İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu’nun düzenlediği II. Çocuk Hakları Sempozyumunu çocuk işçiliği paneli ile başladı.
"Gündemimiz Çocuk, Çocuk Haklı" teması ile gerçekleşen sempozyum, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü öncesinde çocuk hakları ve hak ihlallerinin gündeme taşıyor.
İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, Türkiye’de çocuk haklarının geniş alanda ihlal edildiğini belirtti. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim Sen) çocuk haklarında ihlallere dair 23 Nisan'da açıkladığı rapordan veriler paylaşıldı.
Mevsimlik Tarım İşçilerinin Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Derneği kurucusu kuran tıp doktoru Prof. Dr. Zeynep Şimşek mevsimlik tarım işçiliğinin çocuklar üzerindeki etkisini anlattı.
Sosyal hizmet alanında çalışan, aynı zamanda Sosyoloji Mezunları Derneği’nden Özgür Aktükün, sokakta çalıştırılan çocuklar ile ilgili sunum yaptı.
Sempozyumda paylaşılan Eğitim Sen raporunda Türkiye'de çocuk işçi sayısı iki milyona yaklaştığı belirtiliyor. * Çalışan her 10 çocuktan 8'i kayıt dışı olarak çalışıyor. 2017 yıl sonu itibariyle Türkiye nüfusu 80 milyon 810 bin 525 iken, bunun 22 milyon 883 bin 288'ini çocuk nüfus oluşturdu. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2016 yılında 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 20,8 iken, bu oran 2017 yılında yüzde 20,3 olarak gerçekleşti. Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'e göre çocuk işçi 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişiyi, genç işçi 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişiyi tanımlıyor. Yönetmeliğe göre çocuk ve genç işçiler, okula devam edenlerin okula devamları ile okuldaki başarılarına engel olmayacak, meslek seçimi için yapılacak hazırlıklara ya da yetkili makamlar tarafından yeterliliği kabul edilen mesleki eğitime katılmasına engel olmayacak işlerde çalıştırılabilirler. * Sempozyumda 18 yaşına dek herkesin çocuk olmasına karşın yasa ve yönetmeliklerde çocukların yaşlarına göre farklı uygulamalar düzenlenmesine de dikkat çekildi. |
Şimşek: İki mevsimlik işçiden biri çocuk
Zeynep Şimşek, Türkiye’de ve dünyada tarımda çalışanların yarısının mevsimlik işçiler olduğunu, iki mevsimlik tarım işçisinden birinin ise çocuk olduğunu anlattı.
Çocukların çalışmaması gerektiğini belirtirken tarım işçiliğinin çocuklar üzerindeki zararlarının kadının hamileliği döneminde tarım işçisi olarak çalışmasıyla başladığını belirtti.
Tarım işçiliğinin çocuklarda yol açacağı problemlerin arasında göç ve yer değiştirme, işçe suyuna erişememe, barınma olanaklarındaki eksiklikler, eğitim ve sağlık hizmetlerinden uzak kalmayı sıraladı.
“Mevsimlik tarım işçiliğinde göçebe bir hayat var. Barınma alanlarının etrafında su kanalları oluyor. Güneydoğudaki çocuk ölümlerinin birinci sırasında boğulma var. Bu nedenle hayatını kaybedenlerin büyük kısmı da mevsimlik tarım işçiliğinde çalışan çocuklardır.
“Tarımda ilaçlama çok yoğun. Tarım ilacına maruz kalmak, çocukların mental gelişimine zararlıolur. Bu zarar kadının hamileliği döneminde tarım işçisi olmasıyla da çocuklara yansır.”
“Mevsimlik tarım işçiliği iştir”
Mevsimlik tarım işçiliğinin iş olduğunun altını çizen Şimşek, kamu hizmetinin de buna uygun olarak yapılanması gerektiğine dikkat çekti.
“Mevsimlik tarım işçiliği iş olarak kabul edilmeli. Mevsimlik tarım işçisi aileler erkenden işe başlıyor ancak kreşler onların çalışma saatlerine uygun olarak açılmıyor. İhtiyaç temelli düşünmeli. Okul, kreş, sağlık, servis hizmetlerine erişim sağlanmalı.”
Yapılması gerekenler arasında hizmet sunumunun güçlendirilmesini, mevsimlik tarım işçilerinin güçlendirilmesi ve savunuculuk çalışmalarının önemine değindi.
Konuyla ilgili yasal düzenlemelerin bulunduğuna ancak uygulamada sorunlar olduğuna dikkat çekti.
Aktükün: “Çocuk işçi’ demek çalışmalarına meşruiyet kazandırır”
Kavramların önemine dikkat çeken Aktükün, panel başlığında da yer alan “çocuk işçi” kavramına karşı çıktığını anlattı.
“Çocuklara bu ismi kullandığınız andan itibaren çocukların çalışmasına meşruiyet kazandırışınız. O saatten sonra vereceğiniz mücadele çocukların çalışan olarak maruz kaldığı ya da kalma riski oluşturan risklere yönelik sendikal mücadeledir. İşçi ve çocuk kavramının yan yana gelmesine razı olmamalıyız. İşçilik hukuken tanımlanmış bir statüdür hukuken tanımlanmış.”
“Çocuklara işçi demeyin. İşçi dediğiniz andan itibaren elimizi kolumuzu bağlıyorsunuz. Bu çocuklar için çalışma süresi mi talep edeceğiz. Haftalık izin günü talebimizi kime yapacağız? Sendikacı olarak çocuk işçiliği ile mücadele etmek en asli görevimiz.”
“Sokaklar çocuk doğurmaz”
Aynı şekilde “sokak çocukları”, “tinerciler” gibi tanımlamaların yaratacağı sorunlara da dikkat çekti:
“Sokaklar çocuk doğurmaz. Çocukların anneleri babaları var. Belirli sürede de olsa ailelerinin ne yaptığını biliyorlar. En azından senede bir telefon açıyorlar. Sokak çocuğu dediğiniz andan itibaren hayatta sahip olmadıkları tek şeyi onlara kazandırıyorsunuz; kimlik, aidiyet veriyorsunuz.
“Tinerciler’ . Çocuklar kullanmadıkları halde o bezi taşıyor. Çünkü bir aidiyeti simgeliyor. O, seninle olan sınırını gösteren bir simge. Bu tanımlarla bir aidiyet kurdu. Kavramlara dikkat etmek zorundayız çünkü bunlar bizim mücadele hattımızı belirler
“Çalışan ve çalıştırılan çocuklar”
Kavramlardan devam ederek sokakta çalışan ve çalıştırılan çocuk kavramlarının ayrımını yapmanın önemine dikkat çekti.
“İkisi farklı grup. Birinde bazen aileden, bazen çetelerce zorlama var.
“Çalışan çocuklarda ise çalışmanın kutsanmış olarak değerlendirilmesiyle, ailelerin sorumluluk sahibi olması için çocuğun çalışması düşünceleri var. Aileye bunun riskleriyle ilgili temel eğitimleri verince çocuğun o koşullarda bulunmasını gelişimine olumsuz katkılarından bahsedince aile bu eylemine son verebiliyor.
“Yoksulluk sebebiyle olan durumlar ‘çalıştırılan’a giriyor. Orada mecburiyet var. Çocuğun getirdiği para yaşamsal öneme sahip. Aile gönüllü olmasa da zorunluluk dolayısıyla yoksulluğu hafifletmenin aracı olarak görüyor. Yapacak şey basit, sosyal yardım ilkelerinin insanileştirilmesi ve kapsamının genişletilmesiyle yoksulluğa olan müdahalenin sürekli ve sürdürülebilir olmasıyla o aileler belli yol kat ediyor.
“Yoksulluk dışında çalıştırılan çocuklar kaçırılıyor, zorla alıkonuluyor. Onunla ilgili de güvenlik zafiyetlerini kaldıracak önlem alınmalı.”
Aktükün, UNICEF’in kullandığı üç tanımı tercih ettiğini anlattı; “Sokakta bulunan çocuk, sokakta çalıştırılan çocuk ve sokağa aday çocuk.”
"İstatistik yok"
Sahada uzun yıllar çalıştığını aktaran Aktükün, bu alandaki en büyük sorunun istatistiklerin yokluğu olduğunu söyledi.
“Sokakta çalıştırılan çocukla sokakta yaşayan çocuk arasındaki geçişkenliği nasıl önleyeceğimizle ilgili politika geliştirebilmek için rakamlar son derece önemli. Ama özellikle sokakta çalıştırılan çocukların rakamlarını ve bulundukları duruma ilişkin kayıt oluşturunca başka bir şeyleri konuşmak durumunda kalıyorsunuz. Yoksulluğu, kadınlığı, kadın yoksulluğu, kadının ötekileştirilmesini, kutsal aileyi konuşmak zorundasınız. Boyanan cilalanan aile kavramının içine girmek zorundasınız. Varolan idari yapı bunların konuşulmasını çok istemiyor.
“Sokakta yaşayan çocukların hepsinin sokakta çalışma öyküsü var. Önce çalıştığı alan genişliyor sonra sokakta kalma süreleri artıyor. Aradaki geçişkenlik fluaşıyor.
“Çocuklar arasında karma bir profil var. Temel mesele yoksulluk ama onun dışında da parametreler var.
“Koruyucu ve önleyici hizmet, risk faktörlerinin tespit edilip çocukların hayatına girmeden risklerin engellenmesi ile ilgili sosyal politikaların talep edilebilmesi için sistem oluşturmak gerekir.” (BK)