Kendilerine Mahşeri-i Cümbüş adını veren grup, Amerika ve Avrupa'da tiyatro sporu, komedi sporu gibi çeşitli adlar altında, eğlence mekanlarında seyirciye sunulan bu doğaçlama-gösteri türünü, Beyoğlu Cambaz'da her perşembe sahneliyorlar.
Burak Satıbol, Koray Tarhan, Zeynep Özyurt, Ayça Işıldar, Özlem Tural, Ayhan Taş, Yiğit Arı, Dilek Çelebi'den oluşan Mahşer-i Cümbüş; seyircinin aktif katılımını sağlayarak onu da oyunun içine çekiyor. Gösteriler, her defasında değişen seyircinin fikirleriyle şekillendiğinden bunun tekrarlanamaz olması, hem seyirci hem de oyuncular açısından önemli bir deneyim halini alıyor.
Mahşer ve Cümbüş olarak oluşturulan iki grup, dörder oyun oynuyorlar ve her oyun sonrası seyirciler arasından seçtikleri jüriden puan topluyorlar. Bu puanlar sahnedeki tabloya işleniyor ve gösteri sonunda birinci olan grup ilan ediliyor.
Seyirciye sorularak oyuna yer ve konu seçiliyor önce. Ve arkasından doğaçlamalar başlıyor. Son bölümde de seyirciler arasından iki gönüllü seçilip gruplara dahil ediliyor. Verilen on dakikalık arada gruplar, onlara katılan seyirciyle bir oyun kurgulayıp sahnede yerlerini alıyorlar.
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nden arkadaş olan bu sekiz kişi, yine aynı fakültenin farklı bölümünden arkadaşları Özgür Yalçın'ın gitarı eşliğinde sergiledikleri gösterilerini, ilk olarak ödev niyetine hazırlamışlar dört yıl önce. Drama derslerinden çıkan bir sunum olarak öğrencilere sergiledikleri gösteriyi, Ankara'da çeşitli sahnelerde seyirciyle buluşturmuşlar sonra.
Oyunculardan Zeynep Özyurt'un "Daha büyük denizlerde boğulmaya karar verdik" diye anlattığı macera, İstanbul'a yerleşmeye karar vermeleriyle şekillenmiş. "Neden İstanbul" sorusunun yanıtını da Ayhan Taş veriyor:
"Bizim malzememiz insan. Her yerde bulabilirsiniz aslında. Öngördüğümüz şey, ömür boyu birlikte tiyatro yapmak. Bu, zaman içinde nasıl şekillenir bilemiyoruz. Ama bir tiyatro topluluğunu ayakta tutmanın ve ilerletmenin yolu da bir şirket modeli tutturmak ve ticari bir kimliğe ulaşmak. Mesleğimiz oyunculuk, paramızı da bundan kazanacağız. Bu anlamda İstanbul daha verimli bir alan."
Mahşer-i Cümbüş, her ne kadar bugünlerde sadece İstanbul seyircisinin karşısında olsa da birçok ilde ve köyde de performans sergilemiş.
Dilek Çelebi'ye göre başka başka şehirlerin birbirinden çok farklı köylerindeki insanlar, daha fazla zevk alıyorlar gösteriden.
"Çünkü daha az tiyatro seyretmişler ve açlar. Böyle farklı bir şey görünce de inanılmaz verimli olabiliyorlar. Orada ayrı bir tat, burada ayrı bir tat..." diyor.
Ayhan Taş da "Kent izleyicileri bilen, kafasını çalıştıran, eleştirel bakan insanlar olarak geliyorlar. Kendilerini bu inter aktif olaya katmakta biraz daha tereddütlü yaklaşıyorlar. Sağ duyulu bakan ve sadece böyle yaklaşan insanlar, kafalarında çok soru olmadan kendilerini daha rahat katabiliyorlar ve oyun daha keyifli bir hal alabiliyor. Burada da onu yakaladığımızda sahnede bizim duruşumuz değişiyor. Hiçbir şey düşünmeden, tamamen kendiliğindenliğine bırakıyoruz. Öyle daha verimli oluyoruz sahnede" diyor.
Spontane eyleme, hızlı ve doğru karar vermeye, çabuk düşünüp kurgulayabilmeye, seyirciyle iletişim kurabilmeye, ifade yeteneği gelişmiş bir oyunculuğa dayanan bu gösteride; şimdiye kadar hiçbir seyircinin onlara katılmazlık etmediğini söylüyorlar. Mutlaka bir izleyicinin kıvılcım çaktığını ve böylece arkasının geldiğini de ekliyorlar. Ayrıca söylediklerine bakılırsa, onlar zaten bu kıvılcım seyirciden gelmese de onu çaktırıp harlanmasına sebep oluyorlar.
Diğer meslektaşlarından da onları izleyen çok kişi olmuş bugüne kadar. Kimileri beğenmeyip ağır eleştiriler getirse de başarılı bulanların sayısının azımsanamayacak kadar fazla olduğunu söylüyorlar.
"Tür olarak Türkiye'de pek zemini olmayan ya da kaygan bir zeminde ilerleyen bir şey bu yaptığımız. Diğer meslektaşlarımız daha güvenli bir alandalar. Yerleşik tiyatro anlayışı mantık olarak da kafalarına oturmuş bazılarının. Bunun dışında bir şeyi kabul etmeyen bir tiyatrocu kitle de var, çok yeni ve yaratıcı bulup kendi yaptıkları işin çok durağan olduğunu ve bizim yaptığımızı yapmak isteyenler de" diyorlar.
Ve bir performans sonrasında daha birlikte zaman geçirmek üzere ayrılıyorlar yanımızdan; çünkü sahne dışında da birlikte olmak, sahne üzerinde onlara yardımcı oluyor. (MT/BB)