Şu anki savaş, İsrail'in daha fazla yönetmek istemediğini ilan ederek, tek taraflı olarak çekildiği bölgelerde gerçekleşiyor. İsrail Lübnan'dan 2000 Mayıs'ında, Gazze'den de 2005 Ağustos'unda çekilmişti. Seçim kampanyasının en önemli parçası olarak yeni başbakan Ehud Olmert -yine tek taraflı olarak- Batı Şeria'nın bazı kısımlarından çekilmeye niyetli olduklarını ilan etmişti. Bütün bu beyanlara rağmen, bugünkü savaş, karşı taraf ile anlaşma olmadan böylesi bir geri çekilmenin kendi kendini baltaladığını kanıtlıyor.
Bu geri çekilmelerin her birinin gizli bir stratejik amacı vardı. Lübnan'dan geri çekilme Suriye'nin himayesindeki Hizbullah'ın varlık nedenini ortadan kaldırmayı böylece İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki işgalinin devamını amaçlıyordu. Gazze'den geri çekilmeyle amaçlanan yerleşim birimlerinin konumlandırıldığı Batı Şeria parçalarının ilhakına karşı gelecekteki muhalefeti yumuşatmaktı.
Şu anki kriz İsrail'in kapsamlı bir çözüm aramayı reddetmesinden kaynaklanıyor. Kökten dinci hareketler güç kazanırken, İsrail Arap dünyasındaki ayrılıklardan yararlanmayı tercih ediyor. Bu hareketlerin yükselişi daha sonra, "konuşacak hiç kimse yok" bahanesini meşrulaştırmak için kullanılıyor. Kehanet kendisini yerine getiriyor.
İsrail'in, işgal ettiği ve yerle bir ettiği bölgelerden, bu bölgelerde yaşayan insanların geleceğine dair hiçbir sorumluluk almadan kaçması sadece çatışmayı derinleştiriyor. İsrail bazı meselelerin hesabını verme konusunda hiç istekli değil: Müzakere masasından niçin kaçıyor? Komşularının ekonomik ihtiyaçları ve güvenlik gereksinimleri gibi haklarını niçin kabul etmiyor? Ona, diğer tarafta yaşayan insanları hesaba katmadan sınırlarını istediği gibi belirleme hakkını veren nedir?
Baş aktörler haline gelen Hamas ve Hizbullah ise İsrail'in politikalarına şükrediyorlar. Onlar da şiddet kullanarak siyasi kazanımlar elde etmeye çalışıyorlar. Her iki durumda da amaç, İsrail geri çekilmelerinin arka planında ortaya çıkan iç problemlerin üzerinin örtülmesi.
İsrail'in Gazze'den geri çekilmesi aslında Hamas'ın seçim zaferine katkıda bulundu, fakat bu başarı seçimin galibinin kafasını karıştırdı. Bu durum Hamas'ı bir hükümet olarak görevini yerine getirmek ve silahlı direnişe devam etmek arsında seçim yapmaya zorladı. Hamas hem yönetmeye hem de savaşmaya karar verdi. Sonuç, stratejiden yoksun bir dizi askeri macera oldu.
Hizbullah da ağır bir siyasi kriz ile karşı karşıya. Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi ve parlamento seçimlerinde muhalefetin zaferi, Hizbullah'ın bir silahlı milis gücü olarak yola devam etmesini zora sokuyor. İsrail'in uluslararası sınırlarına çekildiği şu durumda bir direniş hareketine ihtiyaç olmadığını iddia eden yeni Lübnan hükümeti, bu milis gücünden kurtulmak istiyor. Bu iddia, sadece Suriye'nin [Lübnan'dan] çekilmesi değil aynı zamanda Hizbullah'ın silahsızlandırılması çağrısında bulunan BM Güvenlik Konseyi'nin kararıyla uyuşuyor.
Ne Hizbullah ne de Hamas "kaliteli" saldırılarını gerçekleştirmeden önce kendi halkları arasından bir unsurla görüş alışverişinde bulundular. Fakat onlar, Lübnan ve Filistin yönetimlerinin [bu] sonuçları kabul etmesini bekliyorlar. İsrail bu hassas durumu görüyor. İsrail, saldırılarıyla, direniş hareketlerini diğer politik hareketlerden ve aslında genel olarak kitlelerden ayırmaya çalışarak, içteki bölünmeleri derinleştirmeyi amaçlıyor.
Bu iki cepheli savaş, şüphesiz ki, bölge çapında siyasi yenilgilerle sonuçlanacak. Halklarını yanılsamalarla kandıranlar er yada geç bir siyasi bedel ödemeye zorlanacaklar. Bu, Irak'ın işgalinden bu yana ABD Başkanı George W. Bush'un başına gelen şey. Bu, halkını kurtuluş vaadi ile kandırdıktan sonra, Yaser Arafat'ın başına gelen şey. Bu, "içinde yaşamanın eğlenceli olacağı bir ülke" için söz veren fakat bunun yerine, yükselen yıkım sarmalına yalnızca başka bir halka daha ekleyen İsrail hükümetinin başına da gelecek. (TK)
* İsrailli Marksist-Leninist parti Demokratik Eylem Örgütü'nün metnini sendika.org Türkçeleştirdi ve yayınladı. Vurgular bianet tarafından eklendi.