*TTM'deki çocukların üretiminden
On beş yıldır Tarlabaşı'nda çocukların ve kadınların bir araya gelebilecekleri güvenli alanları kurmak için çalışan Tarlabaşı Toplum Merkezi (TTM), medyadaki nefret söylemi ve hedef gösterme haberleriyle başlayan ve idari ve hukuki yaptırımlarla devam eden bir süreç yaşıyor.
25 Haziran 2021'den bu yana bazı medya organlarının karalama haberlerle hedef gösterdiği dernek, Haziran-Eylül 2021 döneminde çeşitli denetimlerden geçti.
İki dava açıldı
Bu sürecin bir parçası olarak Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği'ne iki ayrı dava açıldı ve merkez kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya.
"Yokluğun tespiti" davasının ilk duruşması yarın (14 Nisan Perşembe) 11.45'te İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görülecek.
Öte yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın düzenlediği iddianame ile İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde ise "hukuka ve ahlaka aykırılık" gerekçeleriyle derneğin feshi davası açıldı. Bu davanın ilk duruşması da 18 Mayıs 2022 tarihinde görülecek. Dava kapsamında dernek hakkında verilen "faaliyetten alıkonulma" tedbir kararı ise 6 Nisan'da TTM'nin başvurusu üzerine kaldırıldı.
"Tarlabaşı bölgesini kriminalize etme çabası"
Başlatılan imza kampanyasında bu hedef gösterme ve açılan davalar, "Tarlabaşı bölgesinin, dernek çalışanlarının ve yönetiminin kriminalize edilme çabası" şeklinde yorumlanıyor.
Kampanyada, "TTM'nin yaşadıkları çocuk hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, ayrımcılık ve yoksulluk üzerine çalışanlar başta olmak üzere tüm sivil topluma yönelik bir tehdittir" ifadesi dikkati çekiyor.
Tarlabaşı Toplum Merkezi Genel Koordinatörü Gökçe Baltacı bu süreçte mahalleli ve ekipçe yaşadıklarını bianet'e anlattı:
Gökçe Baltacı
Nefret söylemi
Medyadaki nefret söylemi ve hedef gösterme haberleriyle başlayan süreci siz TTM çalışanları olarak nasıl karşıladınız, yaşadınız? Ekip denetlemeye ilişkin bilgileri medyadaki haberlerden öğrenmiş...
Nasıl karşıladığımız yanıtını vermek bir yandan hayli zor, diğer yandansa çok açık aslında. Kızgınlık, öfke, üzüntü, umutsuzluk, tedirginlik, direnç, umut ve dayanışmanın verdiği güç... Hepsiyle karşıladık süreci. Bir Haziran günü sabah çok erken saatte telefonum çaldı, gördüm ki bir gazetede manşet olmuşuz. Ama ne manşet... Anlık şokun ardından çok hızlı bir şekilde ekip olarak bir araya geldik, anlamaya ve neyle karşı karşıya olduğumuzu algılamaya çalıştık. Haberde kullanılan dil, nefret söylemleri, çocukluğa ve çocuk haklarına, toplumsal cinsiyete bakış açısı, tam da yıllardır neyle mücadele ettiğimizin karşılığı gibiydi.
Yalan haberler ve hedef göstermeler
Sonra zaten çok hızlı bir şekilde denetim süreçlerine girdik. Aynı gün başlayan denetimler aralıklı olarak ve farklı kamu kurumlarından devam etti Eylül ayına kadar. Bizse tüm bu süreçte ekip olarak hem çalışmalarımıza devam etmeye çalışıyor hem denetim süreçleriyle ilgileniyor hem de uzunca bir süre ardı arkası kesilmeyen yalan haberlere ve hedef gösterilmelere karşı kendimizi ve birbirimizi korumaya çalışıyorduk.
Denetimler ise aslında habersiz yapılmadı elbette. Fakat asıl medyadan öğrendiğimiz hakkımızda "ahlaka ve hukuka aykırılıktan" kapatma davası olduğuydu. Yine aynı medya kanalı ve muhabirinin yaptığı ve yine karalama/ve manipülasyon dolu olan haberinden öğrendik hakkımızdaki davayı. Bunun üzerine avukatlarımız adliyeye gittiğinde tebligata ulaşmış olduk.
"Sivil toplum baskı altında"
TTM'nin yaşadıkları tüm sivil topluma yönelik bir tehdit olarak algılanabilir mi? Nasıl yorumluyorsunuz?
Elbette. Bu coğrafyada hak mücadelesi veren kişi ve kurumlar çok uzun zamandır, çok çeşitli ve farklı sebeplerle susturulmaya, sindirilmeye çalışılıyor. Sivil toplum ise uzunca bir süredir çıkan yasalarla, yargısal süreçlerle ve denetimlerle baskılanmaya çalışılıyor. TTM'nin başına gelen maalesef ilk değil, son olacak mı, onu ise zaman gösterecek.
Geçen günlerde Tarlabaşı Toplum Merkezi'nin yanında olduklarını ileten ve bu adaletsizliğe karşı sessiz kalmayan bazı sivil toplum örgütleri bir imza kampanyası başlattı.
Orada şöyle bir söz söylediler:
"Hepimizi tehdit ediyor"
"Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği örneğinde bugün yaşananların Türkiye'de örgütlenme özgürlüğü alanında yaşanan gerilemenin doğal bir uzantısı olduğunu düşünüyoruz. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği'nin hedef gösterilerek ve yürüttüğü faaliyetler çarpıtılarak kapatılmaya çalışılması, tüm sivil topluma yönelik bir tehdit olarak karşımızda duruyor."
Sivil toplum örgütlerinin başlattığı, "İyi ki Varsın Tarlabaşı Toplum Merkezi" kampanyası için buraya tıklayın.
Ve evet, TTM çok zor bir süreçten geçiyor ama bu adaletsizlikler sivil toplum örgütlerini, hak savunucularını, hepimizi tehdit ediyor. Ayrıca burada şunu da belirtmek isterim, açılan iki davanın yanı sıra, bu davalardan birinde verilen ara kararla TTM'nin faaliyetleri durduruldu. Bu kararı da örgütlenme özgürlüğüne yapılan ağır müdahale olarak görüyoruz.
Her şeyden önce çocuklar
TTM, yoksulluk, ayrımcılık, çocuk hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda 15 yıldır Tarlabaşı'nda çalışıyor. Tarlabaşı'nda yaşayan pek çok insana, çocuğa dokundu dernek bu 15 yılda. Onlar bu sürecin ne kadarının farkında? Nasıl tepkiler alıyorsunuz, gözlemliyorsunuz? Özellikle çocuklar nasıl karşıladı bu süreci?
Tarlabaşı birçok açıdan çok önemli bir semt, tarihiyle, şehirde merkezi konumuyla. TTM ise bu mahalle içinde 15 yıldır "burada herkese yer var" diyerek yoksulluğun, şiddetin, kriminalize edilmenin ve yok sayılmanın ortasında umudu ve barışı büyütmeye çalışıyor. En temelde yaptığı şey aslında bu. O yüzden her şeyden önce çocukların ve kadınların yaşam hakkını savunuyor, bununla birlikte diğer haklarının ihlal edilmemesi için mücadele ediyor.
*Tarlabaşı çocukları Toplum Merkezinde faaliyet sırasında.
"Tüm ekibin kalbini en çok yoran..."
22 Şubat'ta mahkemenin faaliyet durdurma kararı öğrenildiğinde, sürecin belirsizliği sebebiyle TTM çalışanlarının herhangi bir hak mağduriyeti yaşamaması için zorunlu olarak işten çıkışları yapıldı. Ve yaşanılan onca kötü şeyin ortasında tüm ekibin kalbini en çok yoran ise mahalleliyle, komşularla, esnafla, kadınlarla ve çocuklarla bunu konuşmak oldu... Bizim için olduğu kadar onlar için de çok zordu bu konuşma. Tüm şeffaflığımızla ve samimiyetimizle anlatmaya çalıştık olanları. Tabii çocukların yaş gruplarına göre anlatma yöntemlerimiz değişti. Çok şaşırdılar, anlam veremediler. Aslında başta bizlerle ilgili söylediğim tüm duygular onlarda da oldu demek mümkün...
İki senedir pandemi koşullarıyla tam olarak gerçekleştirilemeyen yüz yüze faaliyetlere ne zaman başlayabileceğimiz haberi beklenirken, böyle bir haber vermek zorlayıcı oldu. Pandemi nedeniyle zaten daha da kırılgan hale gelmiş olan mahalledeki koşullarda, şimdi bu hukuki süreçlerle faaliyetlerimizi sürdürememenin getirdiği yük ayrı...
"Adaletle sonuçlanacağını umuyoruz"
Bir faaliyet durdurma söz konusuydu 22 Şubat tarihinden bu yana. Fakat neyse ki 6 Nisan'da tedbir kararına yapılan itirazın değerlendirildiği duruşmada, tedbir kararına yapılan itiraz kabul edildi ve faaliyetten alıkonulma şeklindeki tedbir kararı kaldırıldı. 14 Nisan ve 18 Mayıs tarihlerindeki duruşmaların da adaletle sonuçlanacağını umuyoruz. Bu nedenle bizler daha iyi, umutlu, çocukların haklarının korunduğu, kimsenin kimliğine ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete uğramadığı bir Tarlabaşı ve bir dünya için çalışmaya devam edeceğiz.
Tarlabaşı Toplum Merkezi (TTM) hakkında2006'da yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Beyoğlu Tarlabaşı semtinde kente göçle gelenlerin kent yaşamına eşit katılımını desteklemek amacıyla oluşturulan bir pilot proje olarak başladı. Haziran 2007'de ise Merkez'in çalışmalarının sürdürülebilmesi için Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği'nin kuruluşu gerçekleştirildi. TTM'nin faaliyetleri Dernek tarafından yürütülüyor. TTM, yoksulluk, ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en yoğun şekilde yaşandığı dezavantajlı kılınmış bölgelerden biri olan Beyoğlu-Tarlabaşı'nda, bir toplum merkezi modeli ile faaliyetlerini yürütüyor. Söz konusu sorunların çözümüne yönelik olarak çocuk ve kadınları önceliklendiriliyor. TTM'nin amacı, çocukların ve kadınların tüm haklarına eşit bir şekilde erişebilmelerini desteklemek. Bu doğrultuda hak temelli yaklaşımla koruma, güçlenme ve savunuculuk faaliyetleri yürütüyor ve deneyimini yerelden genele yaygınlaştırmayı amaçlıyor. | |
(AÖ)