İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, köyleri açıklanan Kanal İstanbul güzergahında kalan Yeniköy, Karaburun ve Terkos'ta ekosistemin büyük zarar göreceğini, kirlilik nedeniyle deniz canlılarının yok olacağını söyledi.
Yeniköy, Karaburun, Terkos
Kanal İstanbul projesinin açıklanan planında güzergahta kalan İstanbul Arnavutköy'e bağlı Yeniköy, Karaburun ve Terkos köylerinde yaşayanların anlattıklarını geçen hafta üç bölüm halinde yayımladık. Köy sakinleri 3. Havalimanı yapımından sonra hafriyat ve çöplerle yapılan dolgu alanları yüzünden denizden kıyılara çöp geldiğini, kimileri balıkların, kuşların azaldığını kimileri ormanların tamamen yok olacağını söyledi.
TIKLAYIN / Yeniköy: "100 Yılda Oluşan Tarım Toprağımız Yok Olacak"
TIKLAYIN - Karaburun: "Bütün Köy Beton mu Olacak?"
TIKLAYIN - Terkos Köyü: "Bu Yıl Hiç Balık Olmadı"
Dolgu alanları ve denizden gelen çöpler
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay'a güzergahtan izlenimlerimizi, köy sakinlerinin anlattıklarını ileterek, Kanal İstanbul projesinin tarım alanlarını, hayvanları, ormanları kısa ekosistemi nasıl etkileyeceğini sorduk:
“İstanbul’un Karadeniz kıyılarındaki koylarda bekleme yapan gemilerden atılan ya da yerleşim yerlerinden denize bırakılan çöpler birikmektedir. Hatta zaman zaman petrol atıklarının da sahillere ulaştığı bilinmektedir. Çöplerin bu nedenle kıyıda biriktiğini tahmin ediyorum. Demir gibi atıklar ise kıyılarda dolgu yapılması sırasında hafriyat atıklarının da dökülmesinden kaynaklanabilir.
Kanal İstanbul ÇED raporuna ulaşmak için TIKLAYIN
“Kanalın kazılması sırasında oluşacak 1,1 milyar m3’lük hafriyat ile Karadeniz kıyısında 38 km uzunluğunda dolgu yapılması planlanmakta. Bu dolgu sırasında 20 metre derinliğe kadar deniz dolgusu yapılacak ve 10-11 metre kadar da deniz seviyesinin üzerine çıkılacak. Böylece 38 km uzunluğunda bir alanda da toplamda 30-31 m dolgu yapılacak. Bu dolgu sırasında kıyıda hali hazırda bulunan çöpler ve hafriyat atıkları dolgunun altında kalacak.
“Kıyı dolgusundan sonra 38 km’lik bir bölümde koy kalmayacağı için Karadeniz’e atılan çöpler akıntılarla taşınacak. Bunların Kilyos’taki koylara, hatta Boğazdan Marmara Denizine taşınması olasılığı bulunmakta. Ancak bu durumun incelenmesi gerekmekte.
"Kayalar çözülecek, balık ve deniz bitkileri tehlikede"
“Karadeniz’e yapılacak dolgunun asıl etkisi ise dökülen toprak ve suda çözünebilir kireçtaşı kayalarının etkisi olacaktır. Çünkü denize dökülen toprak ve çözünen kayaların artıkları suya karışarak çok uzun mesafelere taşınabilir.
“Taşınan toprak ve tozlar balıkların solungaçlarının tıkanmasına, dibe çökerek deniz bitkilerinin ve yuvaların üstünün çamurla kaplanmasına yol açabilir. Hatta bu çamurun boğaz yoluyla Marmara denizine de ulaşması mümkün.
“Bu olumsuzluğun aşılması için ÇED Raporunda deniz içinde bir sedde yapılması ve bu seddenin ardının doldurulması planlanmış. Ancak seddenin Karadeniz’in dalgalarından etkilenmesi, hatta yıkılması da mümkün. Bu durumda ise çamur çok geniş alanlara yayılabilir.
"Kanal İstanbul alanının yarısı tarım alanı"
Kanal İstanbul’un tarım üzerindeki etkisi öncelikle doğrudan tarım alanlarının yok olması şeklinde olacaktır. Yaklaşık 7 bin hektarlık Kanal İstanbul alanının yarısı tarım alanı.
“Kanal çevresinde oluşturulması planlanan ve alanı 36.453 hektar olan yeni şehrin ise yaklaşık 16 bin ha’ı tarım alanı. Özetle Kanal çevresindeki ve yeni yerleşim planı sınırları içindeki tarım alanları tamamen kaybedilecek.
"Kaybolmayan tarım alanlarında kirlilik riski"
“Kaybedilmeyen tarım alanlarını ise bekleyen en önemli sorun kirlilik. Öncelikle Kanalın kazılması sırasında toz emisyonu ve dolgu için çalışan kamyonlardan egzos gazı emisyonları oluşacak. Kazıdan kaynaklanan toz emisyonun yaklaşık saatte 2,5 ton olacağı ÇED Raporunda yer almakta. Ancak bu hesapta kamyonlardan hafriyatın taşınması sırasında oluşacak toz emisyonları göz ardı edilmiştir. Taşımadan da kabaca saatte 1,5 ton toz emisyonu olması beklenmekte.
“Böylece 4 yıl boyunca tonlarca ton toz havaya karışacak ve bu tozların bir kısmı yöredeki tarım alanların üzerinde birikebilecektir.
“Nitekim 3. Havaalanının inşası sırasında da Tayakadın, Durusu ve Yeniköy’de havadaki toz miktarının oldukça fazla olduğunu gözlemlemiştim.
“Köylüler dışarıya çamaşır dahi asamadıkları, evleri havalandırmak için camları dahi açamadıklarını söylemişlerdi. Havaalanından söz etmişken kazı dolgu işlerinin daha 10-15 yıl devam edeceği havaalanı inşaatı da Kanal’dan kaynaklanacak toz emisyonlarına ek kirliliğe neden olacak. Ancak bu duruma ÇED raporunda hiç değinilmemiştir.
"Sadece toprak değil insanlar da etkilenir"
“Sadece toz kirlil/iği değil, kamyonlardan, kanalın işletmesi sırasında da gemilerden çok sayıda kirletici havaya karışacak. ÇED Raporunda da SO2 ve NOx kirleticilerinin sınır değerlere çok yakın olduğu ya da üzerinde çıktığı açıkça yazılmıştır.
“Bütün bu kirleticilerin sadece toprakları, tarım ürünlerini ve bitkileri değil insan sağlığını da olumsuz etkilemesi olasılığı bulunmaktadır.
Deniz canlıları göç edebilir
“Yeniköy çevresinde havaalanı inşaatı sırasında deniz dolgusu yapıldı. Hatta gemilerle deniz dibi taranarak kum çıkartıldığı da basına yansıdı. Bu çalışmalar deniz bitkilerinin, balık yuvalarının olumsuz etkilenmesine neden oldu.
“Kanal İstanbul’dan çıkacak toprak ve kayalar çok daha geniş bir alanı etkileyeceği için yörede artık balıkçılık yapılmasının mümkün olmayacağı söylenebilir.
“Terkos Gölü ile Ağaçlı arasında yapılacak dolgu ile deniz çayırları da dolgunun altında kalacak. Deniz canlıları için son derece önemli bu çayırlıkların yok olmasıyla canlılar başka yerlere göç etmek zorunda kalacaklar.
Terkos Gölü ve içme suyu
“Öncelikle İSKİ verilerine göre 55 milyon m3 su verimine sahip Sazlıdere Barajı tamamen yok olacak.
“ÇED Raporunda ise Sazlıdere Barajının 49 milyon m3 su verimi olduğu ve Şamlar Barajı’nın altına yapılacak yeni bir barajla 19 milyon m3 suyun kurtulabileceği yazılmış. Terkos Gölü’nden kanala doğru su kaybı olacağı aynı zamanda da Terkos Gölü’nün su toplama havzasının daralması yaşanacağından Terkos Gölü’nden yıllık 2,7 milyon m3 su azalacağı ÇED’de açıklanmış. ÇED’de bu azalmanın Melen Barajı’nın yapılması ile birlikte telafisinin de mümkün olduğu belirtiliyor.
“Ancak bu değerlendirmelerin eksik olduğunu düşünüyorum. Çünkü kazı dolgu ile Terkos Gölüne çok yakın olan Kanal ve Havaalanından kaynaklanan kirliliğin Terkos Gölü’nün su kalitesini etkileyip etkilemeyeceği ÇED Raporunda tartışılmamış.
“İSKİ verilerine göre 142 milyon m3 su verimine sahip Terkos Gölü aynı zamanda Istrancalar’dan getirilen suyun depolandığı önemli bir içme suyu havzası. Yine kanaldan sonra oluşacak Ada’da kalan Alibeyköy Barajı’nın Terkos Gölü’nden ve Ömerli Barajı’ndan su aktarımı yapılamaması durumunda adada yaşayan 8 milyonun su ihtiyacının nasıl karşılanacağı da ÇED Raporunda bulunmamakta.
Ek olarak yaşanan iklim krizinin içme suyu kaynaklarını nasıl etkileyeceği de ÇED Raporunda bulunmamakta. 2018 yılında yayınlanan İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planında gelecekte yıllık yağışların yüzde 12 kadar azalacağı, yaz yağışlarındaki azalışın yüzde 30’lara ulaşabileceği, sıcaklık artışlarının buharlaşmayı da yüzde 10 kadar arttıracağı yer almakta.
İstanbul'un su durumuProf. Dr. Tolunay, İstanbul'un mevcut su durumuna ilişkin şu bilgileri aktarıyor: "İstanbul'da günümüzde yıllık olarak yaklaşık 1 milyar m3 su tüketiliyor. Kişi başına günlük su tüketimi ise kayıp suyla birlikte 190 litre kadar. Gelecekte İstanbul'un nüfusu 27 milyona ulaşır ve kişi başına su tüketimi de 250-300 litrelere ulaşırsa İstanbul'un yıllık su ihtiyacı 3,5-4 milyar m3'lere çıkabilir. "İstanbul'un günümüzdeki su kaynaklarının toplam yıllık su verimi 1,65 milyar m3 kadar. Melen Barajı'nın yapılması ile birlikte bu değer maksimum 3,7 milyar m3'e çıkabilir. Ancak bu verim kuraklık yaşanmaması halindeki durumdur. İklim krizinin etkisiyle su Kaynaklarında yaşanacak daralma kentin susuz kalmasına neden olabilir. |
Yeraltı suları için önlem alındı mı?
“Su ile ilgili olarak üzerinde durulması gereken diğer bir konu da yeraltı sularındaki daralmadır. ÇED Raporunda da Kanalın çevresinde yeraltı su seviyelerinin 20 m kadar düşebileceği açıklanmış.
“Ayrıca kanaldan akan deniz suyunun yeraltı sularına sızarak yeraltı sularının tuzlanmasına neden olabileceği yazılmış. Bu tuzlanma etkisini önlemek için kanalın tabanı ve kenarlarında geomembran ve kayarla geçirimsiz tabakalar oluşturulacağı raporda yer alıyor. Ancak herhangi bir kaza anında ya da olası bir depremde bu geçirimsiz malzemenin zarar görmesi halinde alınabilecek önlemlere ÇED raporunda rastlamadım.
"Kanal İstanbul ve çevresindeki yerleşim alanları ile birlikte 35-40 bin ha kadar bir alanda bulunan tüm doğal ekosistemler tamamen yok olacak. Her ne kadar kanalın çevresindeki yapılaşmaların çevresinde yeşil alanlar oluşturulacağı açıklansa da bu alanlar kent içinde kalacağı ve çoğu çimle kaplı parklar ya da bahçeler şeklinde olacağı için ekosistemler ve buralardaki canlılar olumsuz olarak etkilenecektir. Canlıların bir kısmı göç edebilecektir. Yörede bulunan bazı endemik ya da tehdit altındaki türler ise yok olma riskiyle karşılaşacaktır.
"Yörede yaşayan ve balıkçılık ve tarım ile uğraşan köylüler de tarım ve mera alanlarının azalması, balık üretim alanlarının yok olması ile birlikte ya göç etmek zorunda kalacaklar ya da başka sektörlere yönelerek geçinmeye çalışacaklardır.
Karar vericilere çağrı: Ekolojiden yana tavır alınKanalın su kaynaklarının daralmasından, doğal ekosistemlerin yok olmasına kadar pek çok olumsuzluğa neden olacağını yukarıda açıklamaya çalıştım. Ayrıca yöredeki insanların da sosyoekonomik olarak etkilenmesi mümkün. Sıralanan tüm olumsuzluklara karşın Kanalın yıllık 6-7 milyar dolar civarında GSYH'ya katkı sağlayacağı öne sürülmektedir. Bir bakıma ekonomi ve ekoloji ikileminde ekonomi tercihi yapılmaktadır. Ancak daha bugünden kanaldan geçmesi öngörülen gemi sayılarında öngörüler tutmamaktadır. "Ülkemizde ve dünyada ekosistemlere yapılan müdahalelerin etkilerine dair örnekler incelendiğinde kısa süreler içinde ekonomik getirisi yüksek olan faaliyetlerin uzun sürede ekolojik felaketlere neden olduğu ve çok büyük ekonomik kayıplara yol açtığı görülmektedir. Bu nedenle karar vericilerin her zaman ekolojiden yana tavır alması gerektiğini düşünmekteyim. Ek olarak olası İstanbul Depremi, İstanbul'un su sorunu gibi riskler değerlendirildiğinde İstanbul'un daha da büyümesinin önüne geçilmesi ve Anadolu da yeni cazibe merkezlerinin oluşturulması gerektiğine inanıyorum. |
Prof. Dr. Doğanay Tolunay hakkında
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. Son 15 yıldır iklim değişikliğinin ormanlar üzerindeki etkileri ve ormanlarda depolanan karbon miktarını belirlemeye yönelik çalışmalara yoğunlaştı. İstanbul’daki mega projelerin ekolojik etkileri ve ÇED raporlarının ekolojik olarak değerlendirilmesi konusunda çeşitli araştırmalar yaptı. 6. İklim Değişikliği Ulusal Bildirimi'nin hazırlanmasında görev aldı. İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planında İstanbul’daki ekosistemlerin kırılganlık raporunu hazırladı. İklim krizi konusunda “Ormanlar ve İklim Değişikliği” ile “İklim Değişikliğinin Ekosistemlerdeki Yeri” başlıklı iki kitabı bulunuyor. TEMA, Türkiye Ormancılar Derneği, Trakya Platformu gibi bazı STK’ların bilim kurulunda görev alıyor.
(HA/DB)