Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, bugün, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Hatimoğulları, Kürt şair Cigerxwîn’i ölüm yıldönümünde anarak, “Devrimci duruşu ve yaşama inadıyla milyonların gönlünde yaşamaya devam ediyor,” dedi.
Hatimoğulları, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’la 19 Ekim’de HDP’nin önceki dönem eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret ettiklerini belirtti.
AİHM’nin Demirtaş hakkında verdiği üç ihlal kararına dikkat çeken Hatimoğulları, “Barış tek tarafın adımlarıyla inşa edilemez. Devlet somut adımlar atmalı. Demirtaş, Yüksekdağ ve Kobanî Kumpas Davası’nda tutuklu arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır,” dedi.
“Güven arttırıcı adımlar ivedilikle atılmalı”
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre Hatimoğulları’nın konuşmasından satır başları şöyle:
“Herkesin görev ve sorumluluk sorumlulukları belli. İktidar ve devlet yasal düzenlemeler başta olmak üzere somut adımlar evresine girmeli, güven arttırıcı adımlar ivedilikle atılmalı. Toplumsallaşmayan barış sonuç alamaz. Burada iktidara, muhalefete; hepimize çok büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Komisyon’un önümüzdeki süreçte somut adımlara yoğunlaşması; tekil, özgür, bütüncül geçiş yasalarının çerçevesinin bir an önce çizilmesi, 2026 yılı bütçesi Genel Kurul’a gelmeden yasal düzenlemelerin yapılması hem güven arttıracaktır hem de bu sürecin başarıya ulaşması için son derece ön açıcı olacaktır.
“Irkçı atışma sarmalına girmeyeceğiz”
“Adeta tüm tuşlara basılmışçasına sistematik olarak barış karşıtı sesler yükseliyor. Süreç bitsin, ölümler sürsün diyorlar mealen. Peki kim bunlar? Neden bu kadar ısrarcılar? Bunlar yıllarca savaş siyaseti yapanlar, siyaseti çatışmadan ibaret görenler ve bundan nemalananlardır. Şimdi barış, onların tüm varlık nedenlerini ortadan kaldırıyor. Meclis’te bu savaş hamasetini yapanları çok iyi görmemiz lazım.
“Bu ırkçı atışma sarmalına girmeyeceğiz. Onların belirlemek istediği dar alanda siyaset yapmayacağız. Enerjimizi barış ve demokratik toplumun inşasına harcayacağız. Geçim derdindeki milyonlara, adalet arayanlara, barış özlemi çekenlerin umuduna, mücadelesine güç katacağız. İnsana dokunan, hayata anlam katan, somut çözümler üreten bir dille konuşacağız. Süreç karşıtlarının tahriklerine asla gelmeyeceğiz.

TBMM'DE ÖCALAN TARTIŞMASI
Turhan Çömez TBMM Başkanvekili Buldan'a "ulak" diye saldırdı ve sert bir yanıt aldı
“İnsanlara kimlik, cinsiyet dayatmak devletin işi değildir”
“Yeni bir AKP taktiği ile karşı karşıyayız. Toplumun sinir uçlarını gelecek düzenlemeleri basına sızdırıp toplumun gazını almaya çalışıyorlar. Bunun son örneğini 11’inci Yargı Paketi adıyla kamuoyuna sızdırılan taslakta görüyoruz. Kamuoyuna yansıyan bu taslakta toplumun adalet ve demokrasi ihtiyacını giderecek tek bir madde yok. Tam tersi antidemokratik uygulamalarda ısrar var, kadınlara, farklı cinsel kimliklere saldırılar var. Kimin kendini nasıl tanımladığına, nasıl yaklaştığına karışmak devletin işi değildir.
“İnsanlara kimlik, inanç, cinsiyet, yaşam tarzı dayatmak devletin işi değildir. Devletin görevi bu çeşitliliği cezalandırmak değil, güvence altına almaktır. Her yurttaş cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, inancı, dili, kültürü ne olursa olsun eşit haklar ve onurlu bir yaşamı hak etmektedir ve buna saygı duyulmak zorundadır. Toplumun yüzde 76’sı ekonomi olumsuza gidiyor diyor, yüzde 70'i ‘demokrasi ve yargı kötüye gidiyor’ diyor. Merkezi hükümetin görevi bu can yakıcı sorunlarla ilgilenmektir. Ama iktidar insanların yaşam tarzına müdahale eden yasaların ve algı yaratmanın peşinde, nefret suçlarının önünü açma peşinde. Çıkaracağınız yasalar meşru değil.

11. Yargı Paketi’nde LGBTİ+’ları hedefleyen düzenlemeler
Tezkere gündemi
“Irak-Suriye tezkeresi bugün Genel Kurul’a gelecek. Fesih kararı alan PKK’ye ve sivil siyasi parti olarak Suriye’nin önemli siyasi aktörlerinden PYD’ye karşı ilk defa üç yılı kapsayan sınır ötesi operasyon tezkeresi Meclis’e sunuldu. Tezkereci anlayış güvensizliği arttırmaktan başka hiçbir sonucu açığa çıkaramaz. Tezkere siyaseti 27 Şubat ruhuna uymuyor.
“Eller namluda barış olur mu? Kürtlerin, Türklerin, Arapların ve etnik dinsel kimliklerin eşit haklara sahip olduğu daha demokratik ve özgürlükçü yaklaşımlara ihtiyaç var. Bunlar tezkerelerle olacak işler değil. Bakın 21’inci yüzyılda teknolojinin, yapay zekânın, nükleer silahların geldiği boyutlara baktığımızda dönem silahların yarıştırılacağı bir dönem değil. Halkların barışını, özgürlüğünü, demokratik haklarını merkeze alan stratejiyi ve siyaset üretmenin dönemidir. Biz bu tezkereye hayır diyeceğiz ve bütün muhalefeti bu tezkereye ‘hayır’ demeye davet ediyorum.” (TY)




