyla yıllarca süren dargınlıklarla, alkol, uyuşturucu bağımlılığı, daha sonra ressamlık ve kitap yazarlığıyla sürdü.
170'ten fazla filmde yer aldı. Aday gösterildi; ama hiç Oscar alamadı. En sonunda bunu "iplemediğini" de bir tür kırgınlıkla dile getirdi.
Curtis'in farklı röportajlarından, hayata, kendine, oyuncu arkadaşlarına ve oyunculuğa dair bazı sözlerini derledik.
"Hayaletlerle yüzleşmek istemedim"
(2001'de Empire dergisine verdiği röportajından)
Yani şimdi size bir onur Oscar'ı verseler kabul etmezsiniz.
Sanmıyorum. Benim onlara ihtiyacım varken neredeydiler? Neden değerimi bilmediler? Hani, iyi bir oyuncu değilsem, bu yüzdense, tamam. Hayatımın bu döneminde içim içimi yesin istemem, bütün o kötü adamlar göçüp gitti şimdi; ne yapayım, yukarıya mı yakarayım?
Biraz da Bazıları Sıcak Sever'den bahsedelim. Jack Lemmon...
Evet. Muazzam bir kayıp. Harika bir arkadaştı. Cenazesine gittim, bütün oyuncular kalkıp ondan bahsetti; ama hepsi esası kaçırdı. Esas olan, o bir insandı. Tıpkı benim olduğum gibi. Kendimi onunla aynı kulvarda sayamam, ama ikimiz de insandık. Arkadaştık. Çekim aralarında el ele tutuşur, gülerdik.
Marilyn Monroe'yu öpmek Hitler'i öpmek gibiydi dediğiniz doğru değil yani?
Bunu hiç söylemedim. Marilyn her gün geç kalıyordu, bazı günler gelmediği de oluyordu. Hepimiz bekliyorduk, stüdyoysa küplere biniyordu. Billy Wilder'a (filmin yönetmeni) gidip "Onu kovmak istiyoruz" dediler. Filmin yarısına gelmiştik. Billy "Tamam, bunu düşüneceğim" dedi ve üç gün kadar olacaklara dair bir bilgimiz olmadı. Sonunda Marilyn devam edebilecek hale geldi. Bence stüdyo ona çok kızmıştı, ününü lekelemek istediler ve halkla ilişkiler bölümünden biri bu sözü uydurdu. Böyle bir şeyi nasıl söylerim? Filmin sonuna kadar birlikte çalışıyorduk.
Sizin kuşaktan çalışma arkadaşlarınız yavaş yavaş ölüyor...
Los Angeles'tan taşınma nedenlerimden biri de buydu. Şu koşebaşında Cary Grant'la öğle yemeği yerdik; şu caddenin aşağısında Burt'le (Lancaster) kıyafet alırdık. Hayaletlerle yüzleşmek istemedim.
(Uyuşturucu ve alkol bağımlılığından kurtulmasına dair) Yani, "kimse mükemmel değildir"e geldiniz.
(Gülüyor) Nihayet! Mezar taşımda böyle yazacak. "Tony Curtis: Kimse mükemmel değildir."
"Şöhret başka bir meslektir"
(Diğer röportajlarından)
"Bu yüzden oyuncu olmak istedim: Sürekli hareket halindeki karakterleri oynayabilmek için."
"Resim yapmak, benim için terapiden öte bir şey; bir yaşam tarzı."
"Genellikle onları aklımıza getirmeyiz; büyük savaşları, muharebeleri düşünürüz de, ya çocuğunu ya da eşini kaybetmeyi? Benim elde ettiğim fırsatları hiç elde edememiş insanları düşünüyorum."
"Komedi, bir oyuncunun hayatını kazanmasının en dürüst yoludur. İnsanlar ağlamaktan çok gülerler. Dramı komediye dönüştürmenin en çabuk yolu, filmi hızlandırmaktır."
"Şöhret başka bir meslek. Bana iki mesleğim varmış gibi geliyor. Oyunculuk ve şöhretli olmak."
(Cary Grant'a dair) Bütün zamanların en büyük oyuncusu.
(Spartaküs filmine dair) "Kirk Douglas sıkıdır; ama Stanley Kubrick çok daha sıkıydı."
(Bugünü oyuncuları üzerine) Şu Pitt denen adam, adı neydi? (Brad Pitt'i kast ediyor) Onda bir şey yok. Ama bak, Robert Downey Jr. Bence onda bir şeyler var.
(2008'de) Daha kaç yılım kaldığını merak ediyorum. 20 değil, 15 değil. Kaç yıl? Bilmiyorum, ama her şeyi yapabilen 84-85 yaşındaki yaşlı bir adam olarak kendimi yeniden icat etmeyi planlıyorum." (TK)