Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 30 Eylül’de Meclis’e sunulan yargı reformu paketine dair yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, “yargı reformu başlığı altında temel hak ve özgürlüklerinin korunması, ihlallerin önlenmesi gayesi ile yapıldığı söylenen bazı düzenlemelerin ‘paketler halinde’ adeta bir tüketim ürünü gibi sunulmasının kabul edilebilir olmadığı” ifade edildi.
Bu şekilde bir sunumun ciddiyetten uzak olduğu, Türkiye’nin ihtiyaç ve sorunlarını görmezden gelen hürmetsiz bir tutum olduğu belirtildi.
“Amaç, istisnai olanı kural haline getirmek”
Hak örgütünün yargı paketiyle ilgili değerlendirmesi özetle şöyle:
“‘Güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi istemi’ oluşturmak gibi gerekçeler ile daha önce 2011 - 2014 döneminde yasalaştırılan 6 yargı paketinin yol açtığı ya da çözüm getiremediği kronikleşmiş sorunların çözümü için yeni bir ‘paket’ daha hazırlandı.
“15 yasada değişiklik öngören 39 maddelik kanun teklifinde ağırlıkla yargının örgütlenmesi, etkinliği ve işleyişine dair düzenlemeler bulunuyor.
“Bu kanun teklifi, uluslararası ve ulusal insan hakları örgütlerinin yıllardır ısrarla dile getirdiği insan haklarını koruyan ve ihlalleri önleyen, kolay erişilebilir, bağımsız ve güven veren bir adalet sitemini oluşturmayı hedefleyen bütünlüklü ve kapsayıcı bir yaklaşımdan tümüyle uzaktır.
“Özellikle de güvence altına alınması gereken temel hak ve özgürlüklere dair yapılan düzenlemelere bakıldığında kanun teklifi, insan haklarından ve hukuk rejiminden vazgeçmenin açık bir itiraf belgesidir.
“Kanun teklifinin asli amacı adaleti tesis etmek değil parlak ifadeler ile hukuksuzluğu ve istisnai olanı kural haline getirmektir.
“Uzun süredir ciddi beklentiler yaratıldıktan sonra ‘Yargı Reformu Stratejisi’ olarak duyurulan ve ‘1. Yargı Paketi’ olarak somutlaştırılan bu düzenlemeler Türkiye’nin adalet ve insan hakları ihlalleri krizini çözmekten uzaktır.
“Türkiye’nin öncelikli ihtiyacı başta iç güvenlik paketi olarak anılan yasal düzenlemeler ve OHAL döneminde yapılan değişiklikler olmak üzere yaşam hakkı, ifade özgürlüğü hakkı, adil yargılanma hakkı, eşitlik hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı ve işkenceye karşı usul güvencelerini ortadan kaldıran ya da zedeleyen tüm yasaların köklü bir şekilde değiştirilmesi ve bu değişikliklerin uygulanabilir hale getirilmesidir.”
“İltisak” ve “irtibat” kavramları Pasaport Kanunu’nda
‘Yargı Reformu Stratejisi 1. Paketi’ olarak isimlendirilen “Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişikli Yapılmasına Dair Kanun” teklifindeki maddeler şu şekilde değerlendirildi:
* Teklifin 2. maddesinde son dönemde yoğun biçimde yaşanan pasaport tahditlerine gerekçe oluşturan bir takım sorunlu kavramların 5682 sayılı Pasaport Kanunu’na yerleştirildiği görülüyor. Örneğin OHAL döneminde hayatımıza sokulan “iltisak” ve “irtibat” kavramları gibi…
* Açıklayıcı tanımları bulunmayan, suç ve cezaların şahsiliği ve kanuniliği ilkelerine aykırı olduğu ve dolayısıyla masumluk hakkını ihlal ettiği çok açık olan “iltisak” ve “irtibat” kavramları tüm mevzuattan ayıklanmaları gerekirken, bu teklifle mevzuatın kalıcı bir parçası haline getirilmek istenmesi OHAL uygulamalarının fiili olarak devam ettiğinin somut bir göstergesi.
* Düzenlemede yer alan ifadeler, uygulamanın tümüyle idarenin keyfiyetine, tedbir yöntemlerine ve insafına bırakıldığını gösteriyor.
“TMK’nın 7/2. maddesine gayri ciddi yaklaşım”
* Kanun teklifinin 13. maddesi ile Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7. maddesinin 2. fıkrasına “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” ibaresi ekleniyor. Zaten 2002 yılında yapılan bazı değişiklikler sonucu bu ibarelere mevcut TCK’nun 218. ve 301. maddelerinde yer verilmişti.
* Yıllardır toplumun çok geniş kesimlerini ciddi bir şekilde mağdur eden düşünce ve ifade özgürlüğü ihlallerine karşı bir yanıt olması düşüncesiyle mevzuatta yer verilen ancak pek de etkili olamayan bu ibarelerin bir değişiklik önerisi olarak sunulması gayri ciddi bir yaklaşım.
“Tutukluluk süresi değişmiyor”
* Kanun Teklifinin 18. maddesi ile 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) tutuklulukta geçecek süre başlıklı 102 maddesine eklemeler yapılarak toplam tutukluluk süresi aynı kalmak kaydıyla soruşturma evresinde tutukluluk süresinin suç tipine göre üst sınırı düzenleniyor.
* Tutuklamanın esas olarak bir istisna olması gerekirken mevzuatta yer aldığı şekilde 5 yıla kadar uzanan tutukluluk süresinde bir değişiklik öngörülmediği belirtilmeli. (AS)