Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreter Yardımcısı Perihan Sarı'yla, basında "Tek Çatı" yasası olarak bilinen Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yasasını ve hükümetin sosyal güvenlik reformu olarak sunduğu paketi konuştuk.
Bu paketin tartışılmasıyla ilgili sosyal tarafların yer aldığı bütün süreçlerde DİSK'i temsil eden Sarı, bütün sosyal güvenlik sisteminden sorumlu olacak kurumun özerk olmamasının büyük bir sorun olduğunu, paketle kurulacak sosyal güvenlik sistemininse büyük açıklar vererek toplumsal bir parçalanmaya yol açacağını söyledi.
Sarı: "Tek Çatı" SSGS'nin zemini
|
"Sosyal Güvenlik reformu, başlangıçta 4 yasa olarak tasarlanmıştı.
* Emeklilikle ilgili Sosyal Sigortalar yasası,
* Sağlık hizmetleriyle ilgili Genel Sağlık Sigortası (GSS) yasası,
* Tek Çatı denen SGK yasası,
* Sosyal yardımları kapsayan Primsiz Ödemeler yasası.
Geçen yıldan itibaren, ilk ikisi birleştirildi ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yasa tasarısı haline geldi. SGK, ayrı bir tasarı olarak kaldı. Primsiz ödemeler tasarısıysa, henüz komisyonlara veya Meclis'e gelmedi."
Sarı, SGK'nin SSGSS'nin işlerliğini sağlayacak olan kurumsal mekanizma olduğunu söylüyor.
"Tek çatı, aslında SSGSS'nin atıfta bulunduğu uygulama kurumu. Bu nedenle, önce bu yasa çıkarıldı. SSGSS çıktığında, uygulayacak kurumun hazır olması isteniyor."
"Bu yasayla gelen en temel değişiklik şu: Özel sandıklar da dahil, tüm çalışanlar tekil bir sosyal güvenlik kurumunun çatısı altında topluyor. Mevcut 3 ayrı kurumun, yani SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı yapıları, zaman içinde birbirinin içine geçecek. Bu, 2007'de yürürlüğe geçecek.
"Yapı bir de bilgi işlem altyapısıyla, herkese bir sosyal güvenlik numarası verilmesini öngörüyor. Hükümet, böylece, kişilerin sosyal güvenlik süreçlerini izlemenin kolaylaşacağını söylüyor."
Sarı: Özerk olmayan SGK özel sektöre fon aktarma aracı olacak
Sarı, SGK'nin en büyük zaafının özerk olmamasından kaynaklandığını söylüyor.
"Kurum başkanından başlayarak, bütün hiyerarşik yapı siyasi otoriteye bağlı. Oysa, sosyal güvenliğe ilişkin politikalardan ve bunların yönetiminden sorumlu bir kurum, siyasi otoriteden bağımsız olmalı. Toplumun çıkarlarını ilgilendiren politikalarda, günlük politikalardan doğrudan etkilenmemeli.
"Bu durum, sosyal güvenlik politikalarının sürdürülebilirliğini olumsuz etkiler. Örneğin siytasi iktidarların eğilimli olduğu, bir grup için af çıkarmak, işveren yararına düzenleme yapma, prim afları, faizlerden indirim gibi gündelik etkilere açık hale gelir."
Sarı, SGK'nin, bütün sosyal güvenliğin yönetiminden sorumlu olduğu için, dev bir bütçenin yönetiminin de bu kurumda olacağını söyledi.
"SGK, Türkiye'nin toplam bütçesinden sonraki en büyük bütçeyi yöneten kurum olacak. Bu bütçeyi sağlıkla ilgili harcamalar ve emeklilik fonları oluşturuyor.
"Sağlıkla ilgili giderlerin kime kanalize edileceği, hizmetin nasıl satın alınacağını belirleyecek. Kamu ihaleleri hep bir kesime kaynak aktarmak olarak kullanılır. Özelleştirme politikaları da bunun aracı olur. İşte bütün bunların denetimi için SGK'nin özerk olması gerekir."
Emek Platformu'nun raporuna göre, 1990-2003 arasında, Bütçe'den SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı'na yapılan transferlerin hazine faiziyle güncellenmiş değeri 404 katrilyon TL.
"SGK'nin açık vermesi kaçınılmaz"
Sarı, "Tek Çatı" yasasının etkilerini çalışanların, emeklilerin tek başına hissetmeyeceğini, asıl etkinin "kurumun içini dolduran emeklilik ve Genel Sağlık Sigortası düzenlemeleriyle görüleceğini" söyledi.
Sarı'ya göre, SGK'nin sağlık alanındaki en önemli yetkileri şunlar:
* Tedavi yöntemlerini, kimlerin hangi sağlık hizmetlerinden yararlanacağını belirleme
* Hangi sağlık hizmetlerin satın alınacağını belirleme
Sarı, Genel Sağlık Sigortası sisteminin kurgusunu ve SGK'nin neden açık verecek olduğunu şöyle özetliyor:
"Primler, çalışan kayıtlı kesim üzerinden alınacak. GSS primleri ve sistemden yararlanıldığında ödenen katkı payları bir fonda birikecek. Bu havuz, Türkiye genelindeki tüm nüfusun yararlanacağı bir fon olacak. Sonuçta, yaklaşık 10 milyon kişi, 70 milyonu finanse etmeye çalışınca, sistem büyük açık verecek.
Sistem zorlandığı oranda da sağlık hizmetlerinin niteliği kötüleşecek; verilen sağlık hizmeti sınırlanacak."
Sarı'ya göre, bu sürecin sonucu yeniden kayıt dışına yönelmek ve keskin toplumsal sağlık sorunları olacak.
"Herkesin yararlanabileceği sistem, aslında herkesin en altta eşitlendiği bir sağlık sistemi olarak ortaya çıkacak. Bunun sonucunda, olanağı olan insanlar, özel sağlık sigortasına yönelecek. Bu da GSS'den kaçışa neden olacak. Kayıt dışı yeniden ortaya çıkacak. Sosyal sigorta niteliğindeki sigortalar, yine en kötü sistemlere dönüşecek.
"Sonuçta, kaynaklarımız özel sağlık sigorta sistemine ve ilaç tekellerine aktarılacak."
"Kurumun kabul etmediği sağlık hizmeti karşılanmayacak"
Sarı, SGK'nin karşılanacak sağlık hizmetleri paketini de belirleme yetkisine sahip olmasının olumsuzluklarını da şöyle açıkladı:
"Temel teminat paketini yasa metninde satır aralarına gömdüler. Diyelim hastaneye gittiniz.. Doktor size bir tedavi önerdi. Kurumsa, 'ben bu yöntemi kabul etmiyorum, kabul ettiğim bu' diyerek doktorun önerdiği yöntemi karşılamayabilecek. Kabul ettiğinin dışındaki yöntemleri ödemeyecek. 'Aspirinde eşitlenenler' grubu oluşacak.
"Çok ciddi sağlık sorunlarıyla, toplumsal parçalanmayla karşılaşacağız. İnsanlar, hastane ölçeğinde, yeniden sınıflandırılacaklar."
"BAĞ-KUR modeli yaygınlaştırılıyor"
GSS sisteminin, zaten büyük açık veren BAĞ-KUR sistemini yaygınlaştırdığını söyleyen Sarı, bunu şöyle özetledi:
"GSS modeli, BAĞ-KUR'luların şimdiki modeline benziyor. BAĞ-KUR'lular, ayrıca sağlık sigortası primi ödüyorlar. Ödedikleri miktarsa, hiçbir zaman sağlık giderini karşılamıyordu. Büyük oranını devlet finanse ediyordu. Şimdi bu da sınırlanarak, tüm nüfusa yaygınlaştırılıyor. İnsanların gönüllü olarak prim ödemesini gerektiren sistemin sürekliliği mümkün değil."
Emek Platformu raporunda, bu konuya ilişkin söylenenlerse şöyle:
"Bugün 5 milyondan fazla BAĞ-KUR sigortalısı, prim ödeme yükümlülüklerini yerine getirmediğinden, sistemden çıkarılmıştır ve sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadır. GSS sonrasında, prim ödeme güçlüğü içine düşecek insanların sayısında artış söz konusu olduğunda, sisteme ek kaynak aktarılamadığı için, sağlanacak hizmetin kapsamı daralacak ve tüm sistem içindekileri olumsuz etkileyecek bir sonuç ortaya çıkacaktır."
"Bu sistemle ortalama ömür zaten artamayacak"
Sarı, emeklilik yaşının artmasına ilişkin de şunları söyledi:
"Emeklilikle ilgili yaşı yükseltirken, dayanak, ortalama yaşam süresinin artmakta olduğu öngörüsü: Ancak GSS'nin doğurduğu sağlık sorunlarıyla, 65 yaş ortalama yaşam süresinin sınırlarında olacak muhtemelen. Sağlık tablosu öyle kötüleşecek ki, ortalama yaşam ömrünün uzaması pek mümkün değil. Sosyal güvenlik sistemi 'doğal seleksiyon'u içerecek." (TK)