“Akıl Çağı”nın yazarı Thomas Paine’in “İnsan Hakları” adlı kitabı, ilk yayımlandığı 1792’den bu yana bir kez daha insan haklarının içine düştüğü krizi göstermek için, tam da zamanında yayına hazırlandı. Hakların gözardı edilmesi insanlık tarihi kadar eski olsa ve içeriği zaman içinde çok fazla değişse de, kavramın kendisi çok çok 200 yıllık. Ancak bu 200 yıl içerisinde, dünyanın sık sık geçtiği “kriz” dönemlerinden birinin içinde bulunuyor olmamız, “hakları” bir kez daha hatırlatıyor.
Kitabın Türkçe önsözünü yazan Ayşen Candaş da belki bu sebeple önsözün başlığını, “Fiili monarşilerle bezeli burlesk bir karşı-devrimler çağına giriş ya da ‘küresel Weimar’ anında Thomas Paine’i yeniden okumak” diye uygun görmüş.
“Amerika için ‘fazla kamucu’, ‘fazla sosyal hak diyen’, köleliğin gayrimeşruluğunu, adaletsizliğini vurgulayan bir ‘Fransız’. Fransa içinse ‘temel hakların her bireye garanti edilmesini, çoğunluk tarafından hakların ihlal edilememesini fazla vurgulayan bir liberal’, bir ‘Amerikalı’. Üstüne üstlük kendi sözleriyle ‘benim ülkem dünyadır, dinimse iyilik yapmaktır’ diyen biri Thomas Paine.”
Ayşen Candaş’ın önsözünde, Thomas Paine’e “İngiliz” diyen Times of Londra gazetesine bu yanıt yer alıyor.
Doğal haklar
“Dünya vatandaşı” Paine, insanlığın “doğal haklara”, sosyal haklara sahip olduğunu; iktisadi açıdan sosyal devleti, kamu yararına yönelik bir vergilendirme sistemini de savunuyordu. Ancak Fransız Devrimi’nin getirdiği ortamla birlikte yayılan bu fikirleri, sonraki terör döneminde hapse atılmasına da yol açacaktı.
“Tüm benzerleri gibi, insanlığın, her zaman gerçekleşmediğini bildiği, ancak içkin olan potansiyeline inancı tamdır. İnsanlardaki ve toplumlardaki bozulmanın sebebini, savaşın, iç savaşların nedenlerini, siyasi kurumlarda, özellikle de siyasi kurumların yapılarındaki ve işleyişlerindeki yanlışlarda bulur. İnsan doğasında ‘kötücül bir öz’ yoktur ona göre, am ainsna doğası, hangi kurumlar altında sosyalleştiğine bağlı olarak, ‘insna olma potansiyelini’ de gerçekleştirebilir, bozulup bir canavara da dönüşebilir.”
Meşruiyet
Kitapta, – bizim de bu aralar sık sık hatırladığımız – yasallık/meşruluk farkı da irdeleniyor.
Thomas Paine yasallık ve meşruiyet arasında net bir ayrım yaparken, insanların “doğal haklarını” yaşadıkları toplumdan, ülkelerindeki siyasi otoritenin koyduğu yasalardan daha üstte duran, bağımsız bir referans noktasına çekiyor. Candaş’a göre ilk kez Locke’un dile getirdiği bu fikirler, Paine’in de en önemli referans noktası.
Paine’in savunduğu laiklik ve cumhuriyetçilik gibi yine 200 yıl önce tartışılan kavramların bugün Türkiye’de yeniden tartışmaya açılması da kitabı değerli kılan diğer önemli noktalar.
“Paine’e göre özgür bir ülke, kişiler tarafından değil, doğal hakları garanti altına alan, bu anlamda adil olan yasalar tarafından yönetilmeli. Seçimle işbaşına gelme sistemi de, eğer sonunda iş başına gelen sınırsız yetki kullanacaksa, doğal hakları ihlal edecekse, fiiliyatta monarşidir, mutlakiyettir. Seçimle işbaşına gelen sınırsız egemenlik kullanacaksa aynı anlamda ve aynı derecede despotik bir yönetim kuruyor demektir.” (Önsözden)
Savaşlar
Kitabın İngiltere’de yayınlandığında, Paine, orijinal önsözde savaş hakkında da şunları yazmış:
“…Evet, bütün memleketlerde harp yüzünden, ve milletlerin aralarındaki kavgaları devam ettirme sayesinde geçinen insanların bulunduğu, doğru olduğu kadar da, tiksindirici bir olaydır. Fakat bir memleketin idaresi ile ilgili olan kimseler milletler arasında kavga tohumları ekmeyi ve onların zihinlerine yanlış hükümler yerleştirmeyi kendilerine iş edinirlerse, bu daha affedilmez bir davranış olur.”
Bu satırların üzerinden yaklaşık 200 yıl geçti, Türkiye’de hak savunucuları tutuklu ve ülkelerarası gerginlikler her geçen gün artırılıyor. Bazı şeyler hiç değişmiyor.
Thomas Paine hakkında
1737’de Norfolk’ta (Birleşik Krallık) doğdu. Önce ticaret yaptı. 1767’de Londra’da öğretmenliğe başladı. 1774’te Amerika’ya gitti ve bağımsızlığı destekledi. Bu amaçla 1776’da Common Sense (Sağduyu) başlıklı broşürü yayınlandı.
Fransız Devrimi’ni savundu ve İnsan Hakları kitabını yayımladı. Fransa Ulusal Meclisi’ne seçildi. Fransa’da Terör Yönetimi tarafından tutuklandı.
Hapiste Age of Raison’u (Akıl Çağı) yazdı. Herkese asgari gelir hakkı, emekli maaşı hakkı gibi önerileri savundu. Napoléon Bonaparte’ın iktidara gelmesinin ardından ABD’ye döndü, 1809’da New York’ta öldü. (AS)
* “İnsan Hakları” (Rights of Man), Thomas Paine. Çeviren: Mehmet Osman Dostel, Editör: Ahmet İnsel, Önsöz: Ayşen Candaş. İletişim Yayınları, 2017, İstanbul, 312 sayfa.