Beşiktaş Balmumcu'daki ATV-Sabah binası önündeki "Bu iş yerinde grev vardır" pankartı, artık grev yapan kimse kalmasa da orada duruyor. Bunun nedenini, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, gazeteci Mete Öztürk ve Ender Ergün'e sorduk.
Grev, 13 Şubat 2009'da TGS'nin hukuki girişimleri sonucunda ATV, Sabah gazetesi ve bazı dergilerin bağlı bulunduğu Turkuvaz Medya Grubu'nda başlamıştı.
Sembolik olarak önemi büyüktü çünkü Türkiye tarihinde bir basın kuruluşu 29 yıl sonra ilk defa grev kararı almıştı. Tarihteki son grev, Ziya Sonay'ın başkanlığındaki TGS'nin 12 Eylül 1980 Askeri darbesinin son verdiği Banknot Matbaası greviydi.
TGS'nin açtığı davaların çoğu lehte sonuçlandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki (AİHM) dava ise sürüyor. Artık grev yapan kimse kalmadı. Kimse pankartın altında durmuyor ama o pankart, ATV-Sabah binasının önünde bir simge olarak durmaya devam ediyor.
TGS başkanı Ercan İpekçi bianet'in sorularını yanıtlarken, "O pankart orada durabildiği kadar duracak" dedi.
"Merkez medya için önemli bir deneyimdi"
"Grev pankartı, ATV-Sabah binasının önünden kaldırılmayacak çünkü o pankart, TGS'nin Turkuaz işyerlerinde muhatap sendika olduğunu simgeliyor. Muhatap örgüt olmanın getirdiği hakları kullanmamızı sağlıyor. Sendika indirilmesine karar verene kadar ya da pankart hakkında bir mahkeme kararı çıkana kadar orada duracak."
İpekçi, merkez medyada ilk defa böyle bir grev yapıldığını vurgulayarak, bu sürecin hem deneyim açısından hem de sembolik olarak önem taşıdığını belirtti.
"Uzun bir mücadele. Uzun süredir ilk defa Türkiye'deki merkez medya böyle bir deneyim yaşadı. Toplu sözleşme masasına oturuldu. Bir noktaya kadar anlaşmaya varıldı. Ama sonra, parasal konulara gelindi, işveren masadan kalktı. Grev yapanlar üzerinde baskı uygulamaya başladı. Hukuki süreç ilerledi ve lehimize işledi. AİHM'deki dava sürüyor. O pankart orada uzun süre daha kalacak."
"Medyada 'kara liste' hala var"
14 yıl boyunca ATV-Sabah grubunda çalışan ve grevcilerin içinde bulunan Sabah Gazetesi eski spor servisi editörü Mete Öztürk, sonuçlarına rağmen grev kararının doğru olduğunu ve yapılması gerekeni yaptıklarını söyledi. Bunun yanında Öztürk, TGS'yi eleştirerek, sendikanın süreci gerektiği gibi yönetemediğini belirtti.
"Grev yapan kalmadı. Çünkü grevdekiler işten çıkarıldı. Bunun üzerine sendika, 'Çıkarıldınız, tazminat aldınız artık sendikayla bağlantınız yok' diyerek patronla aynı söylem içine girdi. Evet, söyledikleri yasal; ancak hukuka uygun değil. Sadece yasalar uygulansaydı, o zaman sendika da kurulamazdı. Örgütlerin görevi gerektiğinde, yanlış olan uygulamalar üzerinde baskı oluşturarak yasaları, hukuka uygun hale getirmektir. TGS bunu yapamadı; grev amacına ulaşmadı. Grev pankartı hala oradan kaldırılmıyor çünkü kaldırılırsa sendikanın yetkisi düşecek."
"Kara liste diye bir şey maalesef hala el altından da olsa var. Grev yapanlardan çoğu, bende dâhil olmak üzere diğer medya gruplarının insan kaynaklarında kara listedeyiz."
"Bu greve katıldığım için hiç pişman olmadım çünkü doğruydu ve hakkımdı. Yine de itiraf etmem gerekiyor ki bu deneyimden sonra ana akım medyada uzun süre böyle bir girişimde bulunan olmaz."
Greve uzun süre tek başına devam eden Ender Ergün ise, pankartı kaldırmanın sendika için yenilgi anlamı taşıyacağını, sendikayla masaya oturmanınsa yönetim için yenilgi demek olacağını belirterek, durumun çözümsüz olduğunu düşündüğünü söyledi.
"Bu süreç iki taraf için de bir güç mücadelesine dönüştü. Geri adım atmak, yenilgi demek olacak. Bu yüzden, o pankartı uzun süre daha görebiliriz." (IC)