İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) İstanbul Levent'teki TOBB Plaza'da "Teknoloji Çağında İnsan Hakları" başlığıyla bir panel düzenledi.
Panelin açılış konuşmasını İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu yaparken oturuma Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bertil Emrah Oder, Özyiğin Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Özlem Armağan, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Mehmet Bedii Kaya katıldı.
Panelin açılışında konuşma yapan İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu bu panelle insan hakları ve teknoloji ilişkisini tartışacaklarını belirtti. Paneli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 70. yılı dolayısıyla gerçekleştirdiklerini anlatan Zeytinoğlu Türkiye'nin imzacı olduğu insan hakları anlaşmalarını ve bu anlaşmaların içeriklerini anlattı.
Oder: "Algoritma taraflı olursa çıkan sonuç da taraflı olur"
Panelde ilk olarak söz alan Koç Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Bertil Emrah Oder "Yapay Zeka, Algoritmalar ve İnsan Hakları" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Oder sunumuna "Algoritmaların yarattığı insan hakları sorunlarını görmezden gelerek ilerleyemeyiz" diyerek başladı.
Algoritmaların veriyi, veri setine bağlı olarak kullandığını belirten Oder "algoritmalar bir girdi olarak kullanıyor ve sonuç olarak bir çıktı yaratıyor. Bu çıktıyı yaratırken de bir hesaplama usulü var. Dolayısıyla girdinin hangi değerleri barındırdığı veya barındırmadığı önemli" dedi.
"Eğer veri setleri ayrımcı, tarafgir, insan haklarına ilişkin bir takım temel öncüllere uzak ise sözgelimi ırkçı, etnik açıdan dışlayıcı, kadın erkek eşitliğine inanmayan, ifade özgürlüğünün temel bileşenlerinden yoksun bir şekilde oluşturulmuşsa bu alanlarda kullanılacak olan hesaplama usullerinin yaratacağı çıktılar veya öngörüler aynı şekilde tarafgir, ayrımcı, özgürlük karşıtı olabilirler.
"Bu konu az önemsenen bir konu olduğu için ve genellikle algoritma sürecine ve çıktıya bakıldığı için karşımıza fazla sayıda sorun çıkabiliyor.
"Bugün algoritmaları hukuk alanında özellikle ceza adaletinde gözlemliyoruz. Örneğin şartlı salıverme uygulamalarında ırkçı kararların verilmemesi amacıyla ABD'de algoritmaya geçildiğinde yine ırkçı kararların türetildiğini gördük. Çünkü veri setlerindeki veriler siyah karşıtı olarak tanımlandığı için ve o önyargı üzerine oturtulduğu için sonuçlarda değişim olmadı. Tam tersine çıktıda karar alma süreci de ırkçı olarak ilerlemeye devam etti.
"Veri setleri ifade özgürlüğü yakalaşımından uzak"
"İfade özgürlüğü açısından da çok derin ve ciddi sorunlar var. O sorunlardan belki de en önemlisi, bazı sitelerin filtreleme mekanizmalarının mizah, sanat ve siyasi eleştiri alanında yeterince seçici olmaması. Veri setlerinin zaten ifade özgürlüğü yaklaşımından son derece uzak olması nedeniyle belirli haber, görüş ve bilgilere kamusal alanı kapadığını görüyoruz.
"Seçici bir şekilde kişilerin profillemeleri yapılarak bazı haber veya bilgilerin oluşturulduğunu ya da bazı haber ve bilgilerin gerçeği asla yansıtmadığını özelikle seçimler gibi kritik dönemlerde popülist sağ siyasal aktörlerin, Amerika'da Trump örneğinde, İngiltere'de Brixit örneğinde olduğu gibi alt yapıları manipülatif şekilde kullanıldığını gözlemliyoruz.
"Peki, yapay zeka veya algoritmalar ifade özgürlüğünü dünyada daha ileriye götürebilir mi? Bu sorunun cevabı hem evet hem hayır. Bu hangi öncüllerle, hangi varsayımlarla, hangi değerlerle konuya yaklaştığınıza bağlı. Eğer algoritmalar çoğulculuğu, farklılığı mizahı, sanatı, siyasal eleştiriyi pekiştirecek ve güçlendirecek şekilde tasarlanırlarsa evet.
"İfade özgürlüğü açısından nefret söylemi, çocuk pornografisi, insan ticareti ve insan sömürüsü gibi alanlarda da gerekli altyapı ve algoritmaların kullanılması hiç kuşkusuz demokratik toplum değerlerine hizmet edecektir.
"İnsan onuruna uygun bir yaşam için algoritmaları kullanabiliriz"
"Ekonomide sosyal haklar alanı da çok önemli bir konu. Burada algoritmalara ilişkin temel bir politika olması gerekiyor. O temel politika da hükümetlerin önceliklerine göre değişiyor dünyada. Ama eğer biz prekaryanın yani güvencesiz çalışanların veya işsizliğin önünü almak istiyorsak insanlara, insan onuruna uygun bir yaşam sunacaksak, istihdam olanakları sunmak istiyorsak da algoritmaları kullanabiliriz. Dolayısıyla algoritmalar tek başına bir araç daha çok. Sizin onları nasıl kullanmak istediğinize ilişkin politikalarınız ve değerleriniz belirleyici olan.
"Eğer önceliğiniz toplumsal refahı insan onuruna dayalı kitleleri çoğaltarak sağlamaksa algoritmaların bu yönde tasarlanması, bu yönde şirketlerin ve ya kamu kurumlarının yatırım yapması sağlanabilir. Ama daha kolay yolu olan ve tamamen denetimsiz bir şekilde şirketlerin önceliklerine ve piyasa önceliklerine göre algoritmaları tanımladığınız zaman aslında prekaryanın da, işsizliğinde sonu gelmeyecektir."
Armağan: "Yapay zeka ve robotların sorumluluğu konusunda mevzuat yok"
Panelde ikinci olarak Özyiğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Dr. Özlem Armağan söz aldı. Armağan, "Yapay Zeka ve Robotların İnsan Hakları Açısından Değerlendirilmesi" başlıklı bir sunum yaptı.
Armağan; toplumsal hayatın, yapay zeka ve robotların hayatın içine daha çok girmesiyle şekillendiğini belirtti. Bu durumdan kaçınmanın mümkün olmadığını belirten Armağan, "Verilere dayalı teknolojik hayatta en değerli şeyin veridir, bunu bilerek ve yaşantımıza giren ve bize kolaylık olarak görünen hizmetlere insan hakları bağlamında dikkatli yaklaşmalıyız" ifadelerini kullandı.
Yaşanan sosyolojik değişimin ekonomik ve hukuki anlamda düzenlemeler gerektirdiğinin altını çizen Armağan şöyle devam etti.
"Yasal düzenlemeler acilen yapılmalı"
"Hukuk var olanı takip ettiği için henüz tanımı dahi netleşmemiş yapay zeka ve robotların sorumluluğu gibi konularda mevzuat bulunmuyor. Oysaki blockchain gibi yapılarla devletlerin egemenlik sınırlarını zorlayan gelişmelerin; bireyler acısından ayrımcılık, siyasal haklar, eğitim, çalışma, gizlilik gibi tanımlanmış insan haklarını olumsuz etkilemesini önleyebilmek için uluslararası şekilde etiğe uygun yasal düzenlemelerin acilen yapılması ve denetleyici yapıların oluşturulması gerekiyor."
Kaya: "Şirketler kişisel verileri işleyerek para kazanıyor"
Panelde son olarak söz alan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Mehmet Bedii Kaya "Yeni Nesil Dijital Haklar: Kişisel Verilenin Korunması Alanında Temel Sorunlar" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Kişisel verilen işlenmesi hakkında sadece Türkiye'de değil tüm dünyada düzenlemelerin olduğunu belirten Kaya, bu hususta insan hakları çerçevesinde yeni hakların ortaya çıktığını aktardı.
Kişisel verilenin korunmasının dünyada bir konsensüse doğru gittiğini aktaran Kaya önemli olanın kişisel verilerin bireyin kendi isteğiyle işlenip işlenmemesi olduğunu söyledi. Kaya "Kişisel veriyi işleyen devlet veya şirket olabilir fakat ortada sonuç olarak bir birey var" dedi.
"Şirketler bu işleri yapıyor, para kazanıyor zaten para kazanmak için yapıyor. Bir yandan ticari sırlarını korumak istiyor, bunları kimseye açıklamak istemiyorlar. Ne devlete vermek istiyorlar, ne başka bir şirkete göstermek istiyorlar. Burada dengeyi teknolojiyi teknolojiyle regüle ederek bulabiliriz.
"Tasarımı mahremiyet odaklı şekillendirelim"
"Ürünün ilk tasarım aşamasında teknolojiyi insan hakları mihvalinde düzenlersek her şey çok daha kolay olur. Tasarım yapılacaksa mühendislik kurallarını değiştirelim. Tasarımı mahremiyet odaklı şekillendirelim. Yani paradikmayı sadece hukukta değil teknoloji alanında da değiştirelim.
"Kişilik ve insan hakları ihlalleri teknoloji var oldukça olacak. Burada kültür değişmeye başlıyor. Kültür değiştikçe insanlarda refleks haline gelmeye başlayacak. Ama bu kültür ve hukukla adım adım gidecek. Cezalar verilecek, kişilik hakları kültürü oturtulacak. Dünyada ayrımcılık yasağı bir günde kalkmadı. Devletler bir gün içeresinde bu noktaya gelmedi. Her şey süreç içerisinde oldu. Zamanla teknoloji kültürü ve hukuku oturacaktır." (HA)