İstanbul Bağdat Caddesi’nde 19 yaşında üniversite öğrencisi bir kadına tecavüz eden C.A.’nın "cinsel saldırı" ve "nitelikli gasp" suçlarından 33 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasına bugün başlandı.
Tecavüze maruz kalan kadının avukatı Nuray Ünal, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın müdahillik talebine itiraz etti; Bakanlığın olayın mağduru değil, suçlu konumunda olduğunu söyledi. Mahkeme Bakanlığın müdahillik talebini kabul etti.
Tutuklu sanık C.A., susma hakkını kullandı. İlaç kullandığını söyleyen tanığın yazılı ifade vermesine karar verildi.
Duruşma için feministler ve kadın örgütleri de adliyedeydi.
Bir sonraki duruşma 6 Mayıs Saat 10.00'da görülecek.
“Bakanlık hakkında tazminat davası açacağız”
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın müdahillik talebine itiraz eden avukat Ünal, müvekkili hakkında yapılan “Gece dışarıda ne işi varmış”, “Alkollüymüş”, “Bakire değilmiş” şeklindeki haberleri hatırlatırken, itiraz dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:
“Oysa ki 6284 nolu yasada, şiddet mağdurunun kendisine yönelik hakaret, aşağılama, küçük düşürücü davranışlardan korunması teminat altına alınmıştır.
“İlgili Bakanlık müvekkil hakkındaki küçük düşürücü söz ve yazılarla ilgili hiçbir işlem yapmayarak yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Bakanlığın izlediği bu politika, kadına yönelik şiddeti ve tecavüzü önleyen değil, bilakis ‘baskı ve tehdit’ unsuru haline getiren bir politikadır.
“Bu nedenle bakanlığın davaya müdahil olma talebini kabul etmeyecek ve alçak saldırıyı ve suçu değil, müvekkilin özel hayatını gündeme getiren yazı ve yorum sahipleri ile hizmet kusuru işleyen idare ve Bakanlıklara tazminat davası açacağımızı bildiriyoruz.”
Feministler: Bu dava hepimizin
Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu, duruşma öncesi adliye önünde bir açıklama yaparak “Buradayız çünkü bu duvarların arkasında yükselen erkek adalete güvenmiyoruz” dedi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“ Taciz ve tecavüzün meşrulaştırıldığı, 1 kerenin mazur görüldüğü, fetvalarla cinsel istismarının önünü açan bu sistemin; farklı gibi görünse de biri diğerinin aynı ya da biri diğerini besleyen olayların yaşanmasına ve kadınlara yönelik cinsel şiddetin, kurgusu bile değişmeden tekrarına ortam oluşturmasından, doğrudan uygulayıcısı olmasındandır.
“Tecavüz olayları münferit vakalar değildir, yaşamımızın her alanında karşımıza çıkan erkek şiddetinin ta kendisidir. Erkekler; kadınların yaşam biçimleri, davranışları, kıyafetleri vb yüzünden değil erkek egemenliğinden güç alarak tecavüz suçunu işlerler. Biz, erkek egemen düzende tokattan cinayete; cinsel tacizden tecavüze kadar erkek şiddetinin nedeninin erkeklik olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bizler bu davada tarafız. Bunun bir parçası olarak da bugün kampüslerden, sokaklardan, meydanlardan yükselttiğimiz isyanımızla; Nevin’den, Çilem’den ve yaşamını savunan tüm kadınlardan aldığımız dirençle buradayız.
“Erkek adaletin karşısında kadın dayanışmasını yükseltmek ‘Bu dava hepimizin!’ demeye geldik. Gece kaçta nerde, nasıl olacağımızı sorgulayan erkek zihniyete karşı geceleri, sokakları terk etmediğimiz gibi, erkek adalet karşısında gerçek adaleti sağlayana kadar davalarımıza da sahip çıkacağız.” (ÇT)