Bugün dünyada genetik olarak değiştirilmiş (GM) besin ve ekinlerin savunuculuğunu ABD yapıyor. Avrupa Birliği ise konuya temkinli yaklaşıyor ve GM ürünlere kısıtlamalar getiriyor. GM besin endüstrisinin merkezi konumundaki ABD bu kısıtlamalardan öyle bunaldı ki, sonunda Dünya Ticaret Örgütü'ne başvurarak AB'nin serbest ticareti kısıtladığı için cezalandırılmasını istedi. DTO şikayeti haklı bulursa AB yüz milyonlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalacak; ya da GM ürünlerine pazarının kapılarını açacak.
Nedir bu GM ürün? Bunun savunuculuğunu yapmak niyedir? AB neden GM'ye kapılarını açmaz?
GM tarım ürünü, başka bir ürünün genetik özellikleri ile takviye edilmiş ürün demektir. Yani salataya koyduğun domateste, mesela balık geni bulunması demektir. Bu mühendislik çalışmasının ana argümanı, ürünlere direnç ve ekstra besin değeri kazandırılmasıdır. Öyle bir gen bileşimiyle aşılıyorsun ki domatesi, tarlaya sıktığın ilaç bütün parazitleri öldürürken onu etkilemiyor; tarladan domates fışkırıyor. Bir de bunun üstüne, eskisinden çok daha şahane, besleyici (ve kırmızı, parlak) oluyor bu domatesler.
Tohum, lisans sahibinin mülkiyetinde
GM ürüne olumsuz yaklaşılmasının ise birkaç nedeni var. Birincisi, sağlık açısından neyin ne olduğunun henüz yeterince anlaşılmamış, bilinmiyor olması (ABD bu gerekçeye "bilim dışı" diyor.) İkincisi, GM tohumların dirençli olduğu ilaçlar tarım zararlılarını öldürürken, bir yandan da bu ilaçlara bile dirençli bitki ve böcek türleri ortaya çıkıyor. Kanada'da, GM ekim yapılan tarım merkezlerinde çiftçiler şimdi bu süper dirençli tarım zararlılarından kurtulabilmek için 2,4-D zehiri kullanmak zorunda kalıyorlar.
Söz konusu zehir kullanıldıktan sonra uzun süre doğada kalıyor ve etkisini sürdürüyor. Üçüncüsü, GM ürünlerin insan sağlığına etkisi henüz bilinmemekle birlikte, bazı yan etkiler söz konusu. Mesela Monsanto şirketi tarafından geliştirilen GM soya fasulyelerinin dirençli olduğu glifosatın kanserojen olduğu bundan dört yıl önce "Journal of the American Cancer Society" tarafından açıklanmıştı.
Asıl önemlisi, ekimde kullanılan GM tohumları geliştiren şirket, lisans sahibi olarak bu tohumlar üzerindeki mülkiyet hakkını hep koruyor. Sonsuza kadar! Yani hasattan sonra elde kalan tohumlar üzerinde çiftçilerin mülkiyet hakkı yok. O tohumları tekrar ektiğinde şirkete lisans bedeli ödemek zorunda. Bu, GM tohum kullanan tarım işletmelerini GM ürün geliştiren şirketlerin şubesi haline getiriyor.
"İnsanlar GM tohum olmadığı için değil, fakir oldukları için aç kalıyor"
Sacramento'daki konferanstan hemen önce, 15 Haziran'da Independent Science Panel tarafından 200 bilimsel araştırmaya dayanılarak bir rapor yayınladı. Raporu hazırlayan ekibin yöneticisi, İngiltere merkezli Institute of Science in Society'den Dr. Mae-Wan Ho, "Resmi süreçlere güvenimizi kaybettiğimiz için Independent Science Panel'i oluşturduk" diyor. Raporu hazırlayan ekipte yer alan ve ABD merkezli "Institute for Food and Development Policy"nin yöneticisi olan Dr. Peter Rosset ise, "Bu rapor, genetik olarak değiştirilmiş besin ve ekinlerin sağlık ve çevreye hiçbir zararı olmadığı inancını ortadan kaldıracak" diyor. "Dünya tarımında muazzam bir üretim fazlası var. İnsanlar genetik olarak değiştirilmiş tohum olmadığı için değil, fakir oldukları için aç kalıyorlar.."
Ortalık toz duman. Bir tarafta GM araştırmalarına milyarlarca dolar yatıran ve yatırımlarının karşılığını almak için son kozlarını oynayan Monsanto, Bayer gibi şirketler ve onların dayılığını üstlenen "cumhuriyetçi" ABD hükümeti var. Diğer tarafta, 10 bin yıllık tarım ve hayvancılık geleneğindeki "hasattan kalan tohum, ineğin doğurduğu buzağı çiftçinindir" prensibine can havliyle sarılan çiftçiler var.
Hindistan'daki GM pamuk ekininde yaşanan hüsran gibi (6 Haziran 2003 tarihli BBC haberine göre Hindistan'da GM pamuk ekininde, geleneksel ekine oranla %35 düşük hasat sağlanmış) yüzlerce vakaya da tanık olduktan sonra, "Asıl bilim dışı olan sizlersiniz" diyen bilimadamları var. "Ne üreticimizin mağdur olmasını istiyoruz, ne de bilmediğimiz şeyleri yemek" diyen tüketiciler var. "Hiç olmazsa ürünün üzerinde bilgi olsun. GM mi, değil mi, alan bilsin" diyen ve bu yüzden ABD'nin şimşeklerini üstüne çeken Avrupa Birliği var.
Bir tarafta da, "Dostumuz ABD'nin sabırsızlığını ve sıkıntısını anlıyoruz. Ama bu işi halka da doğru dürüst açıklayabilmemiz lazım" diyerek arabuluculuğa soyunan Tony Blair gibi başbakanlar var.
Bir de, GM tarım ürünleri konusunda bir politika belirlemeye henüz yaklaşamamış olanlar..
Ve, GM meselesini medeniyetin vardığı son aşama, mesela "seks tembeli" muzların hayatını kurtaracak bir mucize olarak takdim eden halkla ilişkiler gazetecileri, onların "haberleri" var..
Sacramento konferansının geride kaldığı bugünlerde, mesela Avustralya'da kıran kırana bir mücadele sürüyor. Bu ülkenin kolza (canola) ekimi yapılan arazileri, tüm dünyada GM tohumla ekim yapılan arazilerin üçte biri kadarı kadar. Bu muazzam GM pazarının ürünlerine açılmasın için Monsanto ve Bayer yırtınıyor; Avustralya'daki eyalet yönetimleri GM tohuma bir yıl daha yasak koyuyor. Bugünlerde, Soğuk Savaş dönemini yıllar önce geride bırakmış bir dünyada ordusuna yılda 336 milyar dolar harcayan (tüm dünyadaki askeri harcamaların %43'ü) ABD'nin Tarım Bakanlığı ise, hükümetlerinin tarım politikalarındaki temel amaçlarını şöyle özetliyor: "Tarımda verimliliği artırarak açlığı azaltmak, kıtlığı sona erdirmek, beslenmede gelişme sağlamak..." (ŞA/EK)
_________________________________________________
Kaynaklar:
* "Tarımda Bilim ve Teknoloji Konferansı"
* George Monbiot, "Let's do a Monsanto", The Guardian
* BBC, "Indian GM cotton a failure":
* Hürriyet, "Yıllardır seks yapmayan muzun nesli tükeniyor":