Londra’da bir seminer hayal edin. Bir masanın etrafında Blair destekçileri, Corbyn destekçileri, İngiltere Avrupa Birliği’nde kalmalı ve terketmeli diyenler, İskoç milliyetçileri ve muhafazakarlar, İslamcılar ve İngiliz ırkçıları, radikal feministler ve transeksüel aktivistler. Hepsi, İngiltere’nin siyasi geleceğini çok farklı görüşlerde olmalarına rağmen birbirlerine saygıyla tartışıyorlar.
Bu hayali Londra’da gerçekleştirmek zor. Aynı şekilde İstanbul’da da böyle bir seminerin gerçekleşmesi hayli zor. Yine de geçtiğimiz Eylül ayında İstanbul’da ders verirken tam da böyle hissettim. Popülizm ve göçten bahsediyordum. Odada tüm siyasi gruplara mensup öğrenciler vardı: AKP destekçileri ve muhalifleri, liberaller ve sosyal demokratlar, Türk milliyetçileri, Kürtler ve Ermeniler. Derin görüş ayrılıklarına rağmen diyaloğa açıklardı.
Seminer, Osman Kavala’nın parlak fikri European School of Politics (Avrupa Politika Okulu) tarafından organize edilmişti. Kavala, Türkiye’deki önemli entelektüel ve kültürel şahsiyetlerden biri. İstanbul’da onunla tanıştıktan iki ay sonra kendisi tutuklandı. Dün (19 Mayıs), tutuklanmasının üzerinden 200 gün geçmiş oldu. Hala yapılan suçlamalar belli değil. Fakat yine de, basında ve hatta parlamentoda Türkiye’nin düşmanı olduğuna, terör örgütleriyle ilişkili ve 2016’daki darbe girişiminde parmağı olduğuna dair imalar yapıldı. Bu iddiaların hepsi saçmalık ve kaygı verici.
Kavala, hem Türkiye’de Kürtler ve Ermeniler de dahil olmak üzere hak ve özgürlüklerin savunulmasında, hem de sivil toplumda insanları bir araya getirerek farklı görüşlerin tartışılmasında önemli rol oynadı. Türkiye ve Ermenistan arasında güven ortamını oluşturmak için çalışan birçok projenin finansmanını sağladı. Kültürel çoğulculuğu destekleyen ve farklı etnik, dini ve bölgesel grupların arasında kültür ve sanat yoluyla köprüler kurmayı amaçlayan Anadolu Kültür adındaki derneğin başkanı.
Eylül 2017’de İstanbul’da bazı arkadaşlarımla beraber onun en sevdiği balıkçıda yemeğe gittik. Herkes Türkiye’de kötüleşen siyasi ortamdan dolayı endişeliydi fakat o kendiyle ilgili endişeli değildi. Kavala “Benimle ilgileneceklerini sanmıyorum” diyordu.
Osman Kavala bir arabulucu, kavgayı seven veya cepheleşmeye sürükleyen bir figür değil. O, insanları sessizce bir araya getirip tartışmalarını isteyen ve bunun daha iyi bir toplum yaratmada faydalı olduğunu düşünen biri. Onun tutuklanması, orduyu tasfiye eden, kamu personel kadrolarını dağıtan ve üniversitelerin içini boşaltan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dikkatini artık sivil topluma çevirdiğinin bir işareti. Diyalog kapısının açık olmasının bile bir tehdit olarak algılanmasının bir işareti.
2016’daki darbe girişiminden sonra Erdoğan’ın uygulamaya koyduğu OHAL’den beri Türkiye’deki baskı ortamı inanılmaz bir boyuta ulaştı. 150 bini aşkın insan işinden oldu, bunların 6 bine yakını akademisyen ve 4500’ü hakim ve savcı. 137 bin insan gözaltına alındı. 200’e yakın basın kuruluşu kapatıldı ve 100 bin internet sitesi kapatıldı. Dünyada tutuklu gazetecilerin üçte birine yakını Türkiye’de.
Amaç, hükümete karşı en ufak eleştiriyi bile yok etmek ve bu politika işe yarıyor. İnsan Hakları Gözlem Örgütü’ne bir akademisyen yaptığı açıklamada “Korku ve otosansür duman gibi” diyor. Bir öğrenci ekliyor “ Her yere siniyor ve her geçen gün yoğunlaşıyor. Artık nefes alamıyoruz. Bir şey söylemeden veya yazmadan önce iki değil üç, dört kez düşünüyoruz.”
Geçen hafta Erdoğan İngiltere’ye resmi ziyarette bulunarak Başbakan ve Kraliçe ile görüştü. Brexit sonrasında İngiltere, Türkiye’yi önemli bir ortak olarak görüyor. Türkiye ise İngiltere’yi terörle mücadelede kilit bir müttefik olarak değerlendiriyor. İngiltere, Türkiye’ye 2016’daki darbe girişiminden beri 1 milyar dolardan fazla değerde silah sattı. Yapılan ortak basın toplantısında Theresa May demokratik değerlere olan ihtiyaçtan bahsetti fakat “darbe girişimi” ve “Kürt terörü kaynaklı baskıların altındaki” Erdoğan’ın duygularını paylaştı. Erdoğan tutuklanan herkesin ‘terörist’ olduğu iddiasında ısrarcı. Terörizmin halkı baskı altında tutmanın mazereti olarak herkesçe kabul edildiği dünyada Erdoğan sınırsız eylem özgürlüğüne sahip.
Bununla beraber, bu politikaların kurbanları birikiyor: ölenler, tutuklananlar, kovulanlar, susturulanlar… Sosyal değişimin mantık çerçevesindeki iddialar yerine öfkeyle şekillendiği dünyamızda Osman Kavala gibi bir figür elzemdir. Tutukluluğu ise umudun tutukluluğudur. (HK)
Kenan Malik kimdir?Akademisyen, yazar ve yayıncı. Hidistan doğumlu İngiltereli olan Malik, nörobiyoloji, bilim tarihi, biyoloji felsefesi, çoklukültürlülük, çoğulculuk alanlarında çalışıyor. The Meaning of Race (Irkın Anlamı -1996), Man, Beast and Zombie (İnsan, Canavar ve Zombi - 2000) ve Strange Fruit: Why Both Sides Are Wrong in the Race Debate (Garip Meyveler: Her İki Tarafın da Irk Tartışmasında Neden Olduğu Yanlıştır - 2008) başlıklı kitapları var. |
* Çeviri: Yağız Tanrıvermiş