Gelir adaletsizliği ve işsizliğe karşı temel gelir güvencesinin hayata geçirilmesi için bir araya gelerek ‘Temel Gelir Güvencesi Yaşatır Platformu’nu kuran 92 hak örgütü “Temel gelir destekli tam kapanma” çağrısı yaptı.
Pandemi şartlarında tek çözümüm gelir güvencesiyle desteklenen en az 21 günlük tam kapanma olduğunu savunan platform ayrıca işçilerin haksız yere işten çıkartılmasına ve haklarının ödenmemesine imkan veren Kod 29 uygulamasının sonlandırılmasını istedi.
İktidarın her yalpalamasının topluma ağır bir bedel olarak geri döndüğünü savunan platform “Bu tablo kader değildir ve doğal sebeplerden ziyade politik tercihlerin sonucudur” dedi.
Platformdan yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
"İktidarın sorumsuz politikaları, kalabalık kongreler fiyaskosu, yeterli sayıda aşılama sağlanamaması ve en önemlisi de toplum sağlığını değil ‘çarkların dönmesini’ esas alan yaklaşım koşullarında yıkıcı bir tablo ortaya çıkarıyor. Bu koşullarda gelir güvencesiyle desteklenen en az 21 günlük bir tam kapanma dışında bir çözüm ufukta görünmüyor. Salgını kontrol altına alabilecek gelir güvenceli bir tam kapanmanın maliyeti yaklaşık 12 milyar TL ve bu kaynak bütçede mevcut. Bu yalın gerçeğin es geçilmesi bugünün değil yakın geleceğin de kaybedilmesi anlamına gelecek.
“Kod 29 askıya alınsın”
Kağıt üstünde uygulanmakta olan işten çıkarma yasağının Kod-29 aracılığıyla devre dışı bırakılmasına açıkça göz yumuluyor. 176 bin 662 işçinin kıdem ve ihbar tazminatları gasp edildi, işsizlik ödeneğinden yararlanma hakları ellerinden alındı.
Her toplumsal hareketi polisiye önlemlerle ezmeye çalışan Saray rejimi, milli gelirin sadece yüzde 1,1’ini doğrudan gelir desteği olarak aktardı, bu oran dünya ortalamasının çok gerisinde. (Zengin ülkelerde %12,5, yoksul ülkelerde %4,5).
Kur mu faiz mi?’ tahterevallisinde iktidarın her yalpalaması topluma ağır bir bedel ödetmeye devam ediyor. Kamunun borç yükü giderek artıyor. Bütçeden faiz ödemelerine ayrılan pay 2018’de 74 milyar TL iken 2021 yılı itibariyle 180 milyar TL’ye ulaştı. Dış borcun milli gelire oranında yüzde 62,8 ile Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılıyor. Kişi başına düşen gelirde 1,5 milyar nüfusa sahip Çin’in gerisine düşüldü. Dünyada en yüksek enflasyon ve faiz oranı sıralamasında ilk 10’daki yer kıskançça korunuyor. Yüzde 40’lara düşen istihdam, yaklaşık 10 milyon işsiz, yüzde 17’lere yaklaşan enflasyonun çığırından çıkardığı yaşam pahalılığı emekçilerin hayatını uçurumun kıyısına taşıyan bir tablo yarattı. Toplumu nefes alamaz hale getirdi. Bu tablo kader değildir ve doğal sebeplerden ziyade politik tercihlerin sonucudur.
"Toplumsal kaynaklar adil dağıtılmalı"
Toplumsal zenginliğimizin insanca yaşanacak bir ülke inşa etmek yerine bir avuç sermayedarı zengin etmek için kullanılmasına dayalı talan rejimine son verilmeden bu kısır döngüden çıkılamaz. Devasa bir kara delik haline dönüşen Kamu-Özel İş birliği projelerine sağlanan güvenceler el altından artırılır ve döviz cinsinden ödemeler bir gün aksatılmazken, Kanal İstanbul gibi çılgınca rant ve beton projelerinde ısrar edilirken geniş emekçi yığınların, küçük esnafın yıkıma sürüklenmesi kabul edilemez. Alt sınıflardan sızdırılan toplumsal zenginliğin yeni zengin yaratma projelerinde heba edilmesine işsizlik intiharları alıp başını giderken müsaade etmeyeceğiz.
Toplumsal kaynakların adil dağılımının sağlanması ancak bunu talep eden güçlü bir toplumsal hareketin varlığıyla mümkündür.
Yoksulluk, işsizlik ve açlıkla mücadelenin özde bir sistem sorunu olduğunu unutmaksızın, hemen acilen bir Temel Gelir Güvencesi ile yoksulluk ve açlığın pençesindeki insanlarımızın rahatlatılması gerektiğini savunuyoruz.
Pandemi koşullarında işsizlik sigortası yağmalanarak değil halkın bütçesinin kaynaklarından yararlanarak tam kapanmayı destekleyecek bir temel gelir güvencesi politikasının hayata geçirilmesi için mücadeleyi büyüteceğiz. Lütuf değil hakkımızı istiyoruz. Temel Gelir Güvencesi haktır."
İmzacı kuruluşlar şöyle:
|
(HA)