* Fotoğraf: CNN International
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Kazakistan’da geçtiğimiz hafta akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlar sonrası başlayan ve ülkede hızla yayılan gösteriler sırasında yaşanan yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlallerinin derhal durdurulmasını istedi.
TİHV yaptığı yazılı açıklamada,” 2 Ocak’ta sıvılaştırılmış petrol gazına (LPG) yapılan zamların protestosu ile başlayan sürecin ülkede demokrasi, temel hak ve özgürlükler ile başta gelir adaleti olmak üzere, adalet taleplerinin dile getirildiği bir boyut kazandığını hatırlattı.
Kazakistan halkının hükümet değişikliği yapılması, valilerin doğrudan seçilmesi (şu anda valiler cumhurbaşkanı tarafından atanıyor), cumhurbaşkanının görev süresini ve yetkilerini kısıtlayan 1993 Anayasası'na geri dönülmesi, yurttaşlık hakları için mücadele eden aktivistlere dönük baskının son bulması, mevcut siyasi iktidar ile bağlantısı olmayan kişilerin yetkili konumlara gelebilmelerine izin verilmesi gibi çok temel demokratik talepler ileri sürdüğünü kaydetti.
Açıklamada, “Buna karşın, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile birlikte bağımsızlığını ilan eden Kazakistan’ı 30 yıldır kesintisiz biçimde yöneten iktidar eliti ise, biz Türkiyeliler için çok tanıdık olan bir yaklaşımla, sorunu derhal güvenlikleştirerek protestocuları ‘terörist’, ‘darbeci’, hatta ‘düşman’ ilan ediyor” denildi.
“İnsanlık onuru çıkar ilişkilerine feda ediliyor”
TİHV’in açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“Pek çok otoriter rejimin yaptığı gibi, karşı karşıya kalınan olağan dışı durumda ilk iş olarak insan haklarını tümüyle iptal etme refleksi gösteriyor. Dahası ülkenin cumhurbaşkanı ‘Uyarı yapılmadan ateş açma emri verdim’ diyebiliyor. Bunun sonucunda da, basına yansıdığı kadarıyla, kolluk güçlerinin hedef gözeterek ateş açması sonucu en az 164 kişi yaşamını yitirdi.
“Tüm dünyanın tanıklığında gerçekleşiyor olmasına karşın, ne yazık ki uluslararası demokratik toplum Kazakistan’da yaşananları sanki bir ‘iç güvenlik meselesi’ gibi görüyor olmalı ki, sessizlik içinde.
“Bu sessizlik ve Kazakistan yurttaşlarının yalnız bırakılması, insan hakları savunucuları olarak bir süredir ısrarla dile getirdiğimiz, içinde bulunulan evrensel insan hakları/insanlık krizinin ne denli derin olduğunu bir kez daha göstermektedir. Öyle ki, insanlık onuru, insan hakları ve özgürlüklerinin korunması ilkesi, devletlerarası siyasi, ekonomik ve askeri çıkar ilişkilerine bir kez daha feda ediliyor.
“Yurttaşların sesine kulak verilmeli”
“Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Kazakistan’da da yurttaşlar yıllardır maruz kaldıkları kötü yönetim karşısında özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazını yükseltmektedirler. Ne var ki, bu itirazlar karşısında devletlerin ve hükümetlerin yanıtı, evrensel normların aksine, şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırmak ve hayatın tek gerçeği olarak topluma/yurttaşlara dayatmak olmamalıdır. Dolayısıyla Kazakistan yöneticileri de şiddeti ve hak ihlallerini derhal durdurmalı ve yurttaşlarının sesine kulak vermelidir.
“Uluslararası toplum da içinde bulunulan bu ağır ağır kriz karşısında insan haklarının kurucu rolünü yeniden etkin kılacak biçimde, başta Birleşmiş Milletler mekanizmaları olmak üzere tüm uluslararası denetim mekanizmalarını harekete geçirerek, Kazakistan yöneticilerini insan haklarına saygı göstermeye zorlamalıdır.
“Dünyanın herhangi bir yerine düşen ateş, tüm dünyaya düşmüştür ve insan hakları savunucuları ateşin düştüğü her yerde olmalıdır.”
Ne olmuştu?
2 Ocak’ta Kazakistan’da hükümet LPG’ye uygulanan tavan fiyatları kaldırdı. Hükümetin bu hamlesiyle birlikte LPG fiyatları iki katına çıkarken halk da Pazar gününden itibaren ülkenin akaryakıt üreten bölgesi Mangistau başta olmak üzere birçok yerde sokağa çıktı.
Protestolar üzerine geri adım atan devlet, Mangistau eyaletinde fiyatları düşürme kararı aldı. Meydanda toplananlar hakkında cezai işlem uygulanmayacağı sözü de verildi.
Fakat ülkenin birçok noktasında insanlar protesto gösterilerine devam etti. Eylemciler bunun nedenini yolsuzluk, yüksek işsizlik ve refah seviyesinin düşüklüğü, ardı ardına gelen zamlar olarak açıkladı. Cumhurbaşkanı Tokayev'in istifası da bu taleplere eklendi.
4 Ocak akşamı Almatı'da polis ile eylemciler arasındaki çatışmaların artması üzerine Cumhurbaşkanı Tokayev, Almatı ve Mangistau’da, 19 Ocak'a kadar OHAL ilan etti.
5 Ocak sabahı itibariyle Başbakan Askar Mamin başkanlığındaki hükümet istifa ederken Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Başbakan Vekili görevini daha önce Başbakan Yardımcısı olan Alihan Smailov’un yürütmesi kararı alındı. Parlamento bu kararı onayladı.
5 Ocak'ta artarak ve ülkenin her yerine yayılarak devam eden protestolar üzerine Cumhurbaşkanı önce başkent Nur Sultan'da, ardından ülkenin tamamında OHAL ilan etti.
19 Ocak'a kadar devam edeceği açıklanan OHAL kapsamında saat 23.00'ten 07.00'ye kadar sokağa çıkma yasağı uygulanması kararı alındı.
OHAL'e karşın Almatı'da göstericiler belediye binası ve havalimanını uluslararası bastı. Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine Cumhurbaşkanı Tokayev, rusya önderliğindeki CTSO’dan* "terör tehdidine karşı ülkesine yardım etmelerini” istedi. CSTO'nun “barış gücü” askerleri 6 Ocak'ta Kazakistan'a ulaştı. 7 Ocak’ta Tokayev, ülkenin tüm bölgelerinde “anayasal düzen”in sağlandığını açıkladı.
Protestolar devam ederken, sadece bazı bölgelerde etkili olan internet erişimi kesintisi tüm ülkeye yayılmıştı. 5 günün ardından 10 Ocak'ta internete erişim tekrar sağlandı. 19 milyon kişinin yaşadığı ülkede çıkan ayaklanmalar sırasında 164 kişi hayatını kaybetti, 10 bin kişi gözaltına alındı.
(TP)
* Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nde (CSTO) Ermenistan, Belarus, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan ve Kazakistan bulunuyor.