Müge Ayan Ceyhan ve Dilara Koçbaş'ın kaleme aldığı "Göç ve Çokdillilik Bağlamında Okullarda Okuryazarlık Edinimi" başlıklı rapor yayımlandı.
Aynı adlı uluslararası projenin Türkiye ayağının araştırmacıları ve yazarları olan Ceyhan ve Koçbaş raporda, projenin öne çıkan bulgularını Türkiye'nin toplumsal bağlamı içinde ele aldı.
2007-2011 arasında gerçekleştirilen çalışma göç ve çokdillilik kavramları üzerine şekillendi, Türkiye'de yaşanan içgöçün ve Türkiye'nin çokdilli yapısının eğitim süreçlerine etkisi üzerine odaklandı.
İçgöçün sonuçları
Çalışma boyunca ele alınan örneklem grubunda (Sabiha Necipoğlu İlköğretim Okulu), çokdilli ve tekdilli öğrencilerin genel akademik başarı seviyeleri itibarıyla birbirilerine karşı üstünlükleri saptanmadı. Ancak eğitim hayatının başındaki birinci sınıf öğrencilerinin en başarısızları çokdilli gruptan çıktı.
Yazarlar bu durumu açıklarken evdeki okuryazarlık pratiği ile okuldaki pratik arasında benzerlik olan öğrencilerin daha çabuk ilerleme sağlayabildiği, aksi durumda öğrencilerin okuldaki pratiklere uyum sağlamakta zorlandığı saptamasının altını çiziyordu.
Bir başka ifadeyle, evinde farklı bir dil konuşulan, okula başladığında Türkçesi yetersiz olan çocukların eğitimde daha fazla başarısız oldukları ortaya çıktı.
Bu noktada dikkat çekilen bir nokta da sosyoekonomik faktördü. Eğitim seviyesi düşük ve temel sosyal hizmetlerden mahrum ailelerin çocuklarının okuldaki başarısı bu durumdan olumsuz etkilendiği belirtildi. Göç alan bölgelerde çocuk işçiliğin yaygınlığı, buna bağlı olarak da okulda devamsızlığın arttığı vurgulandı.
Tektipçi eğitim barışa engel
Buradan hareketle şu saptamalara yer verildi:
Çokdilli eğitim, birinci dili toplumun hakim dilinden farklı olan bireylerin ihtiyaçlarına cevap vermek potansiyeli taşır; çokdilli çocukların sosyal yoksunluklarını aşmada önemli bir faktördür.
Ayrıca çokdilli eğitim modeli hakim dili konuşan tekdilli nüfusun da diğer dillere ilgi duymasını sağlaması bakımından yararlıdır.
Türkiye'nin "çokdilli ve çoketnili yapısını görmezden gelen tektipçi mevcut eğitim sisteminin yol açtığı olumsuz sonuçlar barışçıl bir toplum yaratmanın önünde engel oluyor. Çokdilli eğitim farklılıkların bir arada yaşayabildiği barışçıl bir toplum tahayyülünün merkezinde yer alır.
Ayrımcılığı derinleştiriyor
Araştırmada mevcut eğitim sisteminin, saha çalışmasının yapıldığı Sabiha Necipoğlu İlköğretim Okulu'ndaki yansımalarına da değinildi. Buna göre, öğrencilerin büyük bölümü çokdilli olduğu halde eğitim pratiğinin tekdilli oluşu bir dizi sorunu beraberinde getiriyor:
Çocukların birinci dilinin hiçbir şekilde telaffuz edilmemesi hem dersleri hem ders dışı pratikleri etkiliyor. Özellikle çokdilli birinci sınıf öğrencileri dersleri izlemekte zorlanıyor. Türkçe yeterliliklerine güvenemedikleri için suskun kalıyor.
Öğretmenler çokdilli öğrencilerin teneffüslerde dahi kendi dillerinde iletişim kurmalarını engelliyor. Oysa bilimsel araştırmalar çokdilli öğrenciler yeni diller edinirken birinci dilde edindikleri becerilerden faydalandığını gösteriyor Çokdilli bir eğitim ortamı, çocuklara kendi dil ve kültürlerinin yer bulduğu uygulamaları ve dolayısıyla eğitim kazanımlarını arttırıyor.
Birinci dili Türkçe olmayan çocuklar eğitimde dezavantajlı kaldığı ve okulda çevreleriyle iletişimleri kısıtlandığı için ayrımcılığa uğruyor. Sosyoekonomik faktörlerin etkisi bu ayrımcılığı derinleştiriyor.
Bu ayrımcılığı bir de toplumsal cinsiyet faktörü eklenince kız çocukları için engeller aşılamaz boyuta geliyor.
Önyargılar
Araştırmada vurgulanan noktalar bunlardan ibaret değil. Birkaçını sıralamak gerekirse...
* İkinci bir dil öğreniminin çocuğun kafasını karıştırdığı yönündeki anlayış dayanağı olmayan bir algı. Bilimsel araştırmalar çokdilliliğin çocuğun zihinsel kapasitesini geliştirdiğini gösteriyor.
* Öğretmenlerin birinci dili Türkçe olmayan çocuklara eğitim verebilecek bir eğitim almamış olması çokdilli çocuğu dezavantajlı konumda bırakıyor.
* Okuldaki aktörler dış gruplara karşı olumsuz önyargılar içinde olabiliyor. Araştırmada saha çalışması yapılan okulda yetişkin bir aktörün "Kürtçenin uğultu haline gelmesi"nden duyduğu rahatsızlığı yumruğunu masaya vurarak "Oğlum bir Türkçe konuşun" diye bağırarak ifade etmesi ayrımcı dilin çatışma potansiyelinin yansımalarından bir olarak değerlendiriliyor.
* Çokdilli eğitim deneyimleri yeterince incelenmiyor. Ermeni okulları Türkiye'de bu deneyimin incelenebileceği okullar arasında.
Lozan Anlaşması'na göre azınlık olarak tanımlanan grupların kendi dillerinde eğitim hakkına sahip olduğu halde dillere karşı hiyerarşik yaklaşımdan etkileniyor. Bazı veliler çocuklarının birinci dillerini öğrenmesine öncelik vermiyor. Toplumsal olarak geçerli ve hakim dil Türkçede eğitim görmesini, ikinci dil olarak İngilizceyi öğrenmesini yeğliyor. Çokdilli eğitim kurumları Türkiye'de konuşulan dillerin yaşatılmasına da hizmet edecektir. (YY)
Göç ve Çokdillilik Bağlamında Okullarda Okuryazarlık Edinimi, Müge Ayan Ceyhan - Dilara Koçbaş , İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Aralık 2011