*Fotoğraf: TİHV
Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) 17 Haziran'da Ankara'da gerçekleştirdiği 11. Dönem 34. Olağan Kurucular Kurulu Toplantısı'nın sonuç bildirgesi yayımlandı.
6 Şubat depremlerinin yol açtığı yıkım ve kayıpların bu denli büyük olmasının asıl nedeninin 'insan faktörü' olduğuna vurgu yapılan sonuç bildirgesinde, "Bu bakımdan yaşanan deprem, bizzat ağır insan hakları ihlalidir. Dolayısıyla yol açtığı tüm sorunlarla mücadele/baş ederken sadece yetkililer değil tüm toplum için yol gösterici tek kılavuzun insan hakları bakış açısı olduğunu hatırlatmak isteriz" denildi.
"Siyasal ve sivil müzakere alanları tümüyle kapatıldı"
Bildirgede, 14 ve 28 Mayıs seçim süreçlerine ilişkin de şu tespitlere yer verildi:
"Siyasal ve sivil müzakere alanlarının tümüyle kapatılmış olduğu koşullarda Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'nin adil ve demokratik bir şekilde yaşandığını söylemek mümkün değildir.
Maalesef seçimler, ülkenin uzunca bir süredir içinde bulunduğu ağır insan hakları krizinden çıkışını mümkün kılacak sonuç ve imkânlar üretememiştir.
Söz konusu krizin somut göstergeleri olan insan hakları savunucusu kişi ve kuruluşlar üzerinde karalamalar, idari ve yargısal tacizler yoluyla baskı oluşturma çabalarından, bilhassa da kadınlar, LGBTİ+'lar, Kürtler, Aleviler, mülteci ve göçmenlere yönelik kutuplaştırıcı, ayrımcı ve nefret içerikli söylem ve tutumlardan, hak ve özgürlüklerin kullanımının istisna, ihlallerin ise kural haline getirilmesinden duyduğumuz derin endişeyi ifade etmek isteriz."
"AYM kararına uyulsun, Galatasaray Meydanı açılsın"
TİHV Kurucular Kurulu, Cumartesi Anneleri/İnsanları'na yönelik engellemeleri de kınadı.
Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) zorla kaybedilen yakınlarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı'nda buluşmasına yönelik müdahalelerin hak ihlali olduğunu yönündeki kararına rağmen engellemelerin sürdüğüne dikkat çekilen bildirgede, "Siyasal iktidarı derhal Bildirge'nin gereklerini yerine getirmeye ve AYM kararına uymaya davet ediyoruz" denildi.
"Kadın milletvekili sayısının azlığı utanç verici bir durum"
Sonuç bildirgesinde TBMM'deki kadın temsiliyetine ilişkin ise şöyle denildi:
Toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayan egemen eril zihniyetin çeşitli tezahürleriyle hayatın her alanında yoğun biçimde karşı karşıya kalıyoruz
Kadına yönelik yaygın şiddet bunun en başında geliyor. Buna karşın seçim kampanyaları sırasında kadına yönelik ayrımcılığı derinleştiren söylemler ilgi ve itibar görürken, TBMM'ye çok az sayıda kadının milletvekili olarak gönderilmesi siyasal partilerin ve seçmenlerin üzerinde ciddiyetle düşünmeleri gereken utanç verici bir durumdur."
"Ayrımcı politikalardan vazgeçilmeli"
LGBTİ+'lara ve mültecilere yönelik saldırılara da tepki gösteren TİHV, sonuç bildirgesinde şu ifadeleri kullandı:
"Kurucular Kurulu toplantımızın gerçekleştiği günlerde LGBTİ+'lara yönelik ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemi de kaygı verici bir boyuta ulaştı.
Onur Ayı kapsamında yapılmak istenen pek çok barışçıl toplantı, yürüyüş ve etkinlik mülki idare amirleri tarafından yasaklandı, kolluk güçlerinin müdahale ve engellemelerine ya da sivil kişi ve grupların ayrımcı, fobik ve nefret içerikli saldırılarına maruz kaldı.
Siyasal iktidarı ayrımcılığın ve nefretin, dolayısıyla fobik şiddetin toplum içinde dalga dalga yayılmasına yol açan ötekileştirici ve dışlayıcı söylem ve politikalardan derhal vazgeçmeye davet ediyoruz.
Mülteci ve göçmenlere yönelik benzer ayrımcı, ötekileştirici ve dışlayıcı söylem ve politikalara sadece iktidardakiler değil muhalefetteki siyasi partilerin büyük bir bölümü tarafından da seçim döneminde yoğun biçimde başvuruldu.
Keza yıllardır başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere etnik kökeni, dili ve inançları farklı olan yurttaşlara yönelik sürdürülmekte olan özcü, ayrımcı ve ötekileştirici söylem ve politikalar yine seçim propagandalarının ana malzemesini oluşturdu.
Barış içinde bir arada yaşama iradesini ve toplum olma halini tehdit eden bu tür politikaların son bulması için de Türkiye'nin demokratikleşmesinin önünde en büyük engeli oluşturan Kürt sorunun barışçıl, demokratik ve adil çözümü başta olmak üzere, her türlü içtenlikli ve bütünlüklü adımlar derhal atılmalı, programlar geliştirilmelidir."
2023'ün ilk 5 ayında gözaltında 4 şüpheli ölüm
TİHV, işkence ve diğer kötü muamele yasağının ihlali başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin kaygı verici bir şekilde artığı bir dönem yaşandığını belirterek şunları kaydetti:
"2023 yılının ilk beş ayıda en az 4 kişi gözaltı birimlerinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Cezaevlerinden yoğun ihlal haberleri gelmektedir.
Özellikle 1990'lı yılların başlarında hüküm giyen ve yaklaşık 30 yıl hapishanede kalan mahpusların cezalarının infazını yasaların öngördüğü süre ve şekilde tamamlamış olmalarına karşın tahliye edilmelerinde yaşanan sorunlara ve keyfiyete özellikle dikkat çekmek isteriz.
İşkence ile mücadelede Birleşmiş Milletler'in (BM) temel başvuru kaynağı olarak kabul ettiği İstanbul Protokolü'nün (BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi için El Kılavuzu) TİHV'in de aralarında olduğu farklı ülkelerden dört sivil toplum örgütü ve BM'nin işkence karşıtı dört temel organının öncülüğünde, 51 ülkeden 180'den fazla uzmanın çalışmaları sonucunda güçlendirilen ve güncellenen 2022 edisyonunun hem hazırlanmasında hem de Türkçeye kazandırılarak kullanıma sokulmasında emeği geçen tüm arkadaşlarımıza da özellikle teşekkür ederiz."
(VC)