Derneğin kurucularından, eski İstanbul Şubesi Başkanı, şimdi de Üst Kurul Delegesi Nimet Tanrıkulu'yla, İHD'nin 20 yılını ve geleceğini konuştuk.
Tanrıkulu, "İHD'nin öyküsünün kendisi, bir umuttur" diyor.
"Bu öykü her alanda kaleme alınmalı, anlatılmalı. Bir hak örgütü olarak eksiklikleri bilip, bunlardan hiç kaçınmadan eksiksiz bir mücadeleye doğru gitmek gerek.
"İnsan haklarının herkes için olduğu unutulmamalı ve yerleştirilmeli. 20 yıla baktığımızda, insan hakları sözü, kavramı herkes tarafından bilinir hale geldiyse, bunda İHD'nin büyük payı var."
İHD, 20 yılda hakları için mücadele ettiği insanları nasıl değiştirdi?
İHD, 12 Eylül askeri darbesinin ardından kuruldu. Sendikalar, demokratik kitle örgütleri kapatılmıştı. Hak arama anlamında bir kuruluş yoktu.
İnsan hakları, hak arama kavramı, darbe yaşamış bir ülkede bilinmiyordu. Uygulamada da neredeyse hiç yoktu diyebiliriz. İHD, hakları ihlal edilenlerin eli, kulağı, sesi oldu.
Kurulduğundan bugüne kadar çok önemli bir işlevi gerçekleştirdi İHD: Hak arama bilincini geliştirdi. Bu çok önemlidir; çünkü insan hakları kavramını "sıradan vatandaş"ın bile zihnine yerleştirdi.
İnsan hakları mücadelesinin önemli noktalarından biri şudur: Herkese eşit uzaklıkta, eşit yakınlıkta olmak. Haklar arasında ayrım yapamazsınız. Bugün İHD'deki başvuru dosyalarına baktığınızda, hayatın farklı farklı, ama bütün alanlarından başvuru olduğunu görürsünüz.
Örgütlü toplumun neleri başaracağının da ifadesi oldu İHD. Örgütlülüğün ne denli önemli olduğunu ortaya koydu.
Türkiye'de toplumun belleksiz olduğu söylenir; ama İHD bir insan hakları belleği yarattı. Hak aramada kurumsal bir başvuru aracı oldu.
İHD'nin kendi gündemi nasıl değişti?
Kurulduğunda, gündemde 12 Eylül'ün yarattığı ihlaller vardı. 100 günleri aşan gözaltılar vardı. İnsanlar gözaltında kaybediliyorlardı. İşkence, tek tip dayatmaları...
Darbenin kendisi zaten bir hak ihlaliydi. Biz önce insan yaşamını korumaya çalıştık. Çünkü en önemlisi yaşam hakkıdır. Sağından solundan 50 insan idam edildi Türkiye'de. İdamın gündemde olması ciddi tehditti.
"Asla vazgeçmeme kültürünü Sandalcı'dan öğrendik"
O dönemde İHD'yi kuranların nitelik açısından konumları çok önemliydi. Cezaevindekileri bekleyen anneler, eşler, çocuklar, hukuk insanları, aydınlardan oluşuyordu.
Emil Galip Sandalcı gibi biri vardı. Asla vazgeçmeme kültürünü ondan öğrendik.
Bu 20 yıl boyunca çok da ağır bedeller ödendi. İHD, 100'e yakın insanını kaybetti.
Bir arada durma kültürünü öğrendiğimiz ilk kurumlardan da biridir İHD. Kuruluşta hepimiz ayrı ayrı yerlerden, çizgilerden geliyorduk. Birlikte, işlevsel çalışmayı öğrendiğimiz kurum oldu.
Cumartesi Anneleri'yle de özdeşleşti. Bu durum, insan hakları bilincinin çok önemli olduğunun, ayrımsız olduğunun önemli göstergelerindendir. Çünkü her kayıp için oradaydık.
İnsan Hakları Kütüphanesi de bir ilktir. Bir başlangıç olarak çok önemlidir.
Konjonktür, 90'larla birlikte değişti; Kürt sorunu daha çok önemli hale geldi.
Burada bir nokta önemlidir. Söylem eksiklikleri, eylem farklılıkları olabilir; ama İHD hiçbir zaman, hiç kimsenin derneği olmadı. İnsan hakları savunuculuğunun ulusu, cinsiyeti yoktur.
"İnsan haklarını savunursanız suç işliyormuş gibi gösterilirsiniz"
İHD, Türkiye'yi yönetenler tarafından farklı algılatılmaya çalışılıyor.İnsan hakları için çalışıyorsanız, suç işliyormuş gibi gösterilirsiniz.
Ve esas olarak bir televizyonunuz yoksa, yazılı medyada önemli yerde değilseniz, farklı yansıtılırsınız. Böyle bir durumda, insan haklarını savunmak çok zordur.
Güçlü olan, bu konuda kamuoyunu hep terörize etti. Bir sabah gazeteyi açarsınız ve bir kişinin adının önüne bir sıfat eklendiğini görürsünüz.
Temel sorunumuz, insan haklarının ihlal edildiğini, nasıl ihlal edildiğini kamuoyuna anlatmaktır. Temel ihlalci de devlettir. Biz devletin ihlallerine karşı, her anlamda, ezilenden yanayız. Zamanla farklı ihlallere de işaret ettik.
Ama ihlal kimden gelirse gelsin, bunun karşılığında duruşumuz aynıdır.
Peki bugün bir hak örgütü olarak İHD'nin üzerine neler düşüyor?
Önce kendinden başlayarak yenilenmek gerek. Yeniden bir reorganizasoyna girmesi gerek. Olup biteni her şeyi çok iyi değerlendirip daha güçlü bir ses için, zamanın eylemini gerçekleştirmek, zamanın sözünü söylemek gerek.
"Türkiye'de hak ihlallerine daha çok zemin yaratılmak isteniyor"
Türkiye'yi çok ciddi bir gelecek bekliyor. Terörle Mücadele Yasası, son gelişmeler, hak ihlallerine daha çok zemin yaratıyor.
Hâlâ 12 Eylül yasalarıyla yönetiliyoruz. Değişimlerse göstermelik; insana dair değil. Yaratılan korku toplumu nedeniyle insanlar suskun. Yarınlarında güvencesizler.
Militarizme her anlamda karşı çıkacak bir insan hakları savunuculuğu
Militarizm: Her anlamda militarizme karşı net bir duruş gerek. Bu şiddetin en yüksek boyutu, ordunun konumu. Militarizme her anlamda karşı çıkacak bir insan hakları savunuculuğu gerekli.
Uzmanlık: Bundan sonraki süreçte, insan hakları savunucuları iyi bir gözlemci, tespitçi olmalı. Bunun için İHD'nin kendi sisteminde de değişiklikler yapabilmesi gerek. Her konunun uzmanlığına yönelmek, alan çalışmaları yapmaya ihtiyaç var.
Hak örgütü olarak öncelikle hak ihlallerini duyurursunuz. Buna aracı olursunuz. Bir hak örgütünden bütün çözümleri üretmesi beklenemez, ama çözümler de sunmak gerek.
Uluslararası belgeler: Uluslararası belgeler de çok önemli. Bunlar Türkiye'de tam bilinmiyordu. Türkiye'nin imzalamış olduğu sözleşmeler de bilinmiyordu, dolayısıyla yurttaş yararlanamıyordu. İHD bunları görünür kıldı.
Bundan sonra, bu sözleşmeleri artık iç hukuk normu olarak görünür kılmak, bilince çıkarmak gerek. İnsanlara dünya vatandaşlığı niteliğini göstermek gerek.
Dayanışma: Uluslararası hak savunucularıyla dayanışmayı öne çıkarmak önemli. İlişkilerde de, en geniş ilişki ağlarını kullanmak gerek. Herkesin insan haklarını savunur durumda olabilmek, birbirine el uzatan bir insan hakları mücadelesi yaratmak gerek.
Bugün sokakta yürürken, yolda yatan insanlara bakmadan, kafamızı döndürmeden geçiyoruz. Bunu değiştirmemiz gerek.
"İHD kadınların kendilerini hep en iyi ifade ettikleri örgütlerden biri oldu"
Kadınlar: Türkiye'de kadınlarla ilgili çok şey değişti; ama durum hâlâ çok kötü. Töre cinayetleri sürüyor. Toplumun çoğunluğunu oluşturan kadınlarla da işbirliği gerek. İHD'de kadınlar hep ağırlıktaydı. Kadınların kendilerini en iyi ifade ettikleri örgütlerden biri oldu. Kadınların çok ciddi emekleri vardır İnsan hakları mücadelesinde.
Her dönemde hakları savunmak: İnsan hakları savunucularının, her sistemde, her koşulda, her dönem sözleri olmalıdır. İzleyen, "iddia"nın niteliklerini gözardı etmeyen bir tutumdur bu. İnsan hakları mücadelesi yağlı urgana tırmanmak gibidir. Ülkenin gündemini iyi tespit etmeyi, doğru bir dil kurmayı gerektirir.
Demokratik kitle örgütlerine sahip çıkmak: Bir ülkeyi değiştirmek istiyorsanız, demokratik kitle örgütlerine sahip çıkmak gerektiğini insanlara anlatmak gerek. Umutsuz olmamayı, doğruları anlatarak, haklarını aramalarını göstererek sürdürmek gerek. Ve İHD önce birey olmayı, sonra örgütlülüğü yerleştirmeli.
AB süreci: Hak savunucularının AB'ye girmek konusunda bir şey belirtmesi doğru değil. AB meselesinde çok da yanılmamak gerek. Bugün TMY'nin getirdikleri insan hakları ihlallerini en üst boyuta taşıyor. Türkiye'de hâlâ somut bir şeyler göremiyorsak, AB üzerine yeniden düşünmek gerek. (TK/KÖ)