Uluslararası Af Örgütü'nün 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gözaltılar sırasında işkence yapıldığı iddiası ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun kaldırıldığı, dolayısıyla inceleme yapacak kurum olmadığı ifadesi üzerine Adalet Bakanlığı iddiaları yalanlayarak Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nun varlığından söz etti.
Şimdi faaliyette olup olmadığı tartışılan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'na giden yolda daha önce de çok tartışma olmuştu.
STÖ'lerin uyarıları
Mart 2016’da sivil toplum örgütleri (STÖ) ortak bir bildiri yayınlayarak o sırada Meclis'te görüşülmesi planlanan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanun Tasarısı ile insan haklarının korunamayacağını duyurdu.
“Bizler, Türkiye’de insan hakları, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik için çalışan sivil toplum örgütleri olarak, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı ile sunulan yapının ve öngörülen çerçevenin, gerekçesinde belirtilen amaç ve işlevi gerçekleştirme imkanı olmadığına dikkat çekiyoruz!”
STÖ’ler aynı bildiride, yasal düzenlemelerin, bu alanlarda çalışan STÖ’lerin geniş çaplı katılımı ile Meclis komisyonlarında yeniden ele alınması ve “ayrımcılık riski altında bulunan grupların ihtiyaçlarına, Türkiye’nin yükümlülüklerine ve uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi” çağrısı yaptı.
STÖ’ler Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanun Tasarısı’nı dört temel noktada eleştiriyor, eksik buluyordu.
* Tasarıda Türkiye’nin uluslararası taahhütlerinde yer alan birçok ayrımcılık temeli dışarıda bırakılıyor (Toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelinde ayrımcılık, sosyal statü temelinde ayrımcılık, çoklu ayrımcılık, mültecilik ve sığınma statüsüne ilişkin ayrımcılık).
* Tasarı STÖ’lerin görüşlerine yer vermiyor.
* Uluslararası standartlar tasarının sadece gerekçesinde anılıyor. Kurum yapısı ve işlevi bu standartlara uymuyor. İnsan hakları ve ayrımcılık konusunda Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerinin gereklerine yer verilmiyor.
* Kurum insan hakları ihlalleri ile ilgili bireysel başvuru almayacak.
Örgütler, tasarıdaki ayrımcılık tanımının ve ayrımcılığa karşı getirilen önlemlerin de eksik olduğunun altını çiziyordu.
Bu ortak bildiriye şu STÖ’ler imza atmıştı: Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği / Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği, Engelli Kadın Derneği, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Grup Genç Kahramanlar, Gündem Çocuk Derneği, Hevi LGBTİ Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, İstanbul Genç Adımlar Derneği, İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği, Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği, Kafkas Dernekleri Federasyonu, Kaos GL, Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği, Pembe Hayat LGBTT Derneği, Roman Hakları Derneği, Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi-RUSİHAK, Sınır Tanımayan Avukatlar ve İnsan Hakları Savunucuları Derneği, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Derneği (STGM), Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği, SPOD, Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği, Türkiye Gençlik Birliği Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türkiye Kadınlar Birliği, Türkiye Özürlüler Eğitim ve Dayanışma Vakfı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi.
“Amacından uzak”
Şubat ayında da Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, İnsan Hakları Araştırmaları Derneği, İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanun Tasarısı hakkında yayınladıkları ortak açıklamada, tasarının “insan haklarının korunması amacından uzaklaştığını” vurguluyordu.
“Mevcut Kanunda var olan Paris Prensipleriyle uyumsuzluğu koruyan ve dahası bütünüyle insan haklarının korunması amacından uzaklaşan bu tasarı hükümsüzdür.
“Bizler dahil hiçbir kesimle paylaşılmadan, kapalı kapılar ardında hazırlanan, tüm itiraz ve eleştirileri değersizleştiren, üstüne üstlük ulusal önleme mekanizması işlevini de yasaya dayalı gerçekleştiriyormuş gibi davranarak, ev ödevini yerine getirdiği yanılsamasını yaratan bu tasarının geri çekilmesi gerekmektedir.”
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
STÖ'lerin itirazlarına rağmen TİHEK Nisan 2016’da yasalaştı
Tasarı 6 Nisan 2016’da TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi ve ilgili yasa 20 Nisan 2016’da Resmi Gazete’de yayınlandı.
Kurul ve yapısı
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) karar organı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu. Yasaya göre biri başkan, biri başkan yardımcısı olmak üzere 11 üyeden oluşacak kurulun sekiz üyesi Bakanlar Kurulu, üç üyesi cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor.
Kurul üyelerinin görev süresi dört yıl.
Bakanlar Kurulu’nca seçilecek bir üye Yükseköğretim Kurulu tarafından insan hakları alanında çalışmalar yapan öğretim üyelerinden önerilecek iki aday arasından belirleniyor.
Diğer yedi üye ise insan hakları alanında çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, akademisyenler, avukatlar, görsel ve yazılı basın mensupları ve alan uzmanlarının göstereceği adaylar veya üyelik başvurusu yapanlar arasından belirleniyor.
Kurula üye olabilmek için kurumun görev alanındaki konularda bilgi ve deneyim sahibi olmak, herhangi bir siyasi partinin yönetim ve denetim organlarında görevli veya yetkili bulunmamak, en az dört yıllık lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olmak, kamu kurum ve kuruluşlarında, uluslararası kuruluşlarda, sivil toplum kuruluşlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında ya da özel sektörde toplamda en az 10 yıl çalışmış olmak şartları aranıyor.
Kurulun başkanı ve üyeler için soruşturma yapılması, başbakan veya görevlendireceği bakanın iznine tabi.
Kurula üyelik için başvuru duyurusu 2 Mayıs 2016’da yapıldı ve 2 Haziran 2016’ya kadar süresi olduğu bildirildi. O zamandan beri kurul üyelerinin atandığına ilişkin bir açıklama yapılmadı.
Türkiye İnsan Hakları Kurumu
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kurulmadan önce Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) vardı. Yeni kurulan kurum halen eski kurumun adıyla açılan internet sitesini kullanıyor.
Sitedeki logonun altında yer alan “Türkiye İnsan Hakları Kurumu” yazısı değişmiş değil.
Zaten sitede yer alan başkan, ikinci başkan ve üyelerin bilgileri de haklarında yazılan "2013'te başkanlığa seçildi" gibi ifadelerden anlaşılacağı gibi TİHK'e ait.
TİHK 21.06.2012 tarih ve 6332 sayılı kanunla kurulmuş, aynı kanunun 2’inci maddesiyle de Başbakanlığa bağlı önceki birimlerin varlığına son verilmişti.
“İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek İhtiyari Protokol”ün Türkiye bakımından onaylanması süreci 27 Eylül 2011 tarihinde tamamlanmıştı. Bu protokolle; her taraf devlet tarafından, ulusal düzeyde, işkence ve diğer zalimane, gayriinsani veya küçültücü muamele veya cezanın önlenmesi için bir ya da birden çok ulusal önleme mekanizması kurulması taahhüt ediliyordu.
Türkiye’de sözkonusu taahhüt kapsamında, 28 Ocak 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye İnsan Hakları Kurumu ulusal önleme mekanizması olarak belirlenmişti.
TİHK’nin yapısı
Merkezi Ankara’da olan kurum Başbakanlıkla ilişkiliydi ve yurtiçinde ve sayısı ikiyi geçmemek üzere yurtdışında büro açabilme yetkisi vardı.
TİHK’nin görev ve yetkileri şöyle tanımlanıyordu:
“Kurum, insan haklarının korunmasına, geliştirilmesine ve ihlallerin önlenmesine yönelik çalışmalar yapmak; işkence ve kötü muamele ile mücadele etmek; şikâyet ve başvuruları incelemek ve bunların sonuçlarını takip etmek; sorunların çözüme kavuşturulması doğrultusunda girişimlerde bulunmak; bu amaçla eğitim faaliyetlerini yürütmek; insan hakları alanındaki gelişmeleri izlemek ve değerlendirmek amacıyla araştırma ve incelemeler yapmakla görevli ve yetkilidir.”
Kurumun karar organı İnsan Hakları Kurulu ile bir başkanlıktan oluşuyordu. Kurul şimdiki gibi biri başkan biri ikinci başkan olmak üzere toplam 11 üyeden oluşuyordu. Ancak üye yapısı yeni kuruldan farklıydı: Yedi üye Bakanlar Kurulunca, iki üye cumhurbaşkanınca, bir üye YÖK tarafından ve bir üye baro başkanlarınca seçiliyordu. Başkan ve ikinci başkan da kurul üyeleri tarafından seçiliyordu.
Başkanlık ise; başkan yardımcısı, hizmet birimleri ve çalışma gruplarından oluşuyordu.
Başkanlık, kurul kararlarını uygulamakla ve diğer konularda başkana ve kurula yardımcı olmakla görevliydi. (YY)