Fotoğraf: Samuel Kirszenbaum/ L'Express (Arşiv)
TSK'nin ÖSO ile 20 Ocak'ta başlattığı Afrin'e yönelik "Zeytin Dalı Operasyonu" 53'üncü gününe girerken TSK'dan bugün gelen son açıklamaya göre Afrin'in kent merkezine 1.5 km kaldı.
YPG Sözcüsü Nuri Mahmud ise Reuters'a yaptığı açıklamada "Afrin'e çıkan tüm yollar bombalanıyor. Türkiye'nin Afrin'i kuşattıklarına yönelik açıklaması moral bozma amaçlıdır ve gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.
Tarih ve politika bilimci Prof. Dr. Hamit Bozarslan, Afrin operasyonu ve bölgedeki gelişmeleri bianet'e değerlendirdi.
Bozarslan, "Fransa Devlet Başkanı Macron, ABD, Almanya ve bazı BMGK temsilcilerinden ateşkes kararının Afrin'i de kapsaması gerektiği konusunda eleştiriler geldi. Bu eleştiriler somut bir adıma dönüşür mü?" sorusuna cevaben "Bunlara, Almanya'da Federal Meclis'e bağlı Bilimsel Hizmetler Dairesi'nin Efrin hareketinin 'Meşru müdafaayla ilgili somut kanıt yok' değerlendirmesini de eklemek gerekli" dedi ve ekledi:
"Ama bu eleştirilerin somut bir niteliğe dönüşme şansı çok az. Böyle bir adımın mümkün olabilmesi için Almanya'nın ve Fransa'nın ortak bir siyasi çizgi izlemesi, en azından Türkiye'ye silah ihracatını durdurmaları şart".
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "Afrin operasyonunun Mayıs'a kadar biter" açıklaması ve Kuzey Irak'a 12 Mayıs sonrası bir sınır ötesi operasyon yapılabileceği açıklamasıyla ilgili "Mevcut rejim öngörülemez bir serseri mayına dönüşmüş durumda. O yüzden gelecekle ilgili bir tahminde bulunabilmek zor" diyen Bozarslan, şöyle devam etti:
"Şu anda, temel sorun Ankara'nın Afrin şehrine girip girmeyeceği ve girerse ne pahasına gireceği.
"Gelecekle ilgili bir tahminde bulunmamızı engelleyen diğer bir nedense, bölgesel dengelerin nasıl gelişebileceğini bilememiz: El-Essad rejimi suskunluğunu sürdürecek mi? İran'ın alacağı konum ne olacak? Abadi-Hasd-i Sahb çatışması nasıl çözülecek?
"Rusya, Irak Kürdistanı'yla ilişkilerini bozmayı kabul edebilecek mi? Bu bilinmeyenlere, ABD'deki Sarraf davasını ve Kongre'nin Türkiye'ye karşı sabrını kaybetmeye başlamasını da eklemek şart.
"Suriye rejiminin YPG desteği sembolik düzeyde"
Bozarslan, Suriye yönetiminin Afrin ve YPG konusundaki tutumunu için ise şunları söyledi:
"Şu anda rejimin desteği söylemsel ya da sembolik düzeyde kalmakta. Kürtler ve SDG'ye bağlı Araplar tek başlarına direnmekte. Tabii, Doğu Guta'dan sonra ne olabileceğini kestirebilmek çok zor, ama şu anda rejimin Moskova'ya kafa tutabilmesi mümkün gözükmemekte.
"Ankara, Doğu Guta konusunda demeçlerin ve 'Putin'e telefon ettim' beyanlarının ötesine gitmeyen tepkilerinin karşılığını Afrin'de almakta.
"Bu nedenle de temel sorun bence Rusya'nın ne yapacağı.
Bozarslan, Afrin'deki sivil ölümler için "Bu savaşın ağırlıklı olarak köy ve kasabalarda yaşanmasından ve savaşa katılan PÖH, JÖH gibi kuvvetlerin radikal Türk milliyetçiliğine yakın paramiliter güçler, ÖSO'nun da lümpen proleter temelli cihadi bir güç olmasından kaynaklanmakta" yorumunu yaptı.
"Kerkük'ün düşmesi iç birliğin olmamasındandı"
Irak'ta referandum sonrası yaşanan gelişmeleri ise şöyle değerlendirdi:
"Irak Kürdistanı'nın şu andaki en temel sorunu iç entegrasyonunu güçlendirmek. Koşullar son derece zor, ama Kerkük'ün düşmesi, askeri bir yenilgiden değil, iç birliğin olmamasından kaynaklanmaktaydı.
"Kerkük sonrasında Kürdistan'a saldırmak isteyen Şii milisler, yenilgiye uğrayarak çekilmek zorunda kaldılar.
"Şu anda, Kürdistan'ın ekonomik sorunları çözmek, on-on beş yıl önce yapılması gereken orta-boyutlu bir üretim ekonomisine geçmek, bölgesel hükümetin verimliliğini güçlendirmek, askeri kuvvetleri birleştirmek, Kürt 'siyasi sınıfı'nı yenilemek ve 'tartışmalı' olarak adlandırılan bölgelerde 2005 Anayasası ile öngörülen referandumun yapılması için diplomatik faaliyet göstermek gerekmekte. Bütün bunların bir kaç haftada ya da ayda olabilmesi mümkün değil.
"Putin ve Trump iktidarlarının isteklerine bağlı"
Bozarslan, "ABD-Rus ilişkileri, kesişen ya da ayrışan çıkarları bölgenin ve dünyanın geleceği konusunda kilit önem taşıyor diyebilir miyiz? Yine bahsettiğiniz Yalta projesinin güncellenmiş bir versiyonu gündeme gelir mi?" sorusuna ise şöyle yanıt verdi:
"Bu, her şeyden önce her ikisi de güce tapan, ama biri son derece klinik, diğeri de son derece öngörülemez olan Putin ve Trump iktidarlarının soğuk savaşlarını daha da ileriye götürmeyi isteyip istememelerine bağlı.
"Bütün tehditlerine rağmen, Rusya'nın böyle bir savaşı kazanmasına imkan yok. Rusya bugün Suriye'de son on yıl boyunca stratejik olarak düşünülmüş askeri kaynaklarını son derece başarılı bir şekilde kullanıyor, ama 50 milyar dolara ulaşamayan Rus Askeri bütçesinin karşısında 700 milyarı bulan, gerekirse bu meblağın da çok daha ötesine gidebilecek bir Amerikan askeri bütçesi var.
"1980'lerdeki Afganistan Savaşı'nın ve çılgınca silahlanmanın Sovyetler'in çöküşünde önemli bir rol oynadığı bilinmekte.
"Yanılabilirim, ama Rusya'nın yeni bir silahlanma yarışına girebilmesi bana pek mümkün gözükmüyor.
"Ele alınması gereken ikinci faktör ise şu: Rusya da Türkiye gibi şiddetli bir imparatorluk nostaljisi yaşıyor, ama aslında Washington'un Rusya'yla pek bir sorunu yok. ABD, Slavofil Putinist rejimin dayattığı bir savaşa mahkum olmak istemiyor.
"Anlayabildiğim kadarıyla Washington için stratejik olan iki hedef, Asya'da Çin'in nüfuzunu sınırlamak ve Ortadoğu'da da 'eski-yeni düşman' olan İran'a ve İran yanlısı Şii milislere yoğunlaşmak, bu milisleri ortadan kaldırmak.
"Bu iki faktör, Ortadoğu'da Yalta tipi bir projeyi mümkün kılabilir, bu senaryo ABD'de tartışılıyor, ama dediğim gibi bu konuda da şu andan bir öngörüde bulunabilmek zor". (PT)