Uygarlığın Sümer'de başlamış olduğu iddiası ilk kez 1956'da Sümerolog Samuel Noah Kramer tarafından ortaya atılmıştı. Göbeklitepe'nin keşfi bütün kültürlerin kökeninin Sümerlerle başlamış olduğunu savunagelen Muazzez İlmiye Çığ ve onun gibi düşünenleri doğrulamıyor.
1995'te Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü'nün iş birliği ile kazı çalışmalarına başlanan Göbeklitepe'deki kazılar Alman arkeolog Klaus Schmidt başkanlığında sürüyor.
M.Ö 12 000'e tarihlenen buluntuların saptandığı höyüğün bir yerleşim yeri olmadığı, dönemin insanlarının dinsel ritüellerini gerçekleştirdiği bir 'tapınak' alanı olduğu anlaşıldı. Bitki kalıntısı ve mezarlık alanının olmayışı da bu görüşü destekliyor. Schmidt, Göbeklitepe'yi döneme ait gelişkin tapınak teknolojisinin tek örneği' olarak yorumluyor.
Kazılarda ortaya çıkarılan steller (yüksekliği genişliğinden büyük, yekpare dikili taştan oluşan yapıt) üzerinde, çoğunluğu yaban domuzu olan hayvan betimlemeleri yer alıyor. Bunun yanı sıra üzerinde leopar postu giymiş ve arkasında kuyruğu olan stellere de rastlandı. Schmitd, bu stellerin insan modelini temsil ettiğini savunuyor.
Göbeklitepe'nin ortaya çıkarılması, yerleşik yaşama geçişin tarım ve hayvancılık ile başlamadığını, avcı-toplayıcı grupların dinsel törenlerini gerçekleştirmek için bir araya gelerek yerleşik yaşama geçişi hızlandırdığına ilişkin bulgular sunuyor. Yerleşik yaşama geçişi hızlandıran tapınma alanları uygarlık tarihini çok daha eski bir döneme, M.Ö 12 000'lere çekiyor.
Uygarlık tarihini Sümer'de başlatmakta ısrar, Sümerlerden yaklaşık 9 bin yıl daha eski olduğu saptanan Göbeklitepe insanlarını tarih öncesine itmekle eş anlamlı.(NL/EK/EÜ)