MAZLUMDER, "Jandarma'nın hukuki prosedüre uymayarak toplu halde fotoğraf çekmesi doğru değil. Çekilen bu fotoğrafların basına verilmesi ise görevin kötüye kullanılmasıdır" dedi.
"Soruşturma masumlara zarar vermemeli"
Mazlumder, İstanbul'da yaşanan saldırılar sonrasında Suriye'den Türkiye'ye getirilenlerden Suna Demir ve Hanife Şahin Esma Nur Herekeli'nin başvuruları üzerine yetkililerin gözaltında bu kişilere yönelik izlediği usullere ilişkin bir dizi açıklama yaptı.
* Herkesi derinden sarsan ve birçok masum insanın ölmesine, bir çok insanın da maddi ve manevi zarar görmesine neden olan terör saldırıları elbette en ufak bir ayrıntı atlanmadan, ciddiyetle soruşturulmalı.
* Ne var ki, soruşturmanın hukuk çerçevesinde, masum insanlara zarar verilmeden yürütülmesi büyük önem arz ediyor. Çünkü terör ile hukuk düzeni arasındaki fark burada yatıyor.
"Gerçek şüphe yok, Suriye işgüzar"
* Bu bağlamda, ceza usulünde hazırlık soruşturmasına muhatap alınarak, gözaltı ve ifade alma işlemine tabi tutulacak kişinin "şüpheli" olması gerekir. Bu şüphe de "makul şüphe" olmalı.
* Başvuruculara yönelik resmi ağızların beyanı dikkate alındığında sanıkların makul, gerçek bir şüphe altında olmadan, muhtemelen Suriye makamlarının işgüzarlığı sonucu gözaltına alınmalarından sonra Türkiye'de de iki günü aşan bir süre yersiz surette tutularak serbest bırakılmamaları, şüpheli ilan edilmeleri doğru bir uygulama değil.
* Gözaltına alınan kişilere isnat edilen suçun derhal ve açık bir surette bildirilmemiş olması, yine gözaltına alındıklarının yakınlarına derhal bildirilmemiş olması usule aykırı.
* Aralarında çocuklarında bulunduğu bu kişilerin Türkiye'ye getirilir iken, ellerinin kelepçelenmesi ve gözbağı kullanılması, hukuka aykırı yersiz bir uygulama.
"Basın fotoğrafları rızasız kullandı"
* Jandarma'nın hukuki bir prosedürün gereği olmaksızın toplu halde fotoğraf çekmesi doğru değil. Çekilen bu fotoğrafların basına verilmesi ise görevin kötüye kullanılmasıdır.
* Giderek kişilik haklarının, resim üzerindeki telif hakkının ihlalidir. Ki, basın bu fotoğrafları rıza aramadan kullandı.
* Suriye'de gözaltı süresi altı güne sarkmasına ve haber edilmesine rağmen vatandaşlarının yardımına koşmayan konsolosluk yetkilileri, her bir vatandaşın görmeyi hak ettiği ve kanunların kendilerine yüklediği görevi ihmal etmekle sorumludurlar.
MAZLUMDERe anlatılanlar
Gözaltına alındıktan bir süre sonra serbest bırakılan bu kişiler, MAZLUMDERe; Suriye'de resmi üniversitede okuduklarını, Türkiye'de uygulanan başörtüsü yasağı nedeniyle, kazandıkları halde üniversiteye devam edememeleri nedeniyle bu ülkeye gittiklerini bildirdiler.
Başvurucular 25 Kasım günü Suriye makamlarınca göz altına alındılar. Beyana göre toplamı 20'yi bulan grup ayrı ayrı zaman ve mekanlarda göz altına alındılar. Gözaltına alınma nedeni olarak da, ikame/oturumlarda sorun olduğu için inceleme yapılacağı gösterildi.
Grup 30 Kasım öğle saatlerinde Suriye sınırına yakın İdlip şehrinde Türk makamlarına teslim edildi. Bu süreçte haberdar edilen konsolosluk makamları vatandaşları ile ilgilenmedi. Sivil giyimli görevliler gruptaki insanları Hatay İl Jandarma Birliğine getirdi. Buraya getirilinceye değin her bir kişinin eli kelepçeli ve gözü bağlı tutuldu.
"İstemedik, Suriye iyi niyetli davrandı"
Jandarma merkezinde 2 Aralık'a kadar tutulduktan sonra aynı gün salıverildiler. Kişilerin jandarma ve savcılıkta ifadesine başvuruldu. Beyana göre, en üst düzey bir jandarma subayı, "Sizi biz istemedik, Suriye makamlarından iki kişiyi istedik ancak, Suriye tarafı iyi niyet gösterisi olarak rasgele toparladığı herkesi iade etti, size bir şey olmayacak, bırakılacaksınız, rahat olun, korkmayın" dedi. Benzer beyanlar sair görevliler tarafından da ifade edildi.
Başvurucuların itirazlarına karşın jandarma tarafından toplu halde fotoğrafları çekildi. Bu fotoğraflar basında, çirkin iddialar eşliğinde yer aldı.
Başvurucular ifadelerinde, hiçbir örgüt ve bombalama olayları ile ilgilerin olmadığını ve saldırıları kınadıklarını beyan ettiler. (EÖ/BB)