Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Türkiye’de kadın istihdamının arttığını açıkladı.
TEPAV’ın İstihdam İzleme Bülteni’nin 18. sayısında 2013 Şubat ayı verilerinden de yola çıkılarak yapılan değerlendirmede “Kadın ücretli sayısında artışın temposu yükseldi; erkeklerle fark biraz olsun daralıyor” denildi.
16 Haziran günü yayımlanan rapora göre bu, hükümet politikalarıyla 2005’te başlayan çeşitli teşvikler, projeler, protokoller yoluyla kadın istihdamını artırmaya yönelik çalışmaların sonuç vermeye başladığını gösteriyor.
Tarım dışı istihdam bir yana bırakıldığında 2008’in Şubat ayında 3,2 milyon kişi olarak saptanan kadın çalışan sayısı, 2013’ün Şubat ayında 4,8 milyona ulaştı. Yani son 5 yılda yüzde 50 dolayında bir artış gerçekleşirken kadın çalışan sayısında 1,5 milyonun üstünde bir artış gözleniyor. Artış bu hızda devam ederse hükümetin 2023 hedefi olan yüzde 38’lik kadın katılım oranı her yıl yüzde 1 puan artışıyla birlikte yakalanmış olacak. Bugün itibariyle bu oran yüzde 31’lere ulaşmış durumda.
Özellikle 2008’den itibaren kadınların işgücüne katılımında istikrarlı bir yükseliş trendi izlendiğini gösteren TEPAV raporu yaşanan sosyoekonomik süreçlerle birlikte okunduğunda bu artışın rapora yansımayan zeminini de görüyoruz.
Kadın istihdamını artırmak büyüyen Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir gelişimini sağlamak açısından gerçekleşmesi olmazsa olmaz olan bir hedef. Bugün gelinen aşamada hala Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında çok tatmin edici sonuçlara ulaşılmasa da politikaları belirleyen ve uygulayanlar açısından en azından umut verici. Rekabet sürüyor ve en azından ekonomik arenada aynı kulvarda yarışılan ülkeler arasında bir eşitlik sağlanmış oluyor. 80’lerden bugüne kadın istihdam oranları açısından şimdiye dek sergilenen o iç karartıcı tablo, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda her düzeyde geliştirilen projeler, el birliği ile yürütülen programlarla değişiyor. Artık kadın istihdamı oranları açısından yapılan BM ve OECD sıralamalarında adına en sonlarda rastlanan ülke tablosunda değişme sinyalleri var. Kadın istihdamı denince hiç değişmeyen gazete başlıkları da değişecek gibi görünüyor: “Türkiye kadın istihdamında sınıfta kaldı”, “Her dört kadından üçü evde oturuyor”…
Kadının toplumsal rolü değişiyor
Kadın istihdamının artırılması yönünde yapılan çalışmalar içinde geleneksel değer yargılarının yol açtığı engeller yönetenler açısından da görünür oldu. Sermayenin önünü açacak politikalar kadının ev içi konumunu değiştirmeden iş piyasasına katılımını sağlama yönünde uygulamaya konuyor. Bunu görmek için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in Mart ayı başında müjdelediği projeyi incelemek yeterli olacaktır. Buna göre kadının dışarıda çalışmasının esnekleştirilmesiyle evdeki “anne ve eş rolü”nün güçlendirilmesi kesintiye uğratılmaması amaçlanıyor. Kadınlar evlerini terk edip emek piyasasına hızla adım atarken yüzeyde görünür olan diğer şeyler ise şöyle:
- 2008 yılında yaşanan küresel krizin yoksullaştırıcı etkisiyle kadın da eve ekmek getirmek için işgücü piyasasına çıkıyor.
- Ekonomik kriz ve rekabet koşulları sermayenin daha düşük ücretli, daha korunaksız, daha kolay denetlenebilir emek ihtiyacını artırdığında gözler kadın işçi istihdamına yöneldi.
- Kadınların istihdamdaki dağılım paylarını TEPAV bülteninden okuyalım. “SGK verilerine sektörel olarak bakıldığında 306 bin yeni kayıtlı kadın ücretlinin 48 bininin eğitim sektöründe, 26 bine yakınının sağlık sektöründe, 21 bininin yeme-içme hizmeti, 20 bininin de giyim sektöründe olduğu anlaşılıyor. Kadınların perakende sektöründe 19 bin kayıtlı, büro işlerinde de 18 bine yakın iş buldukları görülmektedir. Şubat 2012-2013 döneminde gerçekleşen 306 bine yakın yeni kayıtlı kadın ücretli işinin 74 bini, yani yaklaşık dörtte biri imalat sanayine ait. Bu sürede giyim sanayi kadınlara 20 bin, gıda sanayi 12 bin, tekstil de yaklaşık 11 bin kayıtlı iş yarattı. Dolayısıyla bu üç imalat dalı yaratılan yeni işlerden yüzde 61 pay almıştır.”
- Hükümet politikalarının bir sonucu olarak kadınlar en fazla hizmet sektöründe iş bulabiliyor. Özellikle ticaret, eğitim ve sağlık öne çıkıyor. Kadının çalışma ihtiyacı eğitim ve sağlıkta esnek çalışma, taşeron eliyle istihdam modeline denk düşüyor. Artan kayıtlı kadın işçi sayısı oranından biraz daha fazlası da kayıtdışı çalışan kadın sayısında görülüyor.
- “Ücretsiz aile işçisi olan”, işgücüne katılmayan “ev kadını” artık erkeğin yanında ve ona karşı konumlandırılmak istenen “işgücü” olarak görünmeye başladı.
- Kadının evinden çıkıp çalışma hayatına girmesi bugüne kadar onu evde tutan toplumsal değer yargılarının engellerinden de kurtulup özgürleşmesinin yolunu açan bir adım aynı zamanda. (NG/HK)