Program, ulusal televizyon kanallarında da sıkça izlediğiniz "Forum" programları tarzında, izleyicilerin de soru sorabileceği formatta Diyarbakır'daki bir yerel televizyon kanalı (Gün TV) ile Büyükşehir Belediyesi tarafından kurgulanmış.
Herkes günler öncesinden hazırlanmış. Ama akşamın o saatinde tüm katılımcıların salonun girişinde haberleri olduğu üzere, program sunucusunun canlı yayın anonsunun akabinde üç dakika içinde son buluyor. "Polisin canlı yayını da kamerayla kayıt altına alma ısrarını anlayamıyoruz. Bunu bir hak ihlali olarak kabul ediyoruz. Programa bizleri kırmayarak katılmış olan yazarlarımızdan, salonda yer alacak olan katılımcı izleyicilerden ve evlerinde televizyonları başında bizleri izleyecek olan seyircilerimizden özürler dileyerek programı iptal ettiğimizi duyurmak istiyoruz."
Aslında bunun göstergeleri 16-19 Kasım tarihleri arasında bu yıl dördüncüsü düzenlenen edebiyat günlerinde daha ilk günden hissedilmeye başlanmıştı. Bütün programlar Diyarbakır Valiliği'nden alınan izin üzerine polis tarafından kayıt altına alınıyordu. Ama doğrusu bir canlı yayının üstelik sadece edebiyatın konuşulacağı bir forumun kamerayla kaydedilmesi adeta bir skandaldı. Mantığına kimse anlam veremiyordu.
Ayrıca günlerdir kentte edebiyat günleri ile çakışan diğer etkinlikler de konuşuluyordu.
Mesela aynı günlerde il valiliğince "Osmanlıdan Cumhuriyete ikinci uluslararası Diyarbakır sempozyumu" düzenleniyordu.
Yine aynı tarihlere çakışan "Vatansever Kuvvetler Güç Birliği" hareketinin bayrak yürüyüşü ve temsilcilik açılışı yapılıyordu.
Hiçbir önyargı olmadan ama 15-19 kasım haftası ile çakışan etkinlikler de vardı Diyarbakır'da; mesela her yıl nisan ve mayıs aylarında düzenlenen devlet tiyatrosunun "Orhan Asena Tiyatro Festivali"nin beşincisi 28 Mart ve sonrasında yaşanan üzücü olaylar nedeniyle ertelenmiş ve o da aynı tarihe denk düşmüştü. 17. Blues Festivali halka açık bir konserle yine aynı tarihlerde kente gelmişti. "Diyarbakır El Sanatları Sempozyumu" da aynı günlerde yapılıyordu.
Doğrusu bütün bunların bir şehrin künyesinde aynı hafta içinde yapılıyor olması kimilerine göre zenginlikti. Ama bir başka yönüyle de; önyargılı ya da hiçbir yargıya denk düşmeyen iyi niyetli diyebileceğimiz çakışmalar, "sanki birileri edebiyat günlerinin hızı eksilsin, ilgisi kırılsın!" sorusunun sokaktaki vatandaşın kafasında oluşmasına da neden olmuyor değildi!
Bunu doğrulayan, ya da pekiştiren gerekçeler de yok değildi.
Örneğin Osmanlıdan Cumhuriyete Diyarbakır sempozyumuna katılımı için "Her okuldan bir tarih öğretmeni bu etkinlik için görevlendirilsin" denirken, aynı duyarlılık "her okuldan neden bir edebiyat öğretmeni de edebiyat günlerini izlesin diye görevlendirilmiyor?" sorusunu, orta yerde bırakıyordu.
Bütün sıkıntılara rağmen Ahmet Kaya'yı anma gecesi ile, Kürtçe Dil Konferansı, panelleri, edebiyat söyleşileri, şiir dinletileri, imza günleri ve diğer tüm etkinlikleri ile Diyarbakır 4. Edebiyat Günleri olanca heyecanı ve yoğun ilgisi ile 16-19 Kasım tarihleri arasında, Diyarbakır Edebiyatla da vardır, diyerek sona eriyordu.
Sona ererken geride ve orta yerde kocaman ve hem yanıtlanması gereken, hem de icrası icap eden bir soru bırakıyordu. Nedir bu yanıtı ve icrası gereken soru diye sorulabilir. Hemen yanıtlayayım. Umarım "ulusal medyamız" atlamaz.
Bir çok televizyon kanalında bir dolu "forum" benzeri program yayınlanıyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin ve Yerel Gün Televizyonu'nun canlı yayınını polisin kaydetmek istemesi üzerine, iptal ederek yayından kaldırdığı "Diyarbakır'da yaşayan yazarlar sorunlarını tartışıyor" programını bir medya ve demokratik dayanışma örneği göstererek kendilerinin yayınlaması etik görevdir diye düşünüyorum. Düşünmekle kalmıyor yapmalarını da bekliyorum. Yapmazlarsa iki elim yakalarında olacak.
Kimler mi? Sayayım efendim. 5n 1k, İskele Sancak, Neden, Tarafsız Bölge, Karalama Defteri, Siyaset Meydanı, 32. Gün gibi bu türden programlar ve yapımcıları; Cüneyt Özdemir, Mustafa Karaalioğlu, Can Dündar, Ahmet Hakan Coşkun, Doğan Hızlan, Ali Kırca, Mehmet Ali Birand ve program adları ile yapımcılarını anımsayamadığım diğerleri...
Ha! Bir de unutmadan; Basın Konseyi var. O da üzerine düşeni yapmak zorunda...(ŞD/KÖ)