Türk Dil Kurumu’na göre “madun” kelimesi ‘alt’ demekse de, tam tabiriyle toplumdaki hiyerarşinin en alt tabakasında olan kişi anlamına geliyor. Günümüzde mülteciler bu kavramın anlamını en çok üzerinde taşıyan insanlar.
“Madun Konuşabilir mi? (Rajêr Dikare Biaxive?)” belgeseli, Suriye’den kaçak yollarla Türkiye’ye iltica eden Rojavalı Kürt bir ailenin Suriye’deki hayatlarına, Türkiye’ye gelişlerine ve buraya tutunma hikâyelerine odaklanıyor. Belgeselin Yönetmeni Fırat Yavuz, mültecilikte yoğun bir korkuyla yaşandığını ve bu korkunun mülteciyi toplumdan tecrit ettiğini söylüyor ve belgeseli bu tecridin hikâyesi olarak görüyor.
Yavuz, madun olmanın ve madun edilmenin sınırı olmadığını ve herkesin fırsatını bulduğu anda bir yanındaki kesimi ötekileştirebileceğini söylüyor. Yavuz, bu sınırsızlık halinin olaya her zaman dikkatli bir bakış ile bakmayı gerektirdiğini ekliyor.
Türkiye’de mültecilik olgusunun diğer tüm sorunların üzerine çıkan bir mesele olduğunu belirten Yavuz, Türkiye’de öteki düşmanlığının had safhaya çıktığını ve Suriye halklarına ağır düşmanlık beslendiğini söylüyor. Yavuz, Kürt sinemacılar olarak dışarıdan bir bakış açısından ziyade içeriden bir bakış açısıyla olayı göstermek için belgeseli çektiklerini belirtiyor.
Tarlabaşı’nın sorunlarına kamera doğrultmak
Belgesel, Tarlabaşı’nda geçiyor. Yavuz, Tarlabaşı’na bir kameranın girmesinin zor olduğunu söylüyor.
Tarlabaşı’nın önemini şöyle açıklıyor:
“Tarlabaşı şehrin orta göbeği ve oldukça kozmopolit bir bölge. Örneğin, Okmeydanı’nda da bir kesim insan var ama belli bir ağırlıkta popülasyon var. Tarlabaşı’nda ise Asurîler, Türkmenler, Süryaniler, Kürtler, Lazlar var. O kozmopolitlikten biraz yararlanmak istedik. Bir de Okmeydanı o kadar tehlikeli bir bölge değil. Çetelerin cirit attığı Tarlabaşı’nda bu zor dönemde bu konuyu yarmak istedik esasında. ‘Orayı biraz açalım, yıllar sonra Tarlabaşı kamera görsün’ dedik. Aslında biraz derdimiz oydu.”
Fırat Yavuz: “Antifaşist bir sinema yaratmak istiyoruz”
Çiya Film’i fiili olarak kurduklarını söyleyen Yavuz, özerk bir tarzda, belli bir kuruma bağlı olmadan çalışacaklarını söylüyor. Antifaşist bir sinema yaratmak istediklerini söyleyen Yavuz, bu sinema anlayışını şöyle açıklıyor:
“Antifaşist sinemayı keskin söylemlerle değil, herkesin hikâyesini kendisinin anlattığı, madun bakış açısıyla sürdürmeyi düşünüyoruz. Çünkü Türkiye’de kadraj ne kadar siyasal olursa olsun ya da belli sorunları anlatırsak anlatalım oryantal bir kameradan çok fazla öteye gidemiyoruz. Biz bu oryantal noktayı ne kadar bozabiliriz, o egemen alanı nasıl azaltabiliriz noktasında işe yaklaşıyoruz. Çiya Film’in projeleri de bundan sonra bunun üzerine olacak. Belgesel olacak, uzun metraj niyetimiz var ama bunun için fonlara ve Türkiye’de insanların desteğine ihtiyacımız olacak. Çünkü biz bakanlıkla çalışmamayı tercih ediyoruz. STK’ların, çevremizdeki dostlarımızın, sinemacıların, sivil insanların desteği Çiya Film çalışmalarının da belirleyicisi olacaktır.”
Yavuz, Çiya Film’in bilgi merkezli varsayımlarla değil gerçek yaşam deneyimleri ile iş yapacağını söylüyor.
Madunun bakış açısından
Belgeselin Yapım-Yönetim Asistanı Hüseyin Yıldız, Beyoğlu’nda sıklıkla gezilmesine rağmen iki sokak ötede nelerin yaşandığını kimsenin bilmediğini belirtiyor. Yıldız, entelektüel bakış açısı ile değil madunların bakış açılarıyla seslerini duyurmaya çalıştıklarını söylüyor.
Çekim aşamasını Yıldız şöyle anlatıyor:
“Belgeselin içinde de geçiyor. ‘Bunlar yabancı değiller. Yüzümüzü gösterebiliriz.’ noktasında o ilk baştaki çekingenliklerini attılar. Sonra bir başka yerde de ‘eğer televizyonda gösterirseniz kıyameti koparırım’ diyerek içindeki korkuyu da açığa çıkardılar. Zaten zar zor kaçak yollarla geldikleri Türkiye’den tekrar savaşın ortasına dönmek istemiyor bu insanlar ve o korkuyu da yansıtıyorlar. Hem yapım sürecinin başlangıcında hem de yapım süreci aşamasında biz bunu kırabilmek için uğraştık ama onlar da bize güvendiler ve sonrasında herhangi bir sorun olmadı. Aslında gösterime bile gelebilirlerdi eğer işlerinden zaman bulabilselerdi.”
Emin Doğan: “O süreci yansıtabilmek çok zor”
Belgeselin Görüntü Yönetmeni Emin Doğan ise çekim aşamasının zor geçtiğini ekliyor ve şöyle anlatıyor:
“Zordu çünkü konuşmak istemediler. Onları konuşturmak bizi biraz zorladı. Tabi onların da dünyasına girdiğiniz zaman aslında yabancı insanlar değil. Sadece Suriye’nin Kürtlerinden. Biz de buranın Kürtleriyiz. Çok da bir farkımız yok. Belki biz buraya kendimizi daha ait hissediyoruz. Onların buraya alışma süreçleri, tutunmaları daha zor. O süreci yansıtabilmek, çekebilmek gerçekten çok zor. Ne kadar çabalarsan çabala hiçbir zaman tam anlamıyla olmuyor. Biz, mümkün mertebe onların o sıkıntılarını, isteklerini, beklentilerini yakalamaya çalıştık.”
Belgeselin yapım koordinatörü Funda Danışman, kurgucusu ise Aynur Özbakır. (EA/HK)
Fotoğraflar: Çiya Film