Marmara Ereğlisi askeri tesislerine babası uzman çavuş olduğu gerekçesiyle alınmayan Emrah Uçar'ın tel örgülerden kampa girmeye çalışırken ölmesi üzerine yazar ve emekli yüzbaşı Murat Papuç'la askeri tesisler üzerine konuştuk.
Pabuç "Bu olayın üzerinden tartışılması gereken Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) profesyonel personeli olan general, subay, astsubay, uzman erbaş ve sivil memurlar ile ailelerinin sosyal yaşantılarının topluca değerlendirilmesi olmalı" diyor.
"TSK personeli ve ailelerinin sosyal yaşantısının mekanları bellidir; lojmanlar, orduevleri, askeri gazinolar, kamplar, kantinler vs... Bu mekanların topluca askeri sosyal tesis olduğu ve ilgili yasalar gereğince de askeri mekan kabul edildiği ve dahası her birinin başında rütbeli sorumlu bulunduğu göz önünde tutulursa bu tesisler aslında "sivil" olan asker ailelerinin de askeri yasalara, yönergelere uyması gereken mekanlar olarak kabul ediliyor."
Askerlerin rütbesi ailelerini de etkiliyor
Yani kışlalar için oluşan ve yaşam biçimi haline gelen yaşantılar ve şemalar, dolaylı etkilerle aileleri de kapsıyor, generalin, subayın astsubayın, uzman çavuşun rütbe ve statüsü askeri sosyal tesislerdeki hizmet almayı belirlediği için eşleri, çocukları ve bunlar arasındaki ilişkileri de etkiliyor, belirliyor.
"Aslında lojmanlar, askeri sosyal tesisler askerlerin meslekleri gereğince yaşadıkları zorlukların hafifletilmesi amacıyla oluşturulan mekanlar. Büyük şehirler dışında, görevleri sınrasında ailelerin zaman geçirmesi ile berabaer muvazzaf personelin görevleri sırasında ailelerin güvenliğinin ve rahatının sağlanması ve dolayısı ile personelin görevini iyi yapmasının amaçlanması sonucunda ortaya çıkmış mekanlar."
Askerin halkla içiçe olmasına engel olarak tasarlandı
"Bu düşüncenin 1950'lerde gerçekliğe geçtiğini görebiliyoruz" diyen Papuç 1960'da hiyerarşi dışında düşük rütbeli askerlerin darbe yapmasının bir nedeninin de halkla iç içe olması, sorunları ve gelişmeleri halkın içinde takip etmesi ve dolayısı ile birebir etkilenmesi sonucu olduğunu düşünen generallerin, bütün rütbelileri tecrit etmek gerekliliğini gördüklerini ve aileleri ile beraber bu mekanlarda kurallar ve gelenekleri farklı olan bir yaşam biçimi oluşturduklarını söylüyor.
Sosyal tesis olmaktan da çıktılar
"Özellikle 1980 darbesi sonrasında toplumdan tecrit etme en üst seviyeye ulaştı. Böylesi mekanların kullanılması 'sivil' tabir edilen benzeri yaşam yerlerinden daha cazip hale getirmek için kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılmıştır; ucuzluk vs... Bu düzenlemelerin hizmetini yapan zorunlu askerlerin ucuz olmayı bırakın bir askerlik hizmetiymiş gibi görevlendirlmeleri -yani bedava hizmet-, tesislerin vergiden muaf olmaları... "
Papuç örnekleri sıralamaya devam ediyor:
"Bütün personelin katılmasının zorunlu kılındığı etkinlikler yapılmakta, eğlence, gece gibi adlarla düzenlenen bu etkinliklere aileleri ile katılmayanların sicillerine de 'sosyal etkinliklere katılmaz, çağdaş yaşamdan uzak bir aileye sahip (!)' gibi ibareler yazılır ve bu değerlendirmelerde rütbe almalarını etkiler. Yani sadece subay astsubay, uzman erbaşlar değil ailelerin bu yaratılmaya çalışılan yaşam biçimine uyum göstermeleri beklenir."
Düzenlemenin sakıncaları: doğallaştırılmış kastlaşma
Emekli yüzbaşı Papuç toplumdan dolayısı ile yaşanılan sosyal veya siyasi her etkiden uzak tutulmaya neden olan bu askeri mekanların, TSK'de doğallaştırılmış kastlaşma olduğunu ve aileleri de kastlaştırıp ve topluma yabancılaştırdığını düşünüyor.
"Elbette günümüzde iletişim olanakları her gelişmeden haberdar olmayı sağlasa bile onlarca yıldır oluşan bir kopukluktan ve şimdiki komuta kademelerinin düşünüş biçiminde bahsediyorum. Sosyal etkileşimin kopmasının sonuçlarını sadece sorunlu ailevi ilişkilerden öte toplumsal bir kopmanın, siyasi bir kamplaşmanın sonucu olarak görmek gerekiyor."
"Torpil" yerleri
Bu tesislerde görev yapan personelden çoğunun mesela subay ve astsubayların tesisleri zorlu görevlerden kaçış için fırsat olarak gördüklerini, yine bu tesislerde görev yapan erbaş ve erler içinse tesislerin "torpil" yerleri olarak görüldüğünü söyeleyn Papuç devam ediyor:
"Fakat açıkça söylemek gerekirse bütün gününü askeri makanlarda geçirmek istemeyen subay ve astsubaylar ve aileleri zorunlu olmadıkça bu tesisleri kullanmak istemezler. Böylesi tesisleri çoğunlukla kullananlar emekliler ve asker kökenli olmadığı halde komutanlıkların oluru ile bu tesileri yıllık olarak kullanmasına izin verilen 'nüfuzlu' kişilerdir."
Papuç'un dikkat çektiği bir diğer nokta 1950-60'ların kısıtlı sosyal imkanlarının artık gerekçe olmaktan çıkmış olması, benzeri birçok sivil yerler varken çoğunluk asker ve ailelerinin böylesi yerleri sürekli ve zorunlu olmadıkça kullanmamaları.
"TSK'nin asker ve personel eksikliğini bahane ederek askere alma politikası ve süreleri de bu tesislerin varlık nedenleri ile çelişkilidir. Binlerce muvazzaf personel ve onbinlerce erbaş ve er bu tesislerde görevlendirilmektedir."
"Özel eğitim merkezleri"nin amacı
Uçar'ın öldüğü tesisin bir "özel eğitim merkezi" olduğunu söyleyen Papuç şöyle diyor:
"Bu şu anlama geliyor; hangi tarihte olduğunu hatırlamadığım bir yasa çıkartıldı. Sadece askeri kamplar değil bütün resmi kurumlara ait tatil yerleri kaldırıldı. Sadece TSK değil bazı kurumlarda bu tatil yerlerini "özel eğitim merkezi" statüsüne soktu. Amaç tesis alanını kaybetmemekti. Sözde tesislerde askeri personel eğitim yapıyormuşçasına yılda bir-iki defa eğitim görüntüsü altında etkinlik yapılıyor, sonrasında da sözüm ona tesis boş kalmasın diye general, subay, astsubay ve aillerine dönem dönem tahsis ediliyor."
Papuç, bu tesislerin bir ödüllendirme ve puanlama sistemine göre tahsis edilirken süreli olarak kalmayanların da günübirlik kullandıklarını, yani hava kararmadan çıkartıldıklarını anlatıyor:
"Olayın olduğu saate ve gençlerin babalarının astsubay ve uzman erbaş olduğuna bakılırsa gençler tesise tesisin günü birlik kullananlara kapatılacağı saate yakın bir zamanda girmek istemişler. Bir de böylesi tesisler sözleşmeli statüsünde olan uzman erbaş ve ailelerinin kullanımına kapalı. General, subay, astsubay ve uzman erbaş eşleri ve çocukları böylesi tesislere girseler bile babaların statüsünün belirlediği kurllalar ve bölünmelere uymak zorunda kalıyorlar. Böylesi kural ve bölümlenmeler ilişki biçimlerini de belirliyor."
1960 ve 1980'de darbeler sonucunda sistematik biçimde "solcu ve ilerici" askerlerin ordu içinden tasfiye edildiğini sonrasında böylesi tesislerin askerlerin ve ailerinin sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacı dışında yaygınlaştırıldığını söyleyen Papuç "Toplumsal gelişmelerle beraber siyasi gelişmelerden uzak tutulmaya çalışılan askerler ve aileleri bu askeri tesisler içinde tecrit edildiler" diyor.
Papuç'un yorumu şöyle:
"Bu düzenlemeler, yaygınlaştırma ve tecrit sonucunda ortaya çıkan şemalar ve kastlaşma, günümüz yaşamının akışkanlığına ve etkileşimine karşı yetersiz kalıyor. TSK'nin üst kademesinin, bütün ordu personelini profesyonelliştirme sürecinde sözleşmeli subay, astsubay personel rejimini yaygınlaştırıken, zorunlu askerliği kaldırması ile beraber artacak olan uzman erbaşlar ve ailelerini alışık olduğu süzgeçlerden geçirmesi zorluğu karşısında böylesi tesisleri "terbiye ve kontrol" mekanizmasının içinde kullanamayacağı artık ortada." (BÇ/EZÖ)