Her sene ÖSYM’nin (Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi) verilerine baktığımızda tıp fakültelerinin girmesi en zor fakülteler arasında olduğunu görüyoruz. Bu fakülteyi okumayı zorlaştıran unsurlardan biri de kadın olmak. Tüm o iş yükünün yanında yoluna konulan taşlar, erkek öğretim üyeleri ve sınıf arkadaşlarının aştığı sınırlar ve “Sistem böyle” denilerek normalleştirilen şiddet…
Tıp fakültelerinde yaşanan tacizlerle ilgili araştırma yaptığımızda özellikle ana akım medyaya yansımış haber bulmakta zorlanıyoruz. Yayınlananlar arasında ise fikri takibi yapılıp sonuca bağlanmış olan yok.
bianet’e konuşan tıp fakültesinde* okuyan kadın öğrenciler ise, erkek öğretim üyelerinin kendilerine yönelik taciz ve sistematik sözlü saldırıları detaylıca anlattı.
“Bazen pratik eğitimler taciz için fırsata çevriliyor”
Tıp öğrencileri, lisans eğitimlerinin ilk üç senesi (pre-klinik dönem) boyunca diğer fakültelerde olduğu gibi sınıf veya amfi ortamında öğretim üyeleriyle yüz yüze gelirken dördüncü sınıftan itibaren her gün staj ve vizit gibi hastanede pratik eğitimin amaçlandığı ortamlarda öğretim üyeleri bir araya geliyorlar. Bu dersler, normal bir sınıf atmosferinden çok farklı. Öğretim üyeleri ile öğrencilerin fiziksel mesafesi azalırken sözlü iletişimleri artıyor.
Sınır aşmaların genelde dördüncü sınıftan itibaren, yani hastanedeki pratik eğitim ile aynı zamanda başladığını belirten öğrenciler fakültelerinde daha önce gerek kendilerinin gerek bir veya birden çok tanıdıklarının erkek öğretim üyeleri tarafından tacize maruz bırakıldığını belirtiyor.
“Bazı hocalar unvanlarına güvenerek ve başlarına hiçbir şey gelmeyeceğini bilerek gerek sosyal medya üzerinden gerek kamera olmayan odalarında yaptığımız birebir görüşmelerde özel hayatlarımızla ilgili sorular sorarak bizi rahatsız ediyor. Danışman hocalarımız var. Zaman zaman onların odasına girmek durumunda kalıyoruz, soru sormak veya yoklama için. Bunu seni taciz etmek için fırsat bilen hocalar var. Her staj için hocaların da olduğu WhatsApp grupları açılıyor, yani istediği öğrencinin numarası elinin altında oluyor, özelden yazıp rahatsız edebiliyor.”
bianet’e konuşan bir başka öğrenci de şöyle diyor:
“Bu bizim toplumumuzda olan bir problem. Toplum neyin taciz olduğuna, içinde yaşandığı ilişkinin niteliğine bakarak karar veriyor. Bizim de hocalarımızla daha yakın bir ilişkimiz var diğer fakültelere göre. Hoca orada bir otorite olarak bulunduğundan dolayı toplum onu bir şeyin ne zaman taciz olduğu konusunda bir bilirkişi olarak atıyor. Hoca da bunu eğitim başlığı altında yaptığını, bunun faydalı olduğunu söylediği zaman sen de buna bir isim koymakta zorlanıyorsun.”
Ekliyor: “Vizitler ve sunumlar korkunç ortamlar… Orada sen bir uzmanın karşısında onun alanıyla ilgili bir sunum yapıyorsun ve savunmasız olduğunu biliyorlar, bundan faydalandıkları oluyor.”
Erkeklerin favori bahanesi: “Sistem Böyle”
Öğrencilere tacizlerin sistematik olarak aynı öğretim üyelerinden gelip gelmediğini ve fakültelerinde “mimli” hocalar olup olmadığını sorduk ve ortak bir “Evet” cevabı aldık.
“Aynı erkek öğretim üyeleri farklı farklı öğrencileri düzenli olarak rahatsız ediyor fakat bunun önü kimse tarafından kesilmiyor. Sistem ezelden beri böyle işlediği için kimse bunu yadırgamıyor, hatta normal buluyor.”
“Mimli hocalar var ama bu herkesin arasında fısır fısır konuşulan bir şey gibi. Kadın öğrenciler olarak bu hocaların dersine girerken güvende hissetmiyoruz. Devamsızlık yapabiliriz ama dersi değiştirme/almama gibi bir olanağımız yok.”
“‘Malign’ (kötü niyetli) dediğimiz hocalar var. Kimse buna dair bir şey yapmıyor. Sadece kadın olduğun için yersiz şakalara ve göndermelere özne oluyorsun. Otorite sayılabilecek kadınların da bu konuda bir şey yapmaması bizi yalnız hissettiriyor.”
“Seninle evlenemem, çok uzunsun”
Akademik zorlukların yanında bir de barınma ve beslenme gibi öğrenci olarak hayatta kalmanın zorluklarına göğüs germek zorunda kalan kadın öğrencilerin sorunları arasına bir de erkek öğretim üyelerinin sözlü tacizine maruz kalmak giriyor. Üniversiteleri ise onları yalnız bırakıyor.
“Bir hoca var, derslerinde sürekli kadın öğrencilere ‘Mesela sen benim sevgilim olduğunda…’ diyerek yersiz ve rahatsız edici cümleler kuruyor. Daha geçen gün bir kadın arkadaşımıza herkesin içinde ‘Seninle evlenemem, sen çok uzunsun.’ dedi.”
Yüz yüze soru-cevap şeklinde ilerleyen sözlülerde kıyafet kuralları var. Kadın öğrenciler yine bundan en çok etkilenenlerden. Öğrenciler şöyle diyor:
“Daha ‘iyi’ giyinen kızlara karşı daha olumlu tavırlar sergileyen erkek öğretim üyeleri olduğunu biliyorum.”
“Sözlülere mini etek giyenlere ‘Çok güzel olmuşsun, ne güzel olmuşsun’ diyerek en kolay soruları sorup geçiren hocamız var. Asistanı sözlüden önce yanımıza gelip ‘Mini etek giyinin, bu hoca sever’ diyor.”
bianet’e konuşan 5 öğrencinin ortak beyanı; kadın öğretim üyeleri tarafından dahi yalnız bırakıldıkları, güvenebilecekleri herhangi bir mekanizma olmadığı ve “Sistem böyle” gerekçesiyle erkekler tarafından sınırlarının aşıldığı her olayı unutup ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi okula gelmek zorunda oldukları yönünde.
Peki çözüm ne?
Öğrenciler okullarında CİTÖK/CİTÖB (Cinsel Taciz ve İstismar Önleme Komisyonu/Birimi) veya fakülte içinde yaşanan taciz/şiddet durumlarında ulaşabilecekleri, güvenilir buldukları bir başvuru mekanizması olmadığını belirtti.
Bu bilgi dikkatimizi çekiyor çünkü CİTÖK’ler vardı. “Nereye gittiler?” sorusunun cevabını “Üniversitelerde Cinsel Şiddetle Mücadele Deneyimi” adlı raporunda Dr. Ceren Akçabay veriyor:
“2016 yılında yaşanan darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü halle birlikte barış talep ettikleri gerekçesi ile üniversitelerden ihraç edilen akademisyenlerin büyük bölümünün feminist ve queer çalışmalar alanlarında uzmanlaşmış olması yükseköğretimde cinsiyet eşitliği tartışmalarının azalmasına ve on yıllarca yıllık birikimin akademi dışına itilmesine neden olmuştur."
Akçabay’a göre, Yükseköğretim Kurulu’nun, 2019 yılında, 2015 yılında başlattığı Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Projesini durdurarak buna ilişkin Tutum Belgesi’ni uygulamadan kaldırması da üniversitelerde cinsiyet eşitliği çalışmalarına ket vurmuştur.
Bu tarz işten çıkarılmaların, keyfi değiştirilen yönetmeliklerin, yürürlükten kaldırılan politika ve tutum belgelerinin sonucunda elimizde fiilen işlevsiz bırakılan CİTÖK’ler kalıyor. CİTÖK’süzlük de kampüslerde cinsel şiddetin önünü açıyor.
Erkek Şiddeti Veritabanı, Avrupa Birliği tarafından eş finanse edilen ve Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) tarafından yürütülen ‘Türkiye’de Katılımcı Demokrasinin Güçlendirilmesi: Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin İzlenmesi Projesi Faz III LOT I’ kapsamında hayata geçirildi.
Veritabanına https://erkeksiddeti.org/adresinden ulaşabilirsiniz.
(EG/EMK)
*Öğrencilerin okullarının adını ve öğrencilerin isimlerini güvenlik sorunu oluşturmaması için özellikle yazmadık.


