3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 12.4.1991 tarihinde kabul edildi. Kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasına göre; "Terör; baskı cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemlerdir."
İkinci fıkrasına göre "örgüt" ise; Bu Kanunda yazılı olan örgüt, iki veya daha fazla kimsenin aynı amaç etrafında birleşmesiyle meydana gelmiş sayılır." Maddenin üçüncü fıkrasına göre de "Örgüt terimi, Türk Ceza Kanunu ile ceza hükümlerini içeren özel kanunlarda geçen teşekkül, cemiyet, silahlı cemiyet, çete veya silahlı çeteyi de kapsar." Birinci madde 2003 yılında değiştirildi.
Kabul edilen TMK'nun bazı maddelerinin Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülmüş ve Anayasa Mahkemesine iptali için başvurulmuştur.
Bu maddeler arasındaki TMK'nun 1.maddesinde yer alan terör tanımında; "cebir"den veya "şiddet ve tehdit"ten söz edildiği, o nedenle daha sonra ikisini birlikte ifade eden "cebir" deyimine ve ayrıca "baskı", "korkutma", "yıldırma", "sindirme" sözcüklerine yer verilmesine ayrıca gerek olmadığı ileri sürülmüştür.
Çünkü, bu sözcükler zaten şiddet veya özellikle tehdit kavramı kapsamındadırlar ya da ne anlama geldikleri belli değildir. Terörün amacı açıklanırken yöneldiği varlık ve değerler de son derece belirsizdir.
Uygulamada duraksamalara, hatta keyfi yorum ve uygulamalara neden olabilecek niteliktedir. 1.maddedeki "terör" tanımı "terör örgütü kurma suçu" haline gelmiştir.
Terör tanımının yapıldığı 1. maddede kullanılan sözcük ve terimlerin kaypak, yasal/hukuksal çerçeve ve anlamı belirsiz, yorum yoluyla ve takdirle suç yaratılmasına sebep olacak nitelikte olması "suçun kanuniliği" ilkesine ve Anayasa'nın 38. maddesine aykırıdır.
Anayasa Mahkemesi 31.3.1992 günlü 1991/18 Esas, 1992/20 Karar sayılı kararında iptal isteminin kısmen reddine ve kısmen kabulüne karar vermiştir (Gerekçe Resmi Gazete 27.1.1993 tarih ve 21478 Mükerrer sayı).
Mahkeme; 1. maddede terör tanımlanırken kullanılan cebir, şiddet, tehdit gibi kavramlar yanında, "baskı", "korkutma", "yıldırma", "sindirme" gibi yer verilen yeni kavramların yasallık ilkesini zedeleyebilecek nitelikte anlaşılmaması gerektiğini kabul etmiştir.
Bu kavramların terör tanımı için "ilgisiz, özgürlükler açısından kötüye kullanılabilir kavramlar" olmadığı, cebir, şiddet, tehdit kavramları ile yakından ilişkili olduğunu, bu yeni kavramların "gerekliliğinin" tartışılabileceğini; ama bu durumun yasallık ilkesine aykırı olmadığına hükmetmiştir.
Anayasa Mahkemesi kullanılan sözcüklerin terör kavramının "önemine uygun bir biçimde yorumlanması" gerektiği görüşündedir. Hatta bu kavramların bir bölümü de Anayasa Hukuku kavramlarıdır.
Mahkemeye göre "Bir eylemin terör sayılması için yalnız,"Korkutma, yıldırma" gibi yöntemlerin kullanılması, yeterli değildir. Bunun yanında eylemin 1. maddede gösterilen amaçlara yönelik olması gerekir".
Karşı oyların haklılığa rağmen, Anayasa'ya aykırılık savlarını çoğunlukla reddeden Anayasa Mahkemesi 1.maddedeki terör tanımının yeterince açık olduğuna da karar vermiştir.
Kanunda "Bölücülük suçu" olarak düzenlenen 8 inci maddeyi yürürlükten kaldıran 15.07.2003 kabul tarihli 4928 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" ile TMK'nun 1 inci maddesinin kenar başlığı "Terör ve örgüt tanımı" şeklinde değiştirildi.
Maddenin değişen 1. fıkrasına göre: "Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir."
Maddenin ikinci fıkrasına göre de "İki veya daha fazla kimsenin birinci fıkrada yazılı terör suçunu işlemek amacıyla birleşmesi halinde bu Kanunda yazılı olan örgüt meydana gelmiş sayılır."
Yeni 5237 sayılı TCK' da "Kamu Barışına Karşı Suçlar" ve "Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma" suçunun düzenlenmiş olmasını yeterli görmüyorlar mı acaba?
Yeni TCK ile özel ceza kanunları yapılmasının önlenmesi isteniyordu. TCK'nin genel hükümlerinin ve cezaların da ayrıca özel ceza içeren kanunlar için uygulanması da amaçlanmıştı...
Aksi oluyor. Özel ceza kanunları artıyor. 31 Aralık 2006'ya kadar özel ceza kanunlarının TCK ile uyumu sağlanacağı yerde yeni özel ceza kanunları yapılmaya çalışılıyor.
Acaba Terörle Mücadele Yasası'nda değişikliğe gerek var mıydı? Değişiklik için hazırlanan ve bilinmeyen taslak; terör kavramını ve terör suçunu veya "örgüt kurma" suçunu nasıl tanımlıyor?
Cezalar ne? Basına gelen yasaklama var mı? Tasarıda özgürlükler mi, yoksa güvenlik mi tercih edildi? Yasalar mı yetersiz? Uygulamada sorun mu var? Zihniyeti ve tercihleri göreceğiz... (Fİ/BA)