Fotoğraf: Alex Green / Pexels
Yazı ilk olarak Yakın İlişkiler internet sitesinde, İdil Salih imzası ve Dr. Gizem Sürenkök düzenlemesiyle, “Terapiye gitmeniz gerektiğini gösteren 9 işaret” başlığıyla yayınlandı.
Bu dünyadan hiçbirimiz yara almadan geçemiyoruz. Bu yaralar üzerine konuşulmadığı ve bastırıldığı zaman psikolojik anlamda birçok zorluğa yol açabiliyor. Terapiye gitmek ise konuşmamızı sağlayarak sorunlarımızın kökenine inmemize, geçmişten getirdiğimiz bazı çarpıtılmış inanışları fark edip onlardan arınmamıza, kendi hayatımıza dair aldığımız kararlar üzerinde kontrol sahibi hissetmemize ve yaralarımızın anlam bulmasına yardımcı oluyor.
Birçoğumuz ne zaman terapiye başlamamız gerektiğini bilmiyoruz ve bunu sürekli erteleme eğiliminde oluyoruz. Peki, terapiye başlamamız gerektiğini gösteren bazı işaretler neler?
1. Stresin hayatı çok fazla etkilemeye başlaması
Stres hayatın kaçınılmaz bir parçası. Bu sebeple stresi hayatımızdan tamamen çıkarmamız mümkün değil ancak bazen stres seviyesi yönetebileceğimizin çok üstüne çıkabiliyor. Stres seviyesinin uzun bir süre boyunca yüksek seviyede kalması birçok zorluğu beraberinde getiriyor. Yapmamız gereken işlere konsantre olamamaya, kendimizi gergin ve öfkeli hissetmeye başlıyoruz. Stresle ilişkili düşünceler omuzlarımızda bir yük oluşturarak kendimizi bunalmış hissetmemize yol açabiliyor. Hatta stres, kronik baş ağrısı ve yorgunluk gibi birçok fiziksel probleme de sebep olabiliyor. Bir terapistle konuşmak, stresin sebeplerini anlamamıza ve baş etme stratejileri geliştirmemize yardım edebiliyor.
2. Duygularını kontrol edemediğini hissetmek
Hiç kendinizi öfkeden çevrenize bağırırken buldunuz mu? Bazen yoğun duygular bizi kontrol altına almış gibi hissediyoruz. Özellikle öfke ve kaygı gibi duyguları regüle etmek zorlayıcı olabiliyor. Böyle anlarda çevreye veya kendine zarar vermek, sigara ve alkole yönelmek gibi sağlıksız baş etme yöntemlerine başvurmak duygularımızı regüle etmek konusunda zorlandığımızı gösterebiliyor. Terapi sayesinde yoğun duyguların kaynağını keşfedebiliyor ve duygularımızın bize anlatmak istediklerini duyabiliyoruz. Böylece duygularımızı işlevsel olmayan yerlere yönlendirmektense asıl kaynağına ulaştırabiliyor ve yıkıcı olmayan yollarla ifade etmeyi öğreniyoruz.
3. Sağlıksız baş etme yöntemleri kullanmak
Sorunlarımızla baş etmek için başvurduğumuz bazı yöntemler uzun vadede bizi olumsuz etkileyebiliyor. Örneğin, kendimizi üzgün hissettiğimiz anlarda tıkınırcasına yemek yiyebiliyor ve ardından yoğun bir suçluluk hissedebiliyoruz ya da problemlerimizi unutmak için alkole sarılabiliyoruz. Bu tip davranışlar sorunlarımızın üstesinden gelmemizi sağlamadığı gibi hayatımıza yeni problemler de katıyor. Sağlıksız baş etme yöntemlerini kategorileştirmek çok zor ancak sorunlar karşısında bazı davranışlara sıkı sıkıya tutunmak ve bu davranışların uzun vadede olumsuz etkilerini görmeye başlamak bir problemi işaret edebiliyor. Terapi kaçtığımız sorunlarla yüzleşmemize yardımcı oluyor ve bu sayede sağlıksız baş etme yöntemlerine duyduğumuz ihtiyaç azalıyor.
4. Umutsuz hissetmek
Bir sonraki güne uyanma sebebiniz ne? Umut, bizi ayakta ve hayatta tutan şey. Hepimizin gelecekten bazı beklentileri bulunuyor ve bu beklentilerin gerçekleşeceğine dair umut besliyoruz. Bu umut, hayata daha olumlu bakmamızı sağladığı gibi motivasyonumuzu da artırıyor. Umutsuzluğa kapılmak ise yaşam sevincimizi köreltebiliyor. Öyle ki umutsuzluk, depresyon ve kaygı gibi birçok psikolojik problemin öncüsü veya eşlikçisi olabiliyor. Psikolojik destek almak umudumuzun yeniden canlanmasına yardımcı oluyor.
5. Travmatik bir deneyim yaşamak
Travma denince akla doğal afetler gibi olaylar gelse de travma aslında bizi derinden etkileyen herhangi bir deneyim olabilir. Bir partnerden ayrılmak ya da bir yakının ani kaybı gibi deneyimler hem hayata hem de kendimize olan bakış açımızı değiştirebilir ve travmayla ilişkili semptomların oluşmasına yol açabilir. Örneğin; travmanın ardından travmatik deneyimle ilgili tekrarlayan rüyalar görmek, konsantre olmakta zorlanmak, uyku ve yeme rutininde değişimler yaşamak ve kendini kaygılı, stresli ve bunalmış hissetmek gibi birçok semptom ortaya çıkabilir. Travmatik deneyimi atlatmanın yollarından biri ise bunu profesyonel birisi ile konuşmak, hislerini anlatmak ve aslında deneyimini bir bütün olarak anlamlandırmaktan geçiyor.
6. Olumsuz düşünce döngüsüne sahip olmak
Olumsuz düşünceler birçok farklı şekilde karşımıza çıkabiliyor. Olayların olumsuz tarafını görmek, belirsizlik karşısında sonu hep felaketle biten senaryolar oluşturmak ya da “Yine başaramadın, beceriksiz!” gibi acımasız bir iç sese sahip olmak olumsuz düşünce döngüsünün kendini gösterdiği alanlardan sadece bazıları. Kendi içimizde yankılanıp duran olumsuz ses ve düşünceler hayat kalitemizi büyük ölçüde kötüleştiriyor. Bir terapistle konuşmak daha şefkatli ve olumlu bir iç sese sahip olmamıza yardım edebiliyor.
7. Günlük aktivitelere olan ilgiyi kaybetmek ve izole olmak
Günlük aktivitelere ve sosyal ilişkilere olan ilgiyi kaybetmek birçok farklı sebepten kaynaklanabiliyor ve depresyonun önemli semptomları arasında yer alabiliyor. Hayattan alınan keyfin azalmasının ve kendi içine kapanmanın sebeplerini bulma konusunda terapinin anlamlı bir faydası dokunabiliyor. Terapi sürecine girmek, hayatımızda yolunda gitmeyen şeyleri çözmemize yardımcı olabiliyor.
8. Daha tatmin edici ilişkiler kurmayı istemek
Hiçbir ilişki sorunsuz ilerlemiyor ancak kimi zaman kendimizi hep benzer sorunları yaşarken bulabiliyoruz. Öyle ki hikayemizdeki kahramanlar değişse de hep aynı senaryoyu tekrarladığımızı hissediyoruz. Örneğin, kurduğumuz her ilişkide partnerimizin bizi sevmediğine dair kaygı duyuyoruz ya da duygularımızı karşı tarafa açmakta güçlük çektiğimiz için derin ilişkiler kuramıyoruz. İlişkilerimizde yaşadığımız sorunlar birçok farklı sebepten kaynaklanabiliyor: Bağlanma stilimiz, geçmiş deneyimlerimiz, travmalarımız, kişiliğimiz… Terapi sürecinde tatmin olduğumuz ilişkiler yaşamamıza engel olan dinamikleri ve tecrübeleri keşfedebiliyoruz. Hatta terapistimizle kurduğumuz ilişki sayesinde kalıplaşmış inançlarımızı fark edip değiştirebiliyoruz. Çünkü terapi sürecinde yargılanmadığımız, kabul gördüğümüz ve desteklendiğimiz bir ilişki tecrübe ediyoruz ve bu terapötik ilişkinin kendisi değişim yaratabiliyor.
9. Kendini daha yakından tanımayı istemek
Hiç sizin için çok uygun duran partnerinizden neden ayrıldığınızı ya da gerginken neden saçma şeyler söylemeye başladığınızı merak ettiniz mi? Hepimizin kendi içinde anlamlandıramadığı bazı yönleri ve deneyimleri var. Bunları anlamlandırmak hayatımızda yeni bir pencerenin açılmasını sağlayabiliyor. Çünkü bu sayede bizi olumsuz etkileyen, hedeflerimize ulaşmamızı engelleyen ve genel olarak bizi geride tutan bazı düşünce ve davranış kalıplarımızı fark edebiliyoruz.
Önemli olan, hayatınızda değişim isteği
Bu saydıklarımız terapiye başlamanız gerektiğini gösteren işaretlerden sadece bazıları. Hayat kalitenizi düşürdüğüne inandığınız ve sizi olumsuz etkileyen her şey sizin deneyiminiz içinde terapiye gitmeniz için bir işaret olabilir. Hatta kimi zaman bu işareti bulamamış ya da kendi içinizde tanımlayamamış olsanız bile içinizden sizi yargısız bir şekilde dinleyecek biriyle konuşmak gelebilir. Bu noktada önemli olan hayatınızda bir değişim yaratma isteği.
Birçoğumuz duygu ve sorunlarımızı diğer insanlara göstermememiz gerektiğini duyarak büyüdük ancak hayatımıza baktığımızda sorunları halının altına süpürmenin uzun vadede olumsuz sonuçları olduğunu görüyoruz.
Terapi kolay bir süreç değil, çoğunlukla büyük emek verilmesi gereken engebeli bir yol ancak sonunda kendimizle yüzleşmemizi sağlıyor ve birçok zorluğun üstesinden gelmek için bize güç veriyor.
Kaynaklar
[1] Morin, A. (2020, October 21). How to know when it is time to see a therapist. Verywell Mind. https://www.verywellmind.com/how-to-know-when-it-s-time-to-see-a-therapist-5077040.
[2]Good Therapy. (2022, January 24). Why should I go to therapy? 8 signs it’s time to see a therapist. Good Therapy. https://www.goodtherapy.org/blog/why-should-i-go-to-therapy-8-signs-its-time-to-see-a-therapist.
(İS/GS/AS)