Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Diyarbakır'da gerçekleştirdiği Yerel Medya Eğitim Semineri'ne katılan İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Neşe Kars, kamuoyunu bilgilendiren yerel habercilerin ulusal medya kuruluşlarının dürbünü olduğunu söyleyerek, "Dürbünü varken onu değerlendirmeyen medya merkezleri görevlerini yapmıyor demektir" dedi.
"Demokrasilerde yerel basının rolü" konulu sunumunda Kars, bilişim teknolojilerinin gelişimiyle yerel habercilik diye bir ayırımın gitgide imkansız hale gelmeye başladığını kaydetti; "İnternetle sizin yerel dediğiniz radyonuz Arjantin veya Avustralya'da izlenebiliyor. Siz yerel dediğinizde küresel bir malzeme üretiyorsunuz çünkü artık yerellik kalmadı" dedi.
Seminere katılan Batman GAP gazetesi sahibi ve yazı işleri müdürü Mansur Obut ise, demokrasinin güvencesi olarak sunulan yerel medyanın çok çeşitli baskılarla karşılaştığını söyledi; Batman'da resmi kurumlar arasında bayramın soğuk geçtiğini yazdığı için 24 Eylül'de Vali Ahmet Turhan'ın makamında şiddet gördüğünü savundu.
Güner: Yerel haberci haber ile yorumu ayırmalı
Diyarbakır'da Class Otel'de önceki gün (25 Eylül) başlayan ve dün de devam eden eğitim seminerinde Vatan gazetesi yayın koordinatörü Atilla Güner de, "Merkezin Uzağında Haberci olmak" konulu sunumunda, yerel habercilikte yaratıcı ve becerili olmanın önemine işaret etti; haber ile yorum arasındaki farka dikkat edilmesini tavsiye etti.
Güner, gazetecinin ifade etme gücünü artırmasının baskılara karşı da göğüs germesini sağlayabileceğini kaydetti; yerel haberciler arasındaki ilişkilerin eskisi kadar iyi olmadığını söyledi.
Baydemir: Basına konuştuğumuzu zannettik, polis çıktı
Etkinliğin ilk gününde br açış konuşması yapan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de, bölgede yerel habercilerin ancak adli sicil kayıtları söz konusu olduğunda meslektaşlarının ilgisini çekebildiğini söyledi.
Baydemir, İnsan Hakları Derneği (İHD) şube başkanlığı yaptığı dönemde bir Newroz Bayramı resepyonu duyuru metninde "W" harfini kullandıkları için yargılandıklarını, davayla ilgili gelişmeleri kameralar karşısında basına aktartıklarını, gazetecilere ait sandıkları kameramanların birinin polise diğerinin de jandarmaya ait olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
Balıkçı: Savaş dili değil barış dili hakim olsun
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti başkanı Faruk Balıkçı da, geçmişte bir haber için saatlerce bekletildikleri ve meslektaşlarının son nefesini vermelerine tanıklık ettiklerini söyleyerek, "Bu durum mesleki açıdan bizi profesyonelleştirirken, acılara da ortaklık ortak etti. Bu nedenle savaş dili yerine barış dilinin hakim olmasını yüreğimizde hissettiğimizin inancı içerisindeyim" dedi.
Erinç: Konuşmalar suç sayılıyor
TGC Başkanı Orhan Erinç de, yetkililerin ifade özgürlüğüyle ilgili düzenlemeleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10 maddesine uyumlu hale getirme sözlerini hala tutmadıklarını açıkladı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde habercilik yapmanın ayrı bir zorluğunun olduğunu vurgulayan Erinç, "Hem can hem de iş güvenliği açısından bizlerden daha zor durumda olduklarını bilmek gerek. Başka yerde suç teşkil etmeyen konuşmalar bu bölgelerde suç sayılıyor. Terörle Mücadele Yasası (TMY) ve Yargıtay içtihatları böyle bir zemin yaratıyor" diye konuştu.
Seminere Diyarbakır ve çevre illerden 100'e yakın haberci katıldı.(EÖ)