Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Demokratikleşme Programı, Yargı Reformu İzleme çalışmaları altında, Mart 2014 tarihli Özel Yetkili Yargı Sistemine dair değişiklikler içeren torba kanun hakkında bir analiz yayımladı.
Hande Özhabeş’in hazırladığı sekiz sayfalık raporda “Yargıdaki mevcut örgütlenme biçimi değişmediği sürece bu yapının önceliği bireyler ve topluluklar için adalet üretme olamayacaktır” tespiti yer aldı.
Rapor özetle şöyle:
Özel Yetkili Mahkemelerin Kaldırılması
* Yasa değişikliği ÖYM ve özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmiştir. Adil yargılama ve doğal yargıç ilkelerini ihlal eden bu mahkemelerin kaldırılması olumlu bir gelişmedir.
* Hükmü kesinleşmiş yargılamalarda sanık hakları açısından yaratılan mağduriyetin giderilmesi için yeniden yargılama, af ya da tazminat gibi giderim mekanizmalarının işletilmesi bir seçenek olarak değerlendirilmelidir.
Uzun Tutukluluk
* Uzun tutukluluk süresi tüm suçlar için beş yıla indirilmiş, tutukluluk gerekçesinin somut delillere dayandırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu değişiklikler Türkiye’de kronik bir sorun haline gelen kişi özgürlüğü ihlallerinin iyileştirilmesi adına önemli değişikliklerdir.
* Yasa değişiminden sonra Ergenekon, Hrant Dink ve Zirve Katliamı davaları sanıkları aynı günlerde tahliye edilirken, KCK tutuklularının tahliye taleplerinin ilk etapta reddedilmesi hukuk güvenliği adına endişeler yaratmıştır. Bu durum yasal değişikliklerin, adil bir hukuk pratiğini güvence altına almakta yeterli olmadığını göstermiştir.
* Davaların aşırı uzun sürmesinin, uzun tutukluluğun başlıca sebeplerinden olduğu bilinmektedir. Zirve Katliamı, Hrant Dink ve Ergenekon gibi toplumsal barış için önem arz eden geçmişle yüzleşme davalarının sanıklarının tahliye edilmesi toplum vicdanını rahatsız etmiştir. Buradaki temel sorun bu davaların beş yılı aşan uzun sürelerde bitirilememesidir. Bu davaların adil bir yargılama ile biran önce sonlandırılması, hem mağdur kesimlerin adalet duygusunun tatmini hem de sanık hakları açısından gerekmektedir.
Koruma Tedbirlerinin Uygulamasının Sınırlandırılması
* Yasa değişikliği ile arama koruma tedbirine başvurma kararının “somut delillere” dayandırılması zorunlu tutulmuş, bu tedbirlerin uygulanmasına süre ve kapsam bakımından sınırlama getirilmiştir.
* Değişiklik ile suçu soruşturma ve kovuşturma amacına hizmet etmekten ziyade, kişilerin mahremiyetinin ihlal edilmesinin ve bu yolla toplanan ilgili ilgisiz her tür enformasyonun şüpheli aleyhine kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Yasama ve yürütme erki, geçmişteki uygulamalarda yaşanan sorunlara dayanarak yargıya güvenmediği için bu yetkinin kullanabileceği alanı daraltmış ve denetlenebilir hale getirmiştir.
Genel Değerlendirme
* Ceza yargılamasına getirilen tüm değişikliklerin olumlu olduğunu ve uzun yıllardır toplumun birçok farklı kesimini mağdur eden uygulamaların bu değişiklikler ile son bulabileceğini söylemek mümkündür. Ancak genel yetkili mahkemelerin hukuka aykırı benzer uygulamalarda bulunmayacağının güvencesi ortaya konulmamıştır.
* Cumhuriyet tarihine bakıldığında, Türkiye’de yargının amacı bireylerin ya da toplulukların devlete karşı haklarını korumak değil, bunların devlete tehdit olma ihtimallerini ortadan kaldırmak olmuştur.
* Yargıdaki mevcut örgütlenme biçimi değişmediği sürece bu yapının önceliği bireyler ve topluluklar için adalet üretme olamayacaktır.
* Toplumun her kesimi için adalet üreten bir yargı sisteminin Türkiye’deki toplumsal ve siyasi farklılıkları karşılayabilecek çoğulcu bir örgütlenmeye sahip olması, denetime açık olması, halkın ihtiyaçlarını karşılayan, adalet talebini önceleyen bir yapı içinde olması gerekmektedir. Yargı erki bu şekilde düzenlenmedikçe genel yetkili mahkemelerin de siyasi amaçlara göre yargı pratiği üreten mahkemelere dönüşmesi mümkündür.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz. (EA)